28 Nisan 2025 Pazartesi / 1 Zilkade 1446

Allah'ın ilk emri 'oku'

Cenab-ı Hak, Hz. Muhammed'e (sav) ilk olarak okumayı emretti. 'Rabbinin adıyla oku' hitabı dünyayı baştan aşağıya değiştirdi. Okuyan ve anladıklarını hayatına geçiren müminler, cahiliye devrini, Asr-ı Saadet'e çevirmeyi başardılar.

2 Temmuz 2015 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Allah'ın ilk emri 'oku'

Hira mağarasında Cebrail (as), Hz. Muhammed'e gelip Peygamberliği tevdi ettiğinde ilk emir olarak "oku" diye seslendi. Allah, Peygamberimizden ilk olarak okumasını talep etmişti. “Rabbinin adıyla oku” hitabıyla başlayan emir, ilim öğrenmeye dair açık bir çağrıydı: İkra “Oku”! Seni yaradan Rabbinin adıyla! O, seni kan pıhtısından yarattı. Oku! Kerim olan Rabbin sana bilmediğini kalem ile öğretti. (Alak Suresi Ayet 1-4)

Allah, çağlar boyu yeryüzünde yankılanacak "oku" emriyle, cehaletin yerine doğruluğu öne çıkaracak ve hayatı baştan aşağıya değiştirecek şifreleri veriyordu. Alemlerin Efendisi, oldukça karanlık bir dönem olmasına rağmen Allah'tan aldığı bilgileri büyük bir sabırla etrafındaki müminlere öğretti. Bilgilerini tek tek paylaştı, onları şefkatle eğitti.

Vahiy karanlıkları aydınlattı        

Hz. Muhammed, (as) insanlığın can çekiştiği, medeniyetin karanlıkta kaldığı yıllara bir güneş gibi doğdu.  Peygamberliğe adım attığında Mekke'de çocuklar diri diri toprağa gömülüyordu. Kan davalarıyla insanlar ölüyor, güçlü zayıfı eziyor, kadınlar mal gibi alınıp-satılıyordu. Cehalet ve karanlık herşeyin üstünü karabasan gibi örtmüştü. Tam da bu sancılı dönemde Peygamberimize, Hira Dağı'ndayken inen "Oku" emri dalga dalga yayıldı. İnsanlık yeniden doğuyordu. Nefretin yerine sevgi tohumları yeşeriyor. Düşmanca birbirine kin besleyenler kardeş oluveriyordu. İnananlar, Allah’ın adıyla okumaya başlayınca tarihin seyri değişiyordu. Cahiliye devri okuyan, anladığını hayatına aksettiren güzide insanlar topluluğuyla Asr-ı Saadete dönüşüyordu. Artık kız çocukları, babalarının elleriyle diri diri toprağa gömülmüyorlardı. Bir eşya gibi alınıp satılan kadınlar, kimliğine kavuşuyor cennet, annelerin ayaklarının altına seriliyordu. Adalet tesis edilirken, hak batıldan ayrılıyordu. Çirkin işler ve fenalıklar yerini güzel ahlaka bırakıyordu.

Sahabeler birer yıldıza dönüştü

Okuyan, anlayan ve bunu hayatına yansıtan sahabeler birer yıldız haline geldi. Her biri sanki birer üniversite gibiydi. "Oku" emriyle gelen tüm öğretileri hayatına geçiren sahabeler; ilim, irfan, cömertlik, cesaret, hoşgörü, dürüstlük, haya, samimiyet ve güzel ahlaka dair tüm unsurları gönüllerinde yeşerttiler. Peygamber Efendimiz; kadın erkek, genç yaşlı herkese okumak ve ilim sahibi olmayı farz kılmıştı. İnsanlık en güzel günlerini yaşıyordu. “Oku” emriyle başlayan süreç, büyük bir medeniyete dönüşmüştü. Müslümanlar, Yaradan Rabbi'nin adıyla okumuş, anlamış ve güzel ahlakı iliklerine kadar yaşamıştı. 

İlk Üniversite Mescid-İ Nebevi

Fahri Kainat Efendimiz, Mekke'den hicret ettiğinde ilmin ve medeniyetin beşiği olan Medine’de, kırkın üzerinde ilim ve irfan yuvası olan mescit yaptırarak "oku" emrine uyulmasını sürdürülebilir hale getirdi. İlk üniversite olan Mescid-i Nebevi çağlara damgasını vurdu. Öğrenciler, yeme içmeye kadar İslam'ın bütün yaşam tarzını bu üniversite de öğrendiler. Ehli Suffe olarak bilinen öğrenciler, ilmin en derinini okudular, öğrendiler ve yaşadılar Bu üniversiteden yetişenlerden biri olan Ebu Hureyre (ra) en fazla hadis rivayet eden büyük zatlardan biriydi. 

İlim her Müslüman'a farzdır

Bir gün sahabeden biri sordu: “Ey Allah’ın Elçisi, çocukların anne ve baba üzerindeki hakları nedir?” “Onlar senin cennet ya da cehennemindirler” diye cevapladı Peygamberimiz. Eğitiminden mesul olunan çocukların, eğitim neticesi seçtikleri yol itibariyle Anne, babayı cennete, ya da cehenneme götürücüdür.

Kıskançlara karşı nasıl davranmalıyız?

Kıskançların kötülüğünden sakınmak için dua eder Allah'a sığınmak gerekiyor. Ayrıca kıskanç olduğu bilinen kişilere her şeyi anlatmamak lazım. Yapılması planlanan kararlı ulu orta insanlara anlatmak başarıya ulaşma yüzdesini azaltır. Unutmayalım ki her zafer ve başarının yanında içten bir gurur ve dıştan bir kıskançlık insanı tehdit etmektedir. O halde her zaman ihtiyatlı olmak tedbirli davranmak akıl sahiplerinin işidir. İnsanın varlığının, kararlarının ve sahip olduğu sırların hasta kalpli ve kıskançlıkla dolu insanlar tarafından zarara uğradıysa o durumda yine Allah’a sığınmak gerekir.

Nitekim Felak Suresinin 5. ayetinde de Rabbimiz  “Ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah’a sığınıyorum” buyuruyor. Hased ehli kimselere karşı Nas ve Felak surelerinin her gün mutlaka okunması tavsiye ediliyor.

Ayrıca iyilik ve sadaka vermek, ihsan bulunmak da hasede karşı kullanılabilecek argümanlar arasındadır. Hz. Ali (ra) şöyle buyuruyor: “Sizi kıskananları onlara ihsan ve iyilik ederek cezalandır.” Çünkü Hz. Ali (ra) “Kıskanç için bir tedavi yoktur.” buyuruyorlar. Hatta iyileşmesi için de bir ümit yoktur ve kıskancın hastalığı ancak kıskandığı şahıs tüm varlığını kaybettikten sonra iyileşir. “kıskancı, nimetin zail olması tedavi eder.

Esma-ül Hüsna

El-VELİYY

Yardımcı ve dost

El-MUKİT

Gıda azık veren

El-HASİB

Hesapları bilen

SORU CEVAP KÖŞESİ

-Kimlere zekat verilir?

Zekat ve fitrenin kimlere verilebileceği Kur'an-ı Kerim'de belirlenmiştir (Tevbe Sûresi, 60). Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlu düşenler, Allah yolunda cihada koyulanlar, yolda kalmış olanlar, zekat toplamakla görevlendirilen memurlar ve kalpleri İslam'a ısındırılmak istenen yeni Müslüman olmuş kimselerdir.

-Kimlere zekat verilmez?

Zekat ve fitrenin, Tevbe sûresinin 60. ayetinde sayılanlar dışında kalan kişi ve kuruluşlara verilmesi caiz değildir. Ayrıca zekat verecek kişi, bu şartları taşısa bile; Anne, baba, büyük ana ve büyük babalarına, oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklarına, Müslüman olmayanlara, karı-koca birbirlerine zekat veremez..

-Ücretlilere Zekat Verilebilir mi?

Belli bir geliri olduğu halde, bu geliriyle asgari temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve başka bir mal varlığı da bulunmayan kişilere zekat verilebilir.