26 Kasım 2024 Salı / 25 CemaziyelEvvel 1446

Kerbela olayı ne zaman oldu? Kerbela olayı nedir kısaca?

Kerbela olayı nedir? Kerbela olayı ne zaman oldu? soruları Müslümanlar tarafından merak edilen konular arasında yer alıyor. Geçtiğimiz Muharrem ayında seneyi devriyesi olan Kerbela Katliamı, 680 tarihinde (Hicri 61, 10 Muharrem) Peygamber Efendimiz'in torunu Hz. Hüseyin ve Emevi Devleti halifesi Yezid'in ordularının bugün Irak sınırlarında olan Kerbela'da çarpışmasıdır. Bu savaşta Hz. Hüseyin ve maiyetindekiler şehit edilmiştir. Müslümanların tarihinde yaşanan en trajik olaylardan biridir.

30 Eylül 2020 Çarşamba 17:11 - Güncelleme:
Kerbela olayı ne zaman oldu? Kerbela olayı nedir kısaca?

Kerbela Olayı Milattan Sonra 10 Ekim 680'de, bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbelâ şehrinde, Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed'in torunu Hz. Hüseyin bin Ali'ye bağlı küçük bir birlik ile Emevi halifesi I. Yezid'in ordusu arasında cereyan etmiştir. Paki Kerbela olayı nedir? Kerbela olayı ne zaman oldu? İşte konu hakkında merak edilenler.

KERBELA OLAYI NE ZAMAN OLDU?

Irak'ın Kufe kenti yakınlarındaki Kerbela Çölü'nde 10 Ekim 680'de Emevi Devleti'nin 2'nci halifesi Yezid bin Muaviye tarafından Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin şehit edilmesi, İslam tarihinde asırlardır dinmeyen bir acı olarak yer aldı.

KERBELA OLAYI NEDİR?

Emevi Devleti'nin ilk halifesi Muaviye bin Ebu Süfyan'ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid'in Hazreti Hüseyin'in kendisine biat etmesini istemesi nedeniyle yaşanan üzücü hadiseler, Hazreti Muhammed'i ve onun ehlibeytini seven müminleri derinden yaraladı.

Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin muharrem ayının onuncu günü olan "Aşure Günü"nde şehit edilmeleri nedeniyle her sene aşure günü, "matem günü" olarak görülüyor.

HALİFELİK, SALTANATA DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENDİ

Yezid tarafından Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin şehit edilmesi, siyasi hırs ve zulümlerin asırlarca dinmeyecek sonuçlar vereceğini gösteren acı bir örnek oldu.

Uzun süren siyasi mücadeleler sonucu 661'de halifelik makamını ele geçiren Muaviye, Hazreti Hasan'ın şehadetinden sonra "halifelik" makamının saltanata dönüştürülmesi adına oğlu Yezid için halktan biat almaya başladı. Fakat Hazreti Hüseyin bu durumu kabullenmedi.

Muaviye'nin 680'de ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid, ilk iş olarak Hazreti Hüseyin'in biatını almak istedi. Hazreti Hüseyin biat ettirilmesine yönelik baskılar artırılınca durumun kötüye gideceğini anlayarak, aile fertleriyle Mayıs 680'de Mekke'ye doğru hareket etti.

Mekke'ye gelen Kufeliler ise Hazreti Hüseyin'i şehirlerine davet ederek, Emevilere karşı bir birlik oluşturmayı teklif etti.

HAZRETİ HÜSEYİN İHANETE UĞRADI

Hazreti Hüseyin daha önce hem babası Hazreti Ali'ye hem de ağabeyi Hazreti Hasan'a karşı ihanetlerine şahit olduğu Kufelilerin samimiyetlerini anlamak için amcasının oğlu Müslim bin Akil'i Kufe'ye gönderdi.

Kufe'de 18 bin kişi Müslim'in önünde Hazreti Hüseyin'e biat etti. Ancak daha sonra Kufeliler ihanet ederek, Emevilerin Müslim'i öldürmesine göz yumdu.

