Cambridge Analytica örneği, siyaset ve veri bilimi arasındaki bağın ne denli derinleştiğini gösterdi. Seçmen davranışlarını analiz eden algoritmalar, geleneksel siyaset anlayışını kökten değiştirdi. Artık seçim kampanyaları sokaklarda değil, büyük veri setleri ve yapay zeka destekli analizlerle şekilleniyor. Bu noktada kritik bir soru sorulmalı: Türkiye'de benzer yöntemler kullanılıyor mu? Eğer öyleyse, bu süreç ne kadar etik ve hukuka uygun yürütülüyor?
Doç. Dr. Ahmet Faruk Çeçen/ Akademisyen
Üzerinde asla güneş batmayan ülkemiz gündemi, her zamankinden daha hareketli. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu üzerinden şekillenen tartışmalara yetişmek neredeyse imkânsız. Ancak, bu hızlı akışın içinde bazı konuları cımbızla çekip daha yakından incelemek gerekiyor.
Son günlerde, İstanbul Senin uygulamasıyla ilgili olarak, İBB Medya A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun, İBB Kültür A.Ş. eski Genel Müdürü Serdal Taşkın ve Reklamist Şirketi kurucusu Uğurhan Atma'nın iddia edilen telefon görüşmesi, siyasetin dijitalleşen yüzüne dair önemli soruları yeniden gündeme taşıdı. Görünen o ki, Cambridge Analytica skandalının açtığı Pandora'nın kutusu hâlâ kapanmadı.
Bu kayıt, Atma olduğu iddia edilen kişinin kişisel verilerin izinsiz toplanması, seçmen profillemesi ve hedefli reklamcılık üzerine yaptığı açıklamaları içeriyor. Devam eden bir soruşturma olduğu için iddiaların doğruluğuna dair yorum yapmadan, Cambridge Analytica'nın dünyadaki etkisini ve bu sistemin nasıl işlediğini ele almak daha sağlıklı olacaktır. Zira eğer benzer bir model Türkiye'de uygulandıysa, bu sürecin nasıl işlediğine dair önemli ipuçları verebilir.
Seçimlerde kilit rolde
Büyük veri sayesinde kişilerin demografik bilgileri (ad, doğum yeri, yaş, medeni durum), coğrafi konumları, korkuları ve eğilimleri gibi kişisel özellikleri ve bireysel tercihleri profillendirilerek belli kategorilere ayrılabiliyor. Zamanında yenilikçi bir teknoloji olan bu yöntem, Cambridge Analytica tarafından siyasi kampanyalarda kullanıldı ve şirket, 2016 ABD Başkanlık Seçimleri ile Brexit sürecindeki etkisiyle küresel çapta yankı uyandırdı. Trump'ın zaferinden sonra şirket şu açıklamayı yapacaktı:
"Veriye dayalı iletişime yönelik devrimci yaklaşımımızın, Başkan seçilen Trump'ın olağanüstü zaferinde böylesine kilit bir rol oynaması bizi gururlandırdı."
Peki Cambridge Analytica bunu nasıl yaptı? Şirketin CEO'su Alexandre Nix, "Mad Men'den Matematik Adamına: Pazarlama ve İletişim" başlıklı sunumunda kullandıkları üç aşamalı yöntemi anlatıyordu: Davranış bilimi, veri analitiği ve kişiye özel reklam teknolojisi.
İlk aşama olan davranış bilimi, insanların kişilik özellikleri doğrultusunda belli uyaranlara nasıl tepki vereceğini tahmin etmeye dayanıyordu. Bu yöntem, tarih boyunca propaganda tekniklerinin temel taşlarından biri oldu. Kitlelerin hassas noktaları belirlenerek, onlara en uygun mesajlar hazırlanıyor ve harekete geçmeleri sağlanıyordu.
Veri analitiği
Ancak bu yöntemin başarıya ulaşabilmesi için ikinci aşama olan veri analitiği ile desteklenmesi gerekiyordu. Büyük veri, burada devreye giriyor ve kişilerin demografik, psikometrik ve davranışsal özelliklerini analiz ederek siyasi kampanyaların hedef kitlesini belirliyordu.
Üçüncü aşama ise hedefli reklamcılıktı. Siyaset artık genel sloganlarla değil, kişiye özel mesajlarla yapılıyordu. Örneğin, ABD seçimlerinde Cambridge Analytica, Trump'ın mesajlarını kişilik analizlerine göre düzenledi. Korku eğilimli seçmenlere göçmen krizini vurgulayan mesajlar gösterilirken, ekonomiye duyarlı seçmenlere istihdam odaklı içerikler sunuldu. Bu içerikleri hedefli olarak göndermek Facebook reklamları sayesinde oldukça kolayca gerçekleştirilmişti.
Cambridge Analytica üzerinden Türkiye'deki bu örneğe bakacak olursak İddiaya konu olan ses kaydı doğruysa, Atma'nın toplu taşıma verileri üzerinden yapılan analizlerden bahsettiği duyuluyor. Akbil kullanan kişilerin hareketlerinin analiz edilmesiyle belirli bölgelerde yaşayan ve çalışan insanların profillendiği, bu verilere dayanarak siyasi kampanyaların şekillendirilebileceği iddia ediliyor. "8 saat Maslak'ta çalışan, 12 saat Esenler'de yaşayanlar" gibi segmentasyonlar üzerinden siyasi reklamların nasıl hedeflendiği anlatılıyor.
Bu noktada, kişisel verilerin bu şekilde işlenmesi etik açıdan ciddi sorunlar doğuruyor. Ses kaydı doğruysa, Atma'nın "kitleyi daraltmak" stratejisinden bahsetmesi, Cambridge Analytica'nın ABD'de düşük maliyetle seçmenleri etkileyebilme yöntemine benzer bir modelin Türkiye'de denenmiş olabileceğini düşündürüyor. İddiaya göre amaç, İmamoğlu'nu destekleyebilecek potansiyel AK Partili seçmenleri belirleyerek onlara özel mesajlar iletmek.
Psikometrik profilleme
Atma, kullandıkları DNP sisteminin yalnızca yüzde 5'lik kısmının bile yeterli olacağı ve fazlasının toplumu korkutabileceğini söylediği ona ait olduğu iddia edilen ses kaydında duyuluyor. Bu durum, Cambridge Analytica'nın en tartışmalı yönlerinden biri olan psikometrik profilleme meselesini akıllara getiriyor. "This is Your Digital Life" gibi OCEAN modeline dayanan basit testlerle elde edilen psikolojik veriler, kullanıcıların bilinçaltına yönelik manipülasyonların önünü açmıştı. Ancak günümüzde, bu tür testlere dahi gerek kalmadan, sadece sosyal medya beğenileri üzerinden bireylerin cinsel yönelimi, siyasi görüşü, dini inancı, kişilik özellikleri, hatta bağımlılık eğilimleri ve zeka seviyeleri yüksek doğrulukla tahmin edilebiliyor.
Cambridge Analytica örneği, siyaset ve veri bilimi arasındaki bağın ne denli derinleştiğini gösterdi. Seçmen davranışlarını analiz eden algoritmalar, geleneksel siyaset anlayışını kökten değiştirdi. Artık seçim kampanyaları sokaklarda değil, büyük veri setleri ve yapay zeka destekli analizlerle şekilleniyor.
Bu noktada kritik bir soru sorulmalı: Türkiye'de benzer yöntemler kullanılıyor mu? Eğer öyleyse, bu süreç ne kadar etik ve hukuka uygun yürütülüyor?
Önümüzdeki yıllarda siyasetin dijitalleşmesi hızla artarken, kişisel verilerin nasıl işlendiği, seçmenlerin hangi yöntemlerle manipüle edilebileceği daha fazla tartışılacak. Cambridge Analytica'nın açtığı Pandora'nın kutusu kapanmadı. Ve görünen o ki, uzun süre de kapanmayacak.