Rahmetli annem -ki toprağı bol olsun- gerçek bir hikayeseverdi. Çocukluğumun uzun kış gecelerinde annem, eski zaman hikayecilerini köyden eve davet ederdi. O uzun ve bitmek bilmeyen kış gecelerinde, dinlediğim hikayelerin hiçbiri bir gecede bitmediği için, eve davet edilen hikayecilerin ihtiyaçları için, önceden, günlerce sürecek olan hazırlıklara girişilirdi. Evde odaların biri onlara ayrılır ve rahat etmeleri için özenle düzenlenirdi. Yemek ve içmek ihtiyacı için, kilerdeki erzak, gözden geçirilir, eksik olan kalemlerin tedariki ve takviyesi yapılır ve gelecekleri gün sevinçle beklenmeye başlanırdı.
Annem, ben ve diğer kardeşlerim coşkulu bir heyecanla o tadına doyum olmaz Kürtçe hikayelerin lezzetiyle kendimizden geçerdik. Rahmetli babam, bize pek katılmazdı. Babam daha katı bir gerçeklik duygusuyla bizim bu sevincimize ortak olmaz ve erkenden uyumak üzere, odasına çekilirdi. Biz hikayecilerimizle baş başa kalırdık. Özellikle Hacı Nuri Amca’nın anlattığı hikayeler ve o hikayeleri anlatma biçimi, üslubu, sesinin rengi, tonlaması ve vurguları ile her seferinde yeni bir heyecan fırtınası yaratır ve beni mest ederdi. Ağzı açık, şaşkın bir halde dinlediğim hikayeler uğruna uykumdan fedakarlık yapar, o gece hikaye bitinceye kadar cin gibi açık gözlerle dinlemeye devam ederdim.
O zamanlar şimdi ki gibi her yerde o harika hikaye kitapları yazılıp, basılıp, satılmıyordu. Bir kitaba ulaşmak çok büyük çaba gerektiriyordu. Şimdi düşünüyorum da çocukluğumda dinlediğim o Kürtçe hikayeler beni ben yapan çok önemli yapı taşları oldular. Güzel konuşmak ve kendini yazı yolu ile ifade etmek kesinlikle edebiyat sevgisine bağlıdır.
Hikaye dinlemek, hikaye okumak çok açık ki büyük oranda zihni geliştiriyor.
Çocukluğumuzdan okuduğumuz ya da dinlediğimiz hikayelerin her birimizde, hayal dünyamızın genişliğine bağlı olarak bir zihin haritası oluşturduğu artık bilimsel olarak da kanıtlanmış bir gerçektir.
Okumanın ya da dinlemenin ve elbette ne okuduğumuz ya da ne dinlediğimizin içeriğine bağlı olarak kişilik ve karakter yapılarımızı şekillendirdiği de bugün bilim adamları tarafından kabul gören bir başka hakikattir.
Bugün angaje olduğumuz inançlarımızın dayanakları çocukluğumuzda okuduğumuz kitaplar ya da dinlediğimiz hikaye ve öğütlerle inşa ettiğimiz temellerde yatıyor. Çocukluğumuzun anayurdu bir bakıma kitapla kurduğumuz ilişki sayesinde biçimleniyor.
Kitap okumak bu ve benzer bir dizi nedenlerden ötürü hayatımızın en önemli faaliyetlerindendir. Ama bildiğiniz gibi herkes kolayca kitaplara erişemiyor maalesef.
Kitapları bütün çocuklarımız için erişebilir kılmak, sadece bir ahlak ve vicdan meselesi değildir, bu aynı zamanda bir insanlık görevidir.
"Çocuklar Üşümesin" kampanyamız gibi, "1 Milyon Kitap-1 Milyon Çocuk" kampanyasını da aynı özen ve aynı prensiplerle, hep birlikte ve gönüllü olarak başarılı bir şekilde yürütmememiz için ben hiçbir neden görmüyorum.
Sosyal medya mecrasında örgütleyeceğimiz bu kampanya, nakdi bağışlar dışında her türlü katkı ve desteğe açıktır. Ders kitapları dahil, hikaye kitapları, romanlar, şiirler, deneme kitapları, ansiklopediler, çocuk dergileri olmak üzere her tür kitap, başımız gözümüz üstüne kabul görecektir.
Biz hayırsever bir milletiz. Bunu defalarca kanıtladık. Şimdi bir kez daha bu yanımızı hayata enerjik biçimde sunup bir kez daha sınayalım derim ben.
Ben varım, siz de var mısınız?