Başkan Erdoğan'ın, AK Parti'nin Büyük Kongresi'nde dün yaptığı konuşmadan önemliydi, ama partisinin Meclis Grubu'nda 19 Şubat günü yaptığı ve TÜSİAD patronlarına müstehak oldukları cevabından bazı can alıcı noktaları buraya kaydetmeden geçmek haksızlık olurdu. Çünkü TÜSİAD patronları öyle bir karamsar tablo çizmişlerdi ki, içine düştükleri moral bozukluklarını, güven bunalımını milletin tamamına teşmil etmek istiyorlardı. O güç odaklarının, hemen hiç bir zaman kendi fildişi kulelerinden inmeyip, milletin sıkıntı ve dertlerinden habersiz, sadece 'kuvvetli silahlar partisi'nin gölgesinde memleket nutukları atmayı vazife edinmiş bir 'Zenginler Kulübü' halinde yaşadıklarını milletin büyük ekseriyeti biliyordu. Onların bu gibi nutuklarını, daha sonra başka oyunların da takip edeceği de tecrübelerle sabit idi. Nitekim şimdi de öyle oldu ve sırtlarını dayadıkları iç ve dış odaklı tahakküm merkezleri hemen başta Borsa olmak üzere, ellerindeki çeşitli ekonomik silahları devreye sokmakta tereddüt etmediler.
Başkan Erdoğan da, işte bu oyun ve entrika merkezlerine işaret ediyor ve "Hukukun kapsama alanı dışında tutulduğunuz eski Türkiye'yi özlüyor olabilirsiniz ama yeni Türkiye'de haddinizi bileceksiniz. Bizim kuklalarla işimiz olmaz, bizim muhatabımız kuklacılardır" ifadelerini kullanıyor ve şöyle diyordu:
'Gezi vandallığından FETÖ'nün kumpasları ve darbe girişimlerine kadar demokrasimizi hedef alan tüm saldırıların hamiliğini üstlendiler. Lütfen hafızanızı şöyle bir yoklayın. Biz adeta kelle koltukta FETÖ ile mücadele ederken, bunlar örgütün şirketlerinin önünde nöbet tutuyordu. Biz Gezi Olayları'nda milli iradeyi savunurken, bunlar sokakları ateşe veren çapulcuların avukatlığını yapıyordu. (...) Biz Suriye'den Gazze'ye mazlumların haklarını savunurken, bunlar siyasî ikballeri için zalimlere şirin gözükmeye çalışıyorlardı.
(...) TÜSİAD'ın haddi ziyadesiyle aşan ve buram buram provokasyon kokan açıklamalarına geçmeden önce şu gerçeğin altını çizmek istiyorum. Demokrasilerde hiç kimse layüs'el (sorgulanamaz) değildir. Tutarlı, yapıcı, iyi niyetli olması halinde biz de eleştirilere kulağımızı hiçbir zaman tıkamadık ve tıkamayız. (...) TÜSİAD yönetiminin açıklamaları sonrasında 'emre amade uşak' misali sıraya dizilen muhalefet figürlerini nazarı dikkate almıyoruz. (...) Kuklalarla işimiz olmaz, bizim muhatabımız kuklacılardır. (...) TÜSİAD zihniyeti, siyasetin zayıf ve devletin onların tasallutu altında olduğu dönemlerin sembolüdür. Bu yapı, kamunun kesesinden ve milletin sırtından elde edilen haksız kazançların yerli-millî üretim yerine distribütörlük yoluyla elde edilen imtiyazların gölgesinde büyümüş ve büyütülmüş iş adamlarıyla maruftur. Bakınız bunlar 2002 öncesinde eski Türkiye'de sadece paraya hükmediyorlardı, aynı zamanda siyaseti de istedikleri gibi dizayn ediyorlardı, çıkarlarına göre karar organlarını kontrol ediyor ve yönlendiriyorlardı, gazete manşetleri vasıtasıyla iktidarlara ayar veriyorlardı. Biz işte buna 'Dur!' dedik. (...) Milletin kaynaklarını, keramete kendinden menkul bir avuç komprador burjuvazinin zenginleşmesi için değil, tüm kesimleriyle milletin huzuru refahı, kalkınması ve esenliği için kullandık. (...)
Ey TÜSİAD, fert başına düşen yıllık gelir ortalaması 3 bin 600'den 15 bin doların üzerine çıkan bir süreç var. Bu, AK Parti iktidarının döneminde oldu. Siz ya hesap bilmiyorsunuz ya da hesabınız bozuk. İhracatımız 36 milyar dolardan 2024 senesinde 262 milyar doları buldu.
Derslik sayımız 2002'de sadece 367 bindi, biz bunu 735 bine çıkardık. Hastane yatak sayımız 164 binden 270 bine ulaştı. 6 bin 100 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğumuz 30 bin kilometreye yaklaştı. Sosyal yardımlarla ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın yanında olduk. (...) Elbette bu süreçte çok ciddi dirençle karşılaştık. Çıkarlarına dokunduklarımızın, rant musluklarını kestiklerimizin bel altı vuruşlarına ve operasyonlarına maruz kaldık. Bunların en başında TÜSİAD geliyordu. Türkiye'nin gerçek anlamdaki her demokrasi ve kalkınma hamlesi TÜSİAD zihniyetini daima rahatsız etmiştir. Nitekim bu kuruluşun darbeciler, cuntacılar, emperyalistler ve onların etki ajanlarının safında ülkemize ve milletimize karşı sergilediği üstenci, faşizan, nobran tavırları toplumsal hâfıza kayıtlarımızda mahfuzdur. (...) Türkiye Yüzyılı için gece-gündüz çalıştığımız bir dönemde TÜSİAD'ın eski zihniyetinin yeniden tedavüle sokulmaya çalışıldığının farkındayız. (...)Türkiye'nin demokrasisini darbecilerin, ekonomisini sömürgecilerin, millî iradeyi sivil toplum ve siyasetçi görünümlü beşinci kol elemanlarının güdümüne sokmasını istiyorsanız, bilin ki böyle bir şeye canımız pahasına rıza göstermeyeceğiz. TÜSİAD'ın Türkiye'de güven iklimini bozan örnekler olarak verdiği her konu hukukun, adaletin, savcıların, hakimlerin yetki alanındadır. Hukuk devletine yürekten inananların safı, terör yardakçılarının, hırsızların, edep adap tanımaz provokatörlerin, disiplinsizlerin, sanat dünyasını esir alan marjinallerin yargı mensuplarını ve ailelerini tehdit eden kibir abidelerinin değil, hukuku uygulayanların yanı olmak zorundadır. Çöken, TÜSİAD'ın iddia ettiği gibi sistem değil, devletin zayıf, milletin fakir, bireylerin bezgin olduğu, buna karşılık kendilerinin altın devirlerini yaşadığı dönemlere ilişkin hayalleridir. Morali bozuk olan, ülke değil, -TÜSİAD buraya dikkat et- imtiyazla büyüdükleri devirlerin ardından, devlet hazinesini istedikleri gibi paylaşamadıkları için, iç sıkıntıları yaşayan TÜSİAD demirbaşlarıdır. Güven bunalımı yaşayan, halkımız değil, sözünü ettikleri usulsüzlüklerin müsebbibi olan sadece para kazanma hırsıyla kuralsız iş yapmayı âdet edinen TÜSİAD zihniyetidir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra, TÜSİAD'ın doğal afetler üzerinden hükümete bühtan ettiğini söyleyerek, şöyle devam ediyordu: " Acaba ey TÜSİAD, şu deprem afetinde siz ne yaptınız? Acaba siz AFAD'ın yanında ne kadar destek verdiniz? Neyle oralarda bulundunuz? (...) Depremin üzerinden 2 yıl bile geçmeden 201 bin konutu teslim eden bir başka ülke daha var mıdır?
(...) Türkiye'nin son 22 yılda yaşadığı badireler karşısında dut yemiş bülbüle dönen TÜSİAD'ın şimdi birdenbire yarısı yalan, yarısı yanlış örneklerden oluşan hezeyanlarının gerisindeki saiki elbette tahmin ediyoruz. (...) Susması gereken yerde konuşan, konuşması gereken yerde susan gönülleri değil, çıkarlardır. (...) 'Çöktü' diyerek feveran ettikleri, yıllardır tıkır tıkır işleyen rant düzenleridir. İmtiyazlar üzerine bina ettikleri ayrıcalıklı sistem çökmüştür. Siyasetçilere had bildirdikleri kibirli sistem çökmüştür. İstikrarsızlık üzerinden paralarına para kattıkları sistem çökmüştür. (...) Gazete manşetlerinden siyasete ayar verdikleri sistem çökmüştür. (...) Siyaset yapmaya çok hevesliyseniz ya parti kurarsınız ya da ağzınızdan çıkacak iki çift söze bakan muhalefet partilerinden birini seçersiniz."
(...) Ürettiğiniz, çalıştığınız, ülkeye ve millete faydalı olduğunuz müddetçe 85 milyonun her bir ferdi gibi sizi de destekleriz. (...) Bundan sonra da aynı hassasiyetle hareket etmeyi sürdüreceğiz. Başka ajandalar, başka gündemler peşinde koşanlara, başka senaryoların oyunculuğuna soyunanlara 'rastgele...' demeyeceğimizin bilinmesini istiyorum."
*
Evet, Başkan Erdoğan'ın bu yazının iki-üç misli uzun olan konuşmasının en çarpıcı cümlelerinden bir 'TÜSİAD güzellemesi' seçmeye çalıştık; eğer TÜSİAD'lı efendiler anlayabilirlerse...
*