Batı'ya şikâyet etmek bu memleketin sol yanındaki folklorik şamatadır, adettir, hastalıktır hatta bağımlılıktır.
Daha Tanzimat'ın mürekkebi kurumadan Jön Türkler başladı mektup döşemeye, Cumhuriyet'in kabız sol elitleri "Batı bizim efendimizdir!" diye boyun bükerek bu işi resmi prosedür yaptı.
Şimdi bayrağı devralan CHP başkanı, "kırıldık, küstük" modunda İngilizlere dert yanmış.
Batı'ya şirin görünmek için Tanzimat'ta "Hristiyan vatandaşları çok severiz" diyen zihniyet, bugün güncelleme almış da: "İngiltere bizim babamızdı, bizi terk etti, kırıldık!" diyor.
Senin deden Paris'e ağlıyordu, sen şimdi Londra'ya ağlıyorsun.
Dün ferman yazıyordunuz, bugün röportaj veriyorsunuz.
Tek farkınız bu işte, gerisi kompleksten ibaret!
Batıcılık baltasıyla kolumuzu kanadımızı, kafamızı gözümüzü düzleyip bizi "zıpçıktı" yaptıkları zamanları özlemiş haspam!
Bir ülkenin muhalefet lideri, beceremediği "muhalefet duruşunu", ceddini bu ülkenin başına musallat eden İngilizlerden istiyorsa, o kişide siyasi değil psişik bir sorun vardır.
Çünkü vatanını sevip koruyan adam, evindeki sorunu elin İngiliz'ine, Amerikalısına anlatmaz.
Böyle bir tavır ancak psikolog koltuğuna uzanarak açıklanabilir.
"Küstük, terk edildik" nedir ya!
Kime ne anlatıyorsun?
Mahalle muhtarına dert yanmıyorsun ki!
Daha önce de dile getirmiştim ya hatırla okuyucu, diplomat Berduk Olgaçay'ın "tasmalı çekirge" dediği tipoloji hah işte budur.
Belediye başkanı yolsuzluk soruşturmasına alındı mı? Alındı. Mahkemesi var mı? Var.
Yargıya gidip derdini anlatacağına, koşa koşa elin gavuruna gidip "Biz çok kırıldık" demek ne demek?
İngilizler BBC diye bir mahkeme mi kurdu, hukuk bürosu mu açtı?
Bu ne sakilliktir, bu ne acziyettir!
Senin adalet anlayışın İngilizler ise Gazi Meclis'te ne işin var?
İngilizler seni yargılayıp aklayacak mı?
Bunların tecessüsü batıya, temellükü İngiltere'yedir.
"Biz İngiltere'den medet umduk, İngiltere bizi sattı." Bu neyin itirafıdır biliyor musunuz?
Bu, acziyetin, tahkir edilmenin, zavallılığın, "biz İngiltere'nin buradaki temsilcileriyiz" zihniyetinin itirafıdır.
"Bizi bırakıp Erdoğan'la görüşüyorlar" diyerek batının metresi olmayı bile kraliçelik zannetme hastalığıdır.
Deden Fransızca yazardı, sen İngilizce ağlıyorsun.
Dil değişmiş ama zihniyet aynı: Batı'ya secde eden, kendi milletine efendilik taslayan sömürge kafası.
İngilizce konuşmayı marifet sanmak başka, İngilizce ağlamayı marifet saymak başka.
Sizin probleminiz sadece dil değil; probleminiz Batı'dan izin almadan nefes bile alamamanızdır.
Köpek beslediklerinde kendilerini batılı sayan bir tipoloji örneğidir aslında bunlar.
Vatanını seven adam devletiyle kavga eder, tartışır, ama gidip yabancıya ağlamaz.
İngilizlere "bizi niye terk ettiniz" demek, 1919'da İstanbul'da İngiliz gemilerine yalvaran dedelerini taklit etmektir.
Bu türedi tipolojinin ürettiği ifrazatlar ancak sokaklara taşabildi, gördünüz!
Batıdaki gavur ülkeler bu türedi tipleri gördükçe, Türkiye üzerinde iştah kabartmaya devam etmezler mi?
Bunlara göre Türkiye, ilerici saydıkları batının malihulyasında olsun da isterse berhava olsun!
Kemalizm, bağımsızlık süsü verse de göbeğinden İngiliz Yahudi Medeniyetine bağlı eklektik bir projeydi.
Bugün muhalefet lideri olduğu zehabıyla İngilizlere ağlamak da "projenizi lütfen güncelleyin" demektir.
Bakın şimdi devran döndü, bunların gökyüzüne ayın bile doğmayacağı bir tarihi döneme girdik. Döşlerini parçalayana kadar dövünecek bunlar.
Bu herifler bizim imtihanımız! Sebebi hilkatlerini ancak böyle izah edebiliyoruz.
Şikâyet eden, yönetici değil; terapiste müşteri olur.