MİT Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kalın, yapay zekâyı, sunduğu büyük imkânların yanında getirdiği büyük tehditlerle “çağımızın dijital atom bombası” olarak değerlendirmektedir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yaptığı sunumda; terör örgütleri FETÖ, PKK/KCK ve DEAŞ ile sürdürülen mücadelenin yanı sıra, MİT'in Türkiye'nin Suriye ve Irak sınırında terör koridoru oluşturulmasına engel olmak için yürüttüğü çalışmalar, siber casusluk, organize suçlar ve istihbarata karşı koyma (İKK) gibi konuların yer alması dikkate değerdir.
Faruk Önalan/ Yazar
Dijitalleşmenin hızla arttığı bir çağda, siber istihbarat/güvenlik, ülkelerin ulusal güvenliği ve ekonomik istikrarı için hayati öneme sahiptir. Türkiye, hem coğrafi konumu hem de uluslararası sistemdeki stratejik önemi nedeniyle bu alanda özel bir konumdadır. Hızla değişen tehdit ortamı ve teknolojik gelişmelere uyum sağlama ihtiyacı, Türkiye için önemli zorluklar ve fırsatlar barındırmaktadır.
Siber istihbarat, dijital ortamda bilgi toplama, analiz etme ve kullanma süreçlerini ifade eder. Amaç, devletlerin, kurumların ve bireylerin güvenliğini sağlamaktır. Özellikle devletlerarası rekabetin yoğun olduğu alanlarda stratejik bir avantajı da beraberinde getirmektedir. Türkiye'nin jeopolitik pozisyonu, bu alanda güçlü bir siber istihbarat kapasitesine sahip olmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu durum, üç ana başlıkta incelenebilir:
· Kritik altyapıların ve verilerin korunması
· Hedef sistemlere yönelik aktif siber operasyonlar
· Potansiyel tehditlerin tespiti ve önlenmesi
Türkiye, son yıllarda küresel ölçekteki tehditler karşısında siber güvenlik alanında önemli adımlar atmıştır. Kararlı stratejik yaklaşım çerçevesinde bugüne kadar 2013-2014, 2016-2019 ve 2020-2023 dönemlerini kapsayan Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planları hazırlanmış, ilgili tüm paydaşlarla gerekli çalışmalar yürütülmüştür. Son olarak Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı (2024-2028) yürürlüğe konulmuştur. Bu strateji belgesi özetle Türkiye'nin kritik altyapılarının korunması ve siber tehditlere karşı direnç geliştirilmesi hedeflerini içermektedir. 31 Ocak 2011 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın direktifleriyle sinyal istihbaratı faaliyeti yürüten Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı 1 Ocak 2012 tarihinde MİT'e devredilmiş ve Sinyal İstihbarat Başkanlığı (SİB) adını almıştır. (Aynı dönemde meydana gelen 7 Şubat 2012 MİT kumpasını –ayrıca- bu çerçevede değerlendirmek söz konusu devirin ne kadar kritik bir adım olduğunu ortaya çıkaracaktır.) Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) bünyesinde kurulan (2013-14 Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında) Türkiye'nin "siber kalesi" niteliğindeki Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi (USOM) stratejik önemdedir. TÜRKSAT ve Göktürk-1, Göktürk-2, İMECE gibi gözlem ve keşif uyduları, sinyal istihbaratı ve veri toplamada dolayısıyla siber vatanın savunmasında önemli bir yere sahiptir. Diğer yandan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ile de veri güvenliği ve mahremiyet, yasal düzenlemelerinde önemli yer tutmaktadır.
Siber güvenlikte uzmanlaşmış insan kaynağı eksikliğinin önemli bir sorun olarak öne çıkması; üniversitelerde ve özel sektör iş birliklerinde daha fazla yatırım yapılmasını gerektirmektedir. Bu doğrultuda Türkiye'nin yerli ve milli yazılım projeleri, dışa bağımlılığı azaltmak için kritik bir öneme sahiptir. ASELSAN, HAVELSAN ve TÜBİTAK gibi kurumların projeleri bu kapsamda öne çıkmaktadır.
Enerji, sağlık, finans ve telekomünikasyon gibi sektörlerin, siber saldırılara karşı daha dirençli hale getirilmesi hayati derecede önem arz etmektedir.
Hem devlet destekli siber saldırılar hem de organize suç gruplarından kaynaklanan tehditlerle karşı karşıya kalınabilmektedir. Türkiye Jeopolitik pozisyon nedeniyle genellikle yabancı devletlerin siber operasyonlarının hedefi olmaktadır. Özellikle enerji altyapıları ve savunma sistemleri bu saldırılarda öncelikli hedefler arasındadır. Fidye yazılımları, veri sızdırma ve kimlik hırsızlığı gibi tehditler, Türkiye'deki kurumlar ve bireyler için büyük bir risk oluşturmaktadır. Yakın zamanda Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) koordinesinde önemli bir operasyon gerçekleştirilmiştir. MİT'in yürüttüğü çalışmalar ile şüphelilerin, elde ettiği bilgileri sosyal medya platformları üzerinden terör örgütleri dahil olmak üzere talep eden herkese sattığı belirlenmiştir. Operasyon kapsamında, verilerin satışının yapıldığı 18 internet sitesi erişime kapatılmıştır. Ele geçirilen verilerin, organize suç çeteleri tarafından gençler ve çocuklar başta olmak üzere vatandaşlara şantaj yapmak amacıyla kullanıldığının tespiti durumun vahametini gözler önüne sermektedir.
Siber saldırılar, geleneksel askeri operasyonlarla eş zamanlı olarak kullanılabilmektedir. Türkiye'nin Suriye, Irak, Libya gibi çatışma bölgelerinde yaşadığı deneyimler, bu tür saldırılara karşı savunmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Dijitalleşme ile birlikte gelen tehditlere karşı siber güvenlik kapsamında değişen teknolojik şartlar paralelinde etkin tedbirler elzemdir. Öncelikli olarak kamu-özel sektör iş birliklerinin artırılması ve inovasyon merkezlerinin oluşturulmasıyla Ulusal Siber Güvenlik Ekosistemi ağı etkinleştirilmelidir.
-Asla birbirinin alternatifi olmayan- NATO, Avrupa Birliği, ASEAN, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS gibi platformlarda daha etkin bir şekilde yer alınmalı siber tehditlere karşı uluslararası ortaklıklar geliştirmelidir.
Siber güvenlik bilincinin yaygınlaştırılması için okullardan başlayarak kapsamlı eğitim programları düzenlenmeli, farkındalık oluşturulmalıdır. Siber güvenlik uzmanı yetiştiren üniversite programları ve sertifikasyon süreçleri teşvik edilmesi ayrıca önemlidir. Özellikle yapay zekâ ve büyük veri analitiği gibi alanlarda milli çözümler geliştirilmeli, yerli teknolojilere yatırım yapılmalı, Ar-Ge faaliyetlerine ivme kazandırılmalıdır.
Türkiye'nin siber istihbarat ve siber güvenlik alanında stratejik bir yaklaşım benimsemesi hayati öneme sahiptir. Ulusal çıkarların korunması, ekonomik istikrarın sağlanması ve uluslararası arenada rekabetçi bir konum elde edilmesi için bu alanlara yönelik yatırımlar artırılmalı ve sürdürülebilir bir siber ekosistem ağı oluşturulmalıdır. Gelecekte, siber güvenliğin yalnızca bir savunma hattı değil, aynı zamanda bir diplomasi ve güç unsuru olarak öne çıkacağı unutulmamalıdır.
MİT Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kalın'ın, yapay zekâyı, sunduğu büyük imkânların yanında getirdiği büyük tehditlerle "çağımızın dijital atom bombası" olarak değerlendirmesi dikkat çekicidir. Milli Güvenliğin tesisi başlığı altına artık "siber vatan" tabiri de yer almaktadır. MİT Başkanı Kalın'ın teşkilatın kuruluşunun 97. Yılı vesilesiyle yayınladığı "Belirsizlikler Çağında Hibrit Tehditler ve Stratejik Öngörü" sunumunda kullandığı cümleler geleceği daha iyi anlamlandırabilmek adına önemlidir: "Yapay zekâ, sanal gerçeklik, güçlendirilmiş gerçeklik, derin sahte ve diğer baş döndürücü gelişmeler karşısında siber vatanı korumak en az fiziki sınırlarımızı korumak kadar hayati önemdedir."
Bu arada Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın'ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yaptığı sunumda, terör örgütleri FETÖ, PKK/KCK ve DEAŞ ile sürdürülen mücadele ile MİT'in bu mücadelede izlediği strateji anlatılmıştır. MİT'in, Türkiye'nin Suriye ve Irak sınırında terör koridoru oluşturulmasına engel olmak için yürüttüğü çalışmaların yanında, siber casusluk, organize suçlar ve istihbarata karşı koyma (İKK) gibi konuların da sunumda yer alması dikkate değerdir.
Bu minvalde Ağustos ayında MİT koordinesinde Jandarma Genel Komutanlığı ve Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezince (USOM) uluslararası bir siber casusluk şebekesine yönelik düzenlenen ortak operasyon büyük ses getirmiştir. MİT, siber casusluk operasyonlarını genişletilerek sürdürüleceğini, casusluk ağına karşı yapılan operasyonların Türkiye ile sınırlı kalmayacağı, yurt dışındaki bağlantıların da mercek altına alınacağını tüm dünyaya ilan etmiştir.