3 Kasım 2024 Pazar / 2 CemaziyelEvvel 1446

Başkan Erdoğan: İsrail hesap verecek, Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İsrail, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Filistin coğrafyasında uyguladığı her zulmün hesabını verecektir. Bundan kaçış yok, Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum.' dedi.

AA6 Aralık 2023 Çarşamba 19:07 - Güncelleme:
Başkan Erdoğan: İsrail hesap verecek, Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.

Türkiye'nin aydınlık yarınları, bölgenin huzur ve esenliği için hükümet olarak çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Erdoğan, son Kabine Toplantısı'ndan bu yana özellikle dış politikada gerçekten yoğun bir gündemi geride bıraktıklarını söyledi.

Türkiye'nin Kuzey Afrika'daki en önemli ticari ortaklarından Cezayir'e yaptıkları ziyaretin enerji ve müteahhitlik sektörleri başta olmak üzere ekonomik ilişkiler açısından oldukça başarılı geçtiğini dile getiren Erdoğan, ziyareti Cezayir ile Türkiye arasındaki konsey mekanizmasına stratejik boyut eklemek suretiyle adeta taçlandırdıklarını ifade etti.

Cezayir'in, Filistin davasının önde gelen savunucuları arasında yer aldığını belirten Erdoğan, "Cumhurbaşkanı, kardeşim Tebbun ile görüşmemizde iki kardeş ülke olarak Gazze'ye ve Filistin davasına güçlü desteğimizi teyit ettik." diye konuştu.

"GERÇEK BELEDİYECİLİKLE YENİDEN BULUŞTURACAĞIZ"

Erdoğan, çevrim içi düzenlenen G20 Liderler Zirvesi'nde küresel ekonomideki son gelişmeleri gözden geçirme imkanı bulduklarını söyledi.

Geçen hafta yaptıkları AK Parti Grup Toplantısı'nda hem ülkenin siyasetine dair konuları hem de partinin mahalli idareler seçimleriyle ilgili hazırlıklarını değerlendirdiklerini dile getiren Erdoğan, "Yaklaşık 5 yıldır tam anlamıyla bir fetret devri yaşayan muhalefetin yönetimindeki belediyeleri inşallah merkezinde hizmet, eser ve yatırımın olduğu gerçek belediyecilikle yeniden buluşturacağız." dedi.

"TERÖRÜ KAYNAĞINDA YOK ETME STRATEJİMİZİ BAŞARIYLA UYGULUYORUZ"

Milli Güvenlik Kurulu'nun kasım ayı toplantısında terörle mücadeleden bölgedeki gelişmelere kadar pek çok konuyu ele aldıklarını söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Terörü kaynağında yok etme stratejimizi başarıyla uyguluyoruz. Suriye'nin kuzeyinde teröristlerden temizlediğimiz bölgelerde huzur ve güven iklimi hakim. Tel Rıfat başta olmak üzere teröristlerin kümelendiği sınırımıza yakın alanları da inşallah eninde sonunda güvenli hale getireceğiz. Irak sahasında devam eden Pençe harekatlarımızla bölücü terör örgütünü sınırlarımızdan uzaklaştırdık. Havadan ve karadan gerçekleştirdiğimiz nokta operasyonlarımızla teröristlerin üzerindeki baskıyı sürekli artırıyoruz. Sınırlarımız içinde bölücü örgütü bitme noktasına getirdik. Bundan 40 sene önce milletimizin başına musallat edilen terör belasından Türkiye'yi tamamen kurtarmakta kararlıyız.

Buradan bir kez daha terör örgütleriyle ülkemizi sıkıştırmaya çalışanlara sesleniyorum, Türkiye'nin güneyinde, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde bir terör yapılanmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Operasyonlarımız neticesinde bitkisel hayata giren bölücü terör örgütünü canlandırma, yeniden palazlandırma çabalarının farkındayız. Kimin ne yaptığını, kimin kiminle iş tuttuğunu çok iyi biliyoruz. Daha önce yaptığımız gibi bir gece ansızın gelerek tüm bu senaryoları yırtıp atmaktan çekinmeyiz."

Erdoğan, sınırlar içinde ve dışında cansiperane şekilde görev yapan güvenlik güçlerine Allah'tan muvaffakiyetler niyaz etti. Şehitleri rahmetle yad eden Erdoğan, yaralılara acil şifalar diledi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Türkiye'nin sınırlarında ve ötesinde yürüttüğü harekatların stratejisini hala anlