Konya sahur ve iftar vakti saat kaçta? Konya imsak vakti ezan saat kaçta okunuyor? soruların yanıtları merak konusu oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Konya 2018 Ramazan İmsakiye sahur ve iftar vakitleri açıklandı. 11 aydan daha hayırlı olan Ramazan vakitleri diyanet işleri başkanlığı tarafından hazırlandı. Konya'da yaşayan vatandaşların merak ettiği iftar ve sahur vakitleri ile ilgili detayları bu haberimizde derledik. Miladi yıla göre Kameri (Hicri) yılın 11 gün eksiden ya da bir başka deyişle geriden başlaması nedeniyle her yıl başlangıç tarihi değişmektedir. Bu durum aynı zamanda yılın her döneminde oruç tutulmasına da vesile olmaktadır. Özellikle son 10 yıldır yaz mevsimine yakın dönemlere rastlamış olan oruç ayı yavaş yavaş ilkbahar mevsimine doğru gelmektedir. Konya iftar ve sahur saatleri ile ilgili 2018 Ramazan İmsakiyesi tablosunda yer alan tüm veriler Diyanet İşleri Başkanlığının Resmi internet sitesinden alınmıştır. Türkiye,15 Mayıs 2018 tarihinde ilk teravih namazını kılacak ve oruç tutmak için gece sahura kalkacak. 11 ayın sultanı ramazan ayı sonrasında 3 gün sürecek ramazan bayramı başlayacak. Müslüman aleminin oruç ibadetini yerine getirdikleri Ramazan ayı yüz binlerce Müslüman tarafından sorgulanmaya başlandı. İşte Ramazan ayı başlangıç tarihi, ilk iftar, ilk teravih ve ilk sahur tarihleri.
Ramazan ayının geldiği ayın sultan olarak adlandırılmasının en önemli sebepleri diğer zamanlarda fırsat bulamadığımız bir çok şey için imkanların sağlanması anlamına da geliyor. Bunlardan bazıları akraba ziyaretleri, teravih namazı için tarihi camilerde bulunmak ve hatta yıl içerisinde belkide yaşam koşulları sebebiyle aynı sofrada çoğu kez aynı anda bulunamayan aile bireylerinin oruç açmak için aynı sofrada buluşmasına imkan sağlayan dini ibadetimizdir.
RAMAZAN ORUCU NEDİR?
Her sağlığı elveren müslüman'ın yerine getirmesi farz olan oruç ibadeti yılda 1 ay yerine getirilir. Müslümanlığın beş şartından biri olan oruç gün ağarmaya başladığı andan, akşam ezanının okunduğu güneş batışına kadar, hiç bir şey yememek, İçmemek, her türlü kötülükten sakınmak ile yerine getirilen ibadettir.
İslam dininin kutsal kitabı olan ve bütün insanlığa rahmet olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim’in indiği ay Ramazan ayıdır.Kur’an’da bin aydan daha hayırlı olduğu buyrulan “Kadir Gecesi” yine Ramazan ayı içerisindedir. Sağlığı elveren her Müslümana farz olan ibadetler arasında yer alan oruç ibadetinin yerine getirildiği ay olan ramazan her yıl 11 gün geriye doğru sayıyor. Mübarek ramazan ayı 2018 yılında 11 gün daha erken başladı.
2018 RAMAZAN İMSAKİYESİ - KONYA
RAMAZAN AYI’NIN ÖNEMİ
Müslümanlar tutukları oruşların mükafatını almak için kıyamet gününde Allah’ın huzuruna vardığında en büyük huzuru tatacaklardır. Peygamberimiz ramazan oruç tutmanın önemi noktasında şöyle buyurmaktadır:” Oruçlu için iki sevinç vardır: biri iftar ettiği vakit, diğeride Allah’a kavuştuğu zamandır.” İftar vaktinde edilecek duaların geri çevrilmeyeceğini, Allah tarafından kabul edileceğini Peygamber efendimiz müjdelemiştir.
Ramazan ayının önemi ve fazileti hakkında birçok hadsi şerif vardır. Bunlardan birisinde Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur. “Ramazan ayının ilk gecesi olunca, cennetin bütün kapıları açılır. Ay boyunca bir tane bile kapı kapatılmaz. Allah Teala, bir çağırıcının şöyle nida etmesini emreder:’ Ey iyilik isteyen! Gel ey kötülükte ileri giden! Kendine dikkat et.’ Sonra der ki: ‘ Yok mu bağışlanmak isteyen, o bağışlanacaktır. Yok mu birşey isteyen, istediği verilecektir. Yok mu tövbe eden, Tövbesi kabul edilecektir.’ Bu davetten yer ağarana kadar devam eder.”
Ramazan’da bir farzı eda etmek ise Ramazan dışında yetmiş farzı yerine getirmek gibidir. O ay sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise cennettir. Bu ay yardım ayıdır. Bu ay mü’minin rızkının arttığı bir aydır kim bu ayda bir oruçluya iftar açtırırsa, bir köle azad etme sevabı alır ve günahı bağışlanır.
Ayrıca Ranazan ayının başı Rahmet ortası günahlardan bağışlanma ve sonu ise cehennemden azad olma ayıdır.
Peygam efendimiz bir hadisinde oruçluyken nasıl davranılacağına istiaden şöyle; “ Oruç bir kalkandır. Sakın oruçluyken cahillik edipte kem söz söylemeyin. Birisi size sataşacak olursa veya dalaşacak olursa ben oruçluyum deyin.” buyurmuştur.
KADİR GECESİ TARİHİ
Ramazan ayının 27. gecesi İslam âleminde Kadir Gecesi olarak bilinir ve kutlanır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınladığı 2018 yılı dini günler takvimine göre İslam aleminin en kutsal gecesi olan Kadir Gecesi bu yıl, 10 Haziran Pazar günü idrak edilecek.
RAMAZAN BAYRAMI NE ZAMAN?
6 Mayıs 2018 Çarşamba günü Ramazan Ayı’nın ilk günüdür. 10 Haziran 2018 Pazar günü Kadir Gecesi’dir. 14 Haziran 2018 Perşembe Günü ise Arefe günüdür.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI'NDAN MESAJ
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ramazan ayına dair mesaj paylaştı. Erbaş'ın mübarek aya dair mesajı: Genel olarak herhangi bir konuda aşırı gitmeyi, dinin ve aklın belirlediği ölçülerin dışına çıkmayı, imkânları meşru olmayan amaçlar için kullanmayı ve saçıp savurmayı ifade eden israf; aynı zamanda insanın varoluş bilincini, hayatın gayesini, imkânların geçiciliği konusundaki en büyük gaflet ve aldanışı da içeren bir kavramdır. Bugün bireysel anlamda ve küresel boyutta çok temel bir kriz ve ahlak sorunu haline gelen israf; sadece eşya ile sınırlı olmayıp hayat, zaman, ömür ve hülasa, bütün nimetler konusunda haddi aşmayı ifade eden bir realite olarak karşımızda durmaktadır.
ALLAH ZAMANA YEMİN EDİYOR!
Yeryüzünü imar etme maksadıyla Cenab-ı Hak tarafından bizlere verilen ömür, mühim bir nimet ve sermayedir. Çoğu insan en büyük aldanış ve pişmanlığını, en büyük sermayesi ve imkânı olan ömür nimetini ve onunla doğrudan ilintili olan zamanın önemini idrak hususunda yaşamaktadır. Oysaki zaman ve mekânla sınırlı bir varlık olarak insanın en büyük farkındalığı ve en yüksek şuuru, vaktin kıymetini ve ehemmiyetini bilerek yaşamak olmalıdır. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette farklı boyutlarıyla zamana yemin edilmektedir. Özellikle tevhit inancının, iman şuurunun, hakikat bilincinin ve ahlaka dayalı bir tavrın inşa edildiği Mekke döneminde nazil olan ayetler içinde zamana yemini içeren ifadelerin varlığı, insanı bu konuda büyük bir dikkat ve tefekküre davet etmektedir. Söz konusu ayetler, çok çarpıcı şekilde zamanın önemine dikkat çektiği gibi, zamanın ortaya koyduğu hakikatlere de açıkça işaret etmektedir.
ASR SÛRESİ'NİN ÖNEMİ
Bu bağlamda duygu, düşünce, tavır ve eylem boyutuyla hayata dair külli bir hüsranı ve büyük bir kurtuluşu aynı anda ifade eden Asr Sûresi, mutlak manada zamana yemin ile başlamaktadır. Bahse konu sûre, insanın hüsrana duçar olmasında da kurtuluşa ermesinde de zamana karşı tutumunun hayati bir boyutu olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı şekilde zamanı en güzel şekilde ihya etmenin, sağlam bir iman, salih amel, hakkı ve sabrı tavsiye şeklindeki dört temel unsurunu da bizlere ideal olarak sunmaktadır. Özetle, Yüce Kitabımızın ihtisarı hükmündeki bu sûre, imanı öteleyen, güzel ve hayırlı işleri ihmal eden, hakkı ve sabrı yaşamadan, tavsiye etmeyi hayatın merkezi yapmadan geçen her ânın ziyan ve hüsran olduğunu açıkça deklare etmektedir. Bu meyanda iletişim, ulaşım ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği, dünyanın küresel bir köye dönüştüğü, hayatın bir yönüyle dijital ortamlarda yaşandığı günümüzde, insanın zamanla ilişkisi daha karmaşık bir hal almıştır. Dolayısıyla günümüz insanının muhasebe etmesi gereken en önemli husus, zamanı heder eden ve/ya zamana değer katan iş ve eylemlerin farkına varıp zamanı zayi etmeyecek bir hayat tarzını geliştirmektir.
İSRAF KONUSUNDA MÜSLÜMAN HASSAS OLMALI
İnsana bir nimet ve emanet olarak lütfedilen her türlü maddi imkân konusunda kuşanmamız gereken tavrı; “...Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31.) ayetiyle bizlere takdim eden Rabbimiz, Yaratıcı-kul ilişkisinin ideal boyutu ve neticesi olan “rıza-muhabbet” hakkında da bizlere hatırlatıcı ikazda bulunmaktadır. Maalesef bugün bir yanda açlığın, yoksulluğun ve sefaletin pençesinde kıvranan; ekmek, su gibi en temel gıda maddelerinden mahrum milyonlarca insan hayatta kalma mücadelesi verirken, diğer yandan çılgınca bir tüketim ve israfın varlığı acı bir gerçektir. Bu noktada her bir fert, sözü edilen realitenin sebepleri hakkında, üzerine düşen ferdi/içtimai sorumluluğu tefekkür etmek zorundadır. Nitekim; “O gün size verilen bütün nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz” (Tekâsür, 102/8) ayeti, Müslümanın hayatını tanzim ederek muhasebeye yönelmesi hususunda hayat parolası mesabesindeki kifayetli bir hatırlatmadır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de konunun uhrevi boyutuna vurgu yapan; “Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden.” (Tirmizi, Sıfatü’l-kıyâme, 1.) hadisiyle, insanın yeryüzü serüveninde dikkat etmesi gereken öncelikli değerlere işaret etmektedir.
Açgözlülük, kibir, tamahkârlık ve bencilliğin hayatı kuşattığı bir atmosferde, bireysel ve toplumsal bağlamda israfın yaşandığı alanlar sadece zikredilenlerden ibaret değildir. Nitekim ormanlar, akarsular ve bütün doğal unsurlarıyla tabiat da insanın sorumsuz ve hoyrat tavrından nasibini alarak ekolojik tahribe maruz kalmaktadır. Aynı şekilde, insani değer ve erdemler ihmal edildiğinde ve/ya ötelendiğinde; bilginin, sevginin, dostluğun ve güvenin tüketildiği ve heba edildiği bir dünyanın da anlam yönüyle fesada uğradığını ifade etmek izahtan varestedir.
NE CİMRİLİK NE DE SAVURGANLIK...
Kur’an’ın dünya ve ahiret dengesi adına beyan ettiği fermanlara baktığımızda, cimriliği eleştirmekle birlikte saçıp savurmayı da şiddetle yasaklayan makul bir mizanın varlığı açıkça görülmektedir. Bu ölçü ihlal edildiğinde hayatın dengesi bozulmakta ve insan her şeyden öte kendisine ve geleceğine kötülük yapmış olmaktadır. Bahse konu makul ölçüyü bozan ve israfı tetikleyen önemli faktörlerden biri de dünyevileşmedir. Ne yazık ki, tüketimin kendini ifade biçimi olarak görüldüğü, özenti ve gösterişe dayalı hayatların öne çıktığı, ihtiyaç ve iktisat ölçüsünün kaybolduğu zamanlarda israf bir yaşam tarzına hatta ideolojiye dönüşebilmektedir. İnsanların ürettikleriyle değil tükettikleriyle öne çıktığı bir dünyada kanaat, şükür, paylaşma gibi güzel hasletler anlamını kaybetmekte; yaşanan travmalar, büyük ölçekte küresel krizlere sebep olmaktadır. İnsanın, ne olduğunun değil; neye sahip olduğunun daha çok önemsendiği bir ortamda ihtiyaç sınırı bozulmakta, tüketim ve israf adeta bir prestije dönüşmektedir. Hal böyleyken insani ilişkilerin yerini, çıkar ve beklentiye dayalı ilişkiler almakta; dostluk, diğerkâmlık gibi değerler, tüketimin hoyratlığına heba edilmektedir. Nimetlerin kıymetini idrak etmekten uzak bir yaklaşım, insanı tüketmeye ve son tahlilde de ne yazık ki tükenmeye mahkûm etmektedir.
Hırs ve tamahkârlıkla cimriliğe, savurganlık ve dikkatsizlikle israfa mahkûm olmak ciddi bir ahlaki yozlaşmanın tezahürü ve neticesi olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla lüks alışkanlıkların zaruret olarak algılanarak ihtiyaç ölçüsünün kaybolmasına, arzularının esiri olan insanın, hayatı israf ve tüketim çılgınlığına çevirmesine karşı ciddi bir tüketim ahlakına, nimet ve sorumluluk bilincine, şükür, kanaat ve paylaşma gibi değerlerin ihyasına ihtiyacın olduğu aşikârdır. Söz konusu ahlakın geliştirilmesi, israf ve onun sebep olduğu bütün olumsuzlukları ortadan kaldıracak biricik çözümdür. Netice olarak, Allah’ın verdiği her nimetin bir gün hesabının sorulacağının bilinci içinde, nimetler karşısında şımarıp lükse dalmadan ve duyarsızca israfa girmeden her konuda iktisadı merkeze alarak infak ahlakını kuşanmak bizlerin şiarı olmalıdır.
Bu noktadan hareketle ifade edelim ki, nurlu gölgesi üzerimize düşmeye başlayan mübarek Ramazan ayı, israf ve savurganlıktan uzak, infak ve paylaşmaya dayalı mutedil bir hayatı merkeze almak, derinlikli ve kapsamlı bir muhasebe ile hatalardan kurtulmak için eşsiz bir fırsattır. Bu itibarla rahmet, mağfiret ve kurtuluş iklimi Ramazan ayının bütün müminler ve insanlık için her türlü israftan uzak, bilinç ve şükür ile daha güzel bir hayatın ve dünyanın inşasına vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
RAMAZANDA SIVI TÜKETİMİ
Yaz aylarında tutulan uzun süreli oruçlarda en önemli şey susuzluktur. Bunlardan dolayı Ramazan’da sahurda yiyeceğimiz gıdaların bizim hem tok tutmasını isteriz hem de susatmayacak, su tüketimini artırmayacak besinler olsun isteriz.Bu sebeble Ramazan’da sahura kalktığımız zaman ne yapmalı ve neler yapmamalı inceledik. Sahurda çay içmekten vazgeçin. Çünkü çay diüretiktir yani idrara çıkmayı arttırır, vücuttan su atar.
Tuz oranı yüksek yiyeceklere dikkat edin. Salam, sosis, sucuk, tuzlu peynirler, pastırma ve zeytinden uzak durun.
Kızartmalar ve yağ oranı yüksek yiyecekler, patates kızartması, börekler, açmalar, köfteler, pilavlar, pizzalar gün içinde susuzluğunuzu çok arttırır.
Şekeri yüksek yiyecekler kan şekerinizi hızlı düşüreceği için daha çabuk acıkmanıza neden olur. O nedenle özellikle sahurda kek, kurabiye, tatlı, çikolata, bal, reçel türü yiyecekler yemeyin.
Ekmekten vazgeçmeyin. Sahurda yiyeceğiniz iki dilim tahıllı veya çavdar ekmeği ihtiyacınız olan karbonhidrata bire-bir çözümdür.
Eğer tansiyon probleminiz yoksa terleme ile vücuttan kaybedilen elektrolitleri yerine koymak için 1 şişe doğal maden suyu için.
Her sahurda en az 3 bardak su içmeyi ihmal etmeyin.