Bu arada son gelişmelerden haberdar olamayan Hazreti Hüseyin, aile fertleriyle Kufe'ye doğru yola çıktı. Hazreti Hüseyin yolda Müslim'in başına gelenleri haber aldı. Fakat Müslim'in oğullarının, babalarının intikamını almak istemelerini söylemesi üzerine yoluna devam etti.

SUSUZ BIRAKILDI...

Kufe Valisi Ubeydullah bin Ziyad'ın bin askerle gönderdiği Hürr bin Yezid, kafilenin yola devam etmesine izin vermeyerek, Hazreti Hüseyin'e validen yeni bir emir gelinceye kadar Kufe ile Medine arasında bir yol takip etmesini söyledi.

Bunun üzerine Fırat Nehri kenarındaki Kerbela Çölü'ne önce Hazreti Hüseyin, sonra Ömer bin Sa'd vardı. Kufe Valisi Ubeydullah, Ömer'e Hazreti Hüseyin'den Yezid adına biat almasını, aksi halde suyla bağlantısının kesilmesini emretti. Biat teklifini kabul etmeyen Hazreti Hüseyin ve ailesinin, susuz bırakılması için tedbir alındı.

Bu durumu değerlendiren Hazreti Hüseyin ve yanındaki arkadaşları, zulme boyun eğmemek için Allah yolunda ölme kararı aldı.

Savaş öncesi "ölüm temizliği" yapıldı

Hazreti Hüseyin ile beraberindeki 32 atlı ve 40 piyade, bölgede kurulan çadırda savaş öncesi misk ve hamam otuyla bedenlerini temizledi.

Daha sonra Hazreti Hüseyin ve beraberindekiler ile Yezid taraftarları Kerbela'da karşı karşıya geldi. Ordusunun isyanından çekinen Ömer bin Sa'd, bizzat ilk oku atınca savaş başladı. Savaş meydanında Hazreti Hüseyin tarafından çok kişi öldü, geriye ehlibeytten başka kimse kalmadı.

Babası Hazreti Hüseyin'den izin alarak çadırından savaş alanına çıkan 19 yaşındaki Aliyyü'l Ekber, Kufeliler tarafından mızrak ve kılıç darbeleriyle şehit edildi. Kufeliler, Hazreti Hüseyin'in diğer çocukları Cafer ve Abdullah'ı da şehit ederken, ölen ehlibeyt mensuplarının başlarını kesmek için adeta birbirleriyle yarıştı.

BAŞI KESİLDİ, BEDENİ ATLARA EZDİRİLDİ

Kahramanca savaşan ve karşısına çıkan herkesi mağlup eden Hazreti Hüseyin ile teke tek mücadele etme cesaretine sahip olamayan Kufeliler, hep birlikte onun üzerine saldırdı.

Aldığı ok ve mızrak darbeleriyle atından yere düşen Hazreti Hüseyin'in başı kesilerek, bedeni atların ayakları altında ezildi.

Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin kesik başları Yezid'e gönderildi, cenazeleri ise Beni Esed mensubu El-Gadiriye köylülerince Hair denilen yerde toprağa verildi.

"Kerbela" kelimesindeki kerb (gam, keder, üzüntü) ve bela sözcükleriyle olay arasında bağlantı kurulurdu. Ayrıca Kerbela toprağı, şehitlerin vücutlarını barındırdığı için sevilen bir toprak olarak tasvir edilirken, sevgi ve üzüntünün bir arada dile getirildiği ağıtlara konu oldu. Kerbela bir yandan belalı yer, öte yandan büyük kahramanlıkların gösterildiği kutsal mekan olarak tanıtılırken, şairler şiirlerinde Kerbela için yağmur ve bereket duasında bulundu.

Kerbela, Hazreti Hüseyin'in başsız bedeninin gömüldüğü şehit düşülen yerken, sonraları üzerine bir türbe yapıldı, ardından suya kavuşturularak, çöl ortasında güzel bir vahaya dönüştürüldü.

Kerbelâ'da yaşananlar her yıl Şiî ve Alevîler tarafından muharrem orucu tutmanın yanı sıra törenler şeklinde, bir kısım Sünni Müslümanlar tarafından da tören yapılmaksızın (yalnızca mevlid okunarak ve muharrem orucu tutularak) anılmaktadır.