Türkiye'nin, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birine maruz kalmasını da tetikleyen Milli Güvenlik Kurulunda (MGK) 19 Şubat 2001'de yaşanan Anayasa kitapçığı fırlatma olayının üzerinden 18 yıl geçti.
İstanbul Aydın Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Kağan Kurtoğlu, AA muhabirine, devletin zirvesinde yaşanan Anayasa kitapçığı fırlatma olayı ve onun tetiklediği 2001 krizine ilişkin açıklamalarda bulundu.
"20 MİLYAR DOLARA MAL OLDU"
Kurtoğlu, Türkiye'nin, Anayasa kitapçığı fırlatma olayı ve onun tetiklediği 2001 krizinden önce borç stokları, görev zararları ve bazılarının içinin boşaltılması gibi nedenlerle bankacılık sektöründe sıkıntılar yaşadığını hatırlattı.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve küresel finans endüstrisini kontrol edenlerin, hükümetin o süreçte bankaları kurtarmak adına atmak istediği adımlara engel olduğunu vurgulayan Kurtoğlu, "Türkiye'nin 2001'de karşılaştığı krizle, 2008 yılında İngiltere ve ABD başta olmak üzere dünya bu krizle baş başa kalınca kendileri devlet eliyle bankaları kurtardılar. Günün şartlarıyla birkaç bin dolara mal olacak kurtarma operasyonu olsaydı, Türkiye bu durumdan daha az zarar görecekti ama özellikle küresel güçlerin engellemesiyle bu yapılmadı. Anayasa kitapçığı fırlatma olayı ve onun tetiklediği 2001 krizi, Türkiye'ye 20 milyar doları bulan rakamlara mal oldu. Yani zamanın Cumhurbaşkanı ile Başbakanı arasında Anayasa kitapçığının fırlatılması bahane edilerek kriz tetiklendi ve ülke Cumhuriyet tarihinin en büyük finansal ve bankacılık krizini yaşadı." diye konuştu.
"2001 KRİZİ TÜRKİYE İÇİN FEKAKETTİR"
Kurtoğlu, ardından mart ayında Kemal Derviş'in ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak kabineye girdiğini hatırlatarak, o dönemde Türk tarımına da büyük darbe indiren çeşitli yasal düzenlemeler yapıldığını ileri sürdü. Türk ekonomisinin aynı zamanda hizmetler sektörüne yönlendirildiğini savunan Kurtoğlu, "Bugün tarımda çektiğimiz sıkıntıların nedeni, o tarihlerde alınan kararlara dayanır. O günlerin sonucunda Türkiye, bugün gıdasının yüzde 25'ini ithal eden bir ülke durumuna gelmiştir." ifadesini kullandı.
"IMF, AKREP GİBİ PUSUDA BEKLİYORDU"
Anayasa kitapçığı fırlatma olayı ve onun tetiklediği 2001 krizinin, Türkiye'de bankacılık ve finans konusunda bazı düzenleyici kurumlar oluşturulmasını sağladığını, bunun ülke için bir avantaj olduğunu anlatan Kurtoğlu, "2001 krizi Türkiye için bir felakettir ama Anayasa kitapçığı fırlatılmamış olsaydı da Türkiye, bu krizi yaşardı. Çünkü IMF ülkemizi adeta bir akrep gibi sokmak için pusuda bekliyordu." dedi.
"HALK, KOALİSYON HÜKÜMETLERİNE 'YETER ARTIK' DEDİ"
Sermaye Piyasaları Uzmanı Arif Ünver de Türkiye'nin 1980'lerde yeni yeni dışarı açılmaya başladığını hatırlatarak, Anayasa kitapçığı fırlatma olayı ve onun tetiklediği 2001 krizini anlayabilmek için o yılların iyi incelenmesi ve irdelenmesi gerektiğini söyledi. Ünver, "Gelişmiş ülkelerde 150-200 yıl içinde meydana gelenler, Türkiye'de 15-20 yıla sıkışınca, sıkıştırılmaya çalışınca çok ciddi erozyonlar oldu. Türkiye'de erozyon olurken bundan faydalanmak isteyen dış güçler de vardı. Dönemin iç siyaset aktörlerinin, dış güçlere bilerek ya da bilmeyerek yardımcı oldu. 1990 yılı sonrasına ise koalisyon süreçlerinin getirdiği çok başlılık, Türkiye'yi çekingen hale getirdi, yavaşlattı ve yıprattı." diye konuştu.
Ünver, o dönemlerde "IMF para gelecek" diye beklendiğini ve bunun da borsada volatilite yarattığını anımsattı. IMF'nin bir ülkeye giderken refah, mutluluk ve ekonomide büyüme amacıyla yola çıkmadığına işaret eden Ünver, "Halk; IMF, koalisyon hükümeti, bilinçsiz sevk ve idare ile çok başlılığa 2000'li yılların başında 'yeter artık' dedi. Böylece 17 yıldır halen devam eden AK Parti hükümetinin önü açıldı. Türkiye gibi henüz gelişim sürecini tamamlamış ülkeler için tek başlılık çok önemli. Bunu 1990'larda tecrübe ettik, siyasette çok başlılık Türkiye'nin gelişmesini istemeyen ülkelerin, büyük aktör güçlerin amacına hizmet ediyor." ifadesini kullandı.
"YENİ SİSTEMİN FAYDALARI 3-5 YIL SONRA DAHA İYİ GÖRÜLECEK"
Anayasa kitapçığı fırlatma olayının, Türkiye'de daha sağlıklı bir sürecin önünü açtığını savunan Ünver, "Eğer 2001'de Anayasa kitapçığı fırlatılmasaydı ne olurdu? Denizler dalgalanmadan durulmaz, bunun olması gerekiyordu. O dönemde meydana gelen Anayasa kitapçığı fırlatma olayı Türkiye'nin lehine oldu. Aksi takdirde, kontrolü ve dizginleri başkalarının elinde olan, kağıt üzerinde bir Türkiye Cumhuriyeti olurdu." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesinin, Türkiye'ye büyük ivme kazandırdığını ve kazandırmaya devam edeceğini belirten Ünver, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye, şu anda bir nevi rehabilitasyon, yeniden yapılanma sürecinden geçiyor. Artık bilgi çağındayız, Türkiye'nin kaybedecek vakti yok. Zaten geçmişte kaybettik. O kaybı, açığı kapatabilmemiz için Türkiye üzerinde sakıncalı emelleri olan rakiplerimizden daha hızlı olmamız gerekir. Bunun için de daha hızlı karar ve strateji mekanizmalarını oluşturmamız gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de Türkiye için çok daha sağlılıklı olmuştur, bunun faydaları 3-5 yıl sonra daha iyi görülecek."
TARİHİ KRİZ VE SONRASI
Türkiye'de 19 Şubat 2001'de toplanan Milli Güvenlik Kurulunda (MGK) dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, merhum Başbakan Bülent Ecevit'e Anayasa kitapçığı fırlatması krize neden olmuştu.
MGK sonrası yapılan açıklamalarla kriz büyürken, borsa ilk gün yüzde 14,6, üç gün içinde ise 29,3 değer kaybetti. Repo faizleri yüzde 760'a, ardından da yüzde 7 bin 500'e tırmandı. Merkez Bankasından, 7,6 milyar dolarlık döviz çıkışı oldu. Türkiye 2001 yılında yüzde 5,7 küçülürken, enflasyon oranı yüzde 88'i aştı.
Krizin ilerleyen dönemlerinde Türkiye, "sabit döviz kuru" sistemini terk ederek dalgalı kura geçti. Kriz öncesi eski parayla 623 bin lira olan 1 dolar, 1 milyon 225 bin liraya tırmandı.
AYLIK FAİZ %60'A TIRMANDI
İç borçlanmanın ortalama vadesi, 410 günden 148 güne düştü. Kredi kartlarında aylık faizler, yüzde 60'lara kadar tırmandı. İşsizlik oranı 2000 yılında yüzde 6,5 iken 2001 yılında yüzde 8,5'e, 2002'de 10,3'e yükseldi.
Standart and Poor's, Türkiye'nin kredi notunu düşürürken, mart ayında Kemal Derviş, ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak kabineye girdi. Bankalara el koyma süreci, bu dönemde de devam etti. Ekonomideki sıkıntıya bağlı olarak büyük esnaf eylemleri başladı.
20 MİLYON LİRALIK BANKNOT BASILDI
Hükümet tarafından, krizin etkilerini ortadan kaldırmak için "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" açıklandı. Merkez Bankasına özerklik getiren yasa ile Bankacılık Yasası bu dönemde Meclis'ten geçti. Türkiye, 20 milyon liralık banknotla tanıştı. İlerleyen dönemde pek çok bakan ve bürokrat görevlerinden istifa etti.
3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerde, AK Parti tek başına iktidara geldi. Krizin yaşandığı dönemde koalisyonda bulunan DSP, MHP ve ANAP ise Meclis dışında kaldı.