19 Ekim 2024 Cumartesi / 16 RebiülAhir 1446

Hindistan nükleer silaha nasıl sahip oldu?

Gandhi'nin şiddetsizlik fikrini benimsemiş ve barışın nükleer silahlardan uzakta olacağını düşünen Hindistan'ın kurucu kadrosu, Çin'in bölgedeki nükleer denemelerinin ardından atom bombasını Hindistan'ın varlığını korumada yegane araç olarak görmeye başladı.

24 Haziran 2021 Perşembe 20:39 - Güncelleme:
Hindistan nükleer silaha nasıl sahip oldu?

İngilizler tarafından tacın incisi olarak adlandırılan Hindistan, sahip olduğu gerek insan gerekse ticari sermayesiyle iki asırdan uzun süre İngiltere'ye hizmet etti. Fakat patlak veren iki dünya savaşı ile küresel güç merkezlerinde yaşanan kaymalar İngiltere'nin kolonilerini birer birer terk etmek zorunda kalmasına neden oldu. İngiltere idaresindeki Hint Alt Kıtası, 1947 tarihine gelindiğinde hürriyetini elde etmiş Pakistan ve Hindistan adlı iki yeni devletin idaresi altına geçti. Aynı tarihlerde dünya Sovyetler Birliği öncülüğündeki Doğu bloğu ve ABD öncülüğündeki Batı bloğu olarak iki kutba ayrılmıştı. Çiçeği burnunda Hindistan fakru zaruret içinde hayatta kalma mücadelesi verirken her iki kutbun da desteğine ihtiyaç duyuyordu. Bu sebepten ötürü ülke, iki bloğun dışında kalanların oluşturduğu Bağlantısızlar Hareketinin bir parçası oldu. Hindistan'ın kurucu kadrosu Asya'da barış isteklerini sıklıkla dile getirerek bölgenin diğer önemli bir kuvveti Çin ile yakın ilişki kurmaya çalışmaktaydılar. Bu tarihlerde ekonomik problemlerini aşmaya çalışan Hindistan, nükleer enerjiyi bu yolda önemli bir atılım olarak görüyor fakat nükleer silahlanma fikrine sıcak bakmıyordu. 1962 yılına gelindiğinde Çin ile Tibet üzerinde yaşanan anlaşmazlıklar iki ülke arasında savaşa dönüşünce Hindistan'ın güvenlik ve silahlanma meselelerine bakışı değişmeye başladı. 1964 yılı itibariyle de Çin'in bölgedeki nükleer denemeleri, Hint devletinin nükleer silah sahibi olmayı ulusal güvenlik politikalarının merkezine oturtmasına neden oldu.

Pokhran II denemeleri sonrası uluslararası tepkiler

ABD'nin nükleer silaha sahip devletler kulübünü kapalı tutma arzusu Hindistan'a karşı yaptırımların motivasyon kaynağıydı. ABD, tüm dünyayı Hindistan'a yaptırım uygulamaya davet ederken kendisi de 200'den fazla Hint şirketin Amerika'daki faailyetlerine son vermiş, Hint bilim adamlarının vizelerini iptal etmiş ve şirketlerin kredi taleplerini reddederek ilaç ve gıda hariç tüm yardımlarını askıya almıştır. Teoride Hindistan'a büyük zarar vermesi gereken bu yaptırımların etkisi oldukça sınırlı kalmıştır. Bunun temel nedeni de Avrupa başta olmak üzere diğer devletlerin Hindistan'a yaptırım uygulamaması olarak ifade edilmektedir.

Hindistan-ABD nükleer anlaşmaları

Amerika, 11 Eylül saldırılarılarının ardından uluslararası politikasını nükleer enerji yerine terörizm üzerine şekillendirdi. Bu durum ABD-Hindistan ilişkilerinin gelişmesine önemli katkılar sundu. ABD Başkanı George W. Bush tarafından alınan kararla Hindistan'a yeniden askeri destek sağlanmaya ve yüksek teknoloji ürünlerin ihracatına başlandı. 2005 yılında iki ülke arasında imzalanan anlaşma ile ABD, Hindistan'ı 'sorumlu nükleer silaha sahip devlet' olarak tanıdı. Anlaşma sayesinde Hindistan, nükleere sahip olan devletlerden her türlü ekipman desteğini alma hakkı elde etti. Bu maddeye ek olarak, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu da Hindistan'ın nükleer tesislerini denetleme hakkına erişmiş oldu. 2008 yılında ise ilk ülke, Hindistan'ın yeni reaktörler inşa etmesi için bir dizi kolaylık sağlayacak yeni bir anlaşma imzaladı.

SavunmaTR'nin araştırmasına göre ABD'nin Hindistan'a karşı olan bu tavır değişikliğinin arkasında Hindistan'ın ekonomik ve politik olarak önemli bir potansiyel taşımasının olduğu düşünülürken; nükleer için önemli bir maden olan Toryum yataklarının da yüzde 25'ine sahip olmasının etkili olduğu kaydediliyor.

Hindutva ideolojisi ve Hint kutsal metinlerinde atom anlayışı

Hindistan'ın nükleer testlerine 'Hindutva' ideolojisi kapsamında yaklaşmak da mümkündür. Bu ideolojinin 'zayıf' Hint karakterini ortadan kaldırıp yerine güçlü ve gururlu olan bir Hint profili çizme amacının olması esasında Hindistan'ın nükleer silah vasıtasıyla büyük güç olma idealini doğrular bir nitelik taşımaktadır. Bunun yanında Hintli bürokrat ve akademisyenlere göre, kadim Hint metinlerine bakıldığında atom ve nükleer kavramlarına çağrışımlar yapıldığı görülmektedir. Kutsal metinlerden biri olan Upanişatlar'da 'en eski, her şeye rağmen ve bilen, en küçükten de küçük, belirsiz olan her şeyin desteği, düşün bu gerçeği, güneş kadar parlak, karanlık ötesi' ifadelerinde yer alan küçükten de küçük ifadesinin atomu çağrıştırdığı ifade edilmektedir.

Hindistan'ın güncel nükleer durumu

Hindistan'da tam olarak kaç adet nükleer silah bulunduğuna dair farklı araştırma merkezlerinin birbirine yakın çeşitli tahminleri bulunmaktadır. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün 2020 raporuna göre, Hindistan en çok nükleer başlığa sahip 7. ülkedir. Hindistan'ın elinde 130-140 adet nükleer başlık bulunduğu tahmin edilmektedir. Ülkede 'nükleerin düğmesine basma' yetkisi ise başbakana ait. Başbakan aynı zamanda, düşmana karşı nükleer saldırı yetkisine sahip yegane organ olan Nükleer Komuta Merkezi'ne de başkanlık ediyor.