29 Nisan 2025 Salı / 2 Zilkade 1446

Kalp kırmak Kabe’yi yıkmaktır

Gönül kırmak kolaydır, iş gönül yapabilmektir. Ateşe el uzatmaktan korkar gibi kalp kırmaktan çekinmedikçe gerçek anlamda olgun mümin olunamaz.

Cesur Çaça9 Temmuz 2015 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Kalp kırmak Kabe’yi yıkmaktır

Yeryüzündeki en kıymetli mabettir Kabe… Allah’ın nazargahı olan bu değerli mekân İslam’ın beş şartından biri olan Hac ibadeti için mutlak surette ziyaret edilmesi gereken kutsal yerdir. Kabe’yi tavaf edip, Arafat’a çıkmayan hacı olamıyor. İslam’ın beş şartından biri olan zekat gibi mali ibadetlerden biri olan hac, bütün müminlere farzdır. Ömründe bir kez hacca gitmek farzken, daha fazla gitmek nafiledir. Bu ibadetinin pek çok bölümleri vardır ancak en görkemli yanı tavaftır. Müminler, Kabe’nin etrafında tavaf ederek tövbe ederler, Allah’tan af ve mağfiret dilerler. Kabe’yi ilk kez görenlerin yaptığı dua geri çevrilmez. İnananların; gece-gündüz, yaz-kış demeden her an Kabe’nin etrafında pervana misali dönüp tavaf etmesi kıyamete kadar devam edecek bir mucizedir.

Yıkmak kolay yapmak zordur

İslam dünyasının merkezi Kabe, insanın merkezi kalbe benzetilir ve gönül yıkmanın, Kabe’yi yıkmak kadar tehlikeli ve fena bir kötülük olduğu anlatılır. Peygamber Efendimiz hadisi şerifinde, “Kalp kırmak, Kabe’yi yıkmak gibidir” buyurarak, bütün insanları hoşgörülü olmaya davet etmiştir. Bu çağrı merhametli olmayı, mütevazı davranmayı, hataları bağışlayabilmeyi, alttan alabilmeyi içerir. Söz konusu davete icabet etmek kolay değildir çünkü bu yüksek ahlak gerektirir. Bu ahlak ise sabırla mümkündür. İmanın net göstergelerinden biri olan sabır sahibine; huzur, bereket ve mutluklu getirir.

Ateşini söndürerek, nefsini terbiye etmiş sabır ehli,  benliğinin ve şeytanın tuzaklarına karşı mücadele etme gücüne sahip olurlar.  Sabırlı olmayanlar ise insanlara karşı kibirli davranır, tahammülsüzlük gösterir, hor görür, kıskanır, aşağılar, ters davranır ve en sonunda kalp kırmaktan çekinmez. Bu kişiler yürüdükleri yolun sonunda öyle bir noktaya sürüklenir ki, artık insanları incitip kalp kırmak onlar için sıradanlaşır. Allah’ın nazar ettiği, Peygamber Efendimizin Kabe’ye benzeterek önemine dikkat çektiği gönül dünyasının yıkılması kanıksanır ve böylece kalp taşlaşır. 

İnsanları Allah için sevmek

Oysa insan, Allah’ın yarattığı en şerefli varlıktır. Dünyadaki her şey ama her şey O’nun emrine verilmiştir.  Allah’ın halifesi olarak yaratılan insanın, alim veya zalim olması ise kendi tercihine bırakılmıştır. Kulluğu seçip, doğru yolda yürüyenler ve insana değer verip kalp kırmayanlar cennetle müjdelenenlerdir. Bunun tersini yaparak kalp kıranlar ise hazin sona sürüklenenlerdir. “Ben insanlara iyi davranıyorum ama onlar beni anlamıyor. Ben, neden alttan alayım ki...” diyenler sadece kendini kandırır ve yanılgıya düşerler. Yanlış asla ölçü olamaz, olmamalıdır. Doğru ise tektir ve apaçık ortadadır. Dolayısıyla karşıdakinin yanlışına göre yoldan çıkmak yerine, raydan çıkmamak doğru olandır. Bırakın sevenlerimizi, bizi sevmeyenleri bile sevmemiz, onların kalplerini kırmaktan çekinmemiz şarttır. Madem insan, Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi, o halde bizler Allah için insanlara saygı duymalıyız, onları sevmeye çalışmalıyız. Kalpleri kırmanın Allah’ı kırmak olduğunu idrak etmeliyiz. Hayatının her anı sevgi, hoşgörü ve merhametle dolu olan Peygamber Efendimize yaraşır bir ümmet olabilmek için bu inancı taşımak durumundayız.

Esma-ül Hüsna

El-MUHSİ

Her şeyin sayısını bilen

El-MÜBDİ

Örneksiz olarak yaratan

El-AHİR

Varlığının sonu olmayan, son

SORU CEVAP KÖŞESİ

-Kaza namazı borcu olan nafile kılabilir mi?

Kazaya kalmış namazların kazası ile meşgul olmak, nafile namaz kılmaktan önemli ve önceliklidir. Ancak vakit namazları ile birlikte kılınan düzenli nafileler ve teravih namazı imkânlar ölçüsünde  kılınmalıdır. Hz. Peygamber bir hadislerinde, "Kulun kıyamet günü ilk hesaba çekileceği konu, farz namazlardır.

Eğer bu tamamsa işi kolaylaşmıştır. Aksi halde, "bakın bakalım, nafileden, bir şeyi var mı?" denir. Nafile ile farz eksikleri tamamlanır.." buyurmuştur (Tirmzî, İbn Mâce)

-Bir namaz hem kaza, hem sünnet niyeti ile kılınabilir mi?

Niyet namazın şartlarındandır. Kişinin hangi namazı kıldığını bilmesi; hangi vaktin namazını kıldığını, farz, vacip veya nafile olduğunu, müstakil mi yoksa imama uyarak mı kıldığını niyetinde belirlemesi gerekir. Bu itibarla iki niyetle bir namaz olmaz.

-Sünnet namazlar kaza edilir mi?

Kerahet vakti olmadıkça ve bir sonraki namazın vakti girmedikçe, beş vakit namazla birlikte kılınan sünnet namazlar kaza edilebilir. Müteakip vakit girdikten sonra sünnet namazlar kaza edilmez, yalnız farz namazlar kaza edilir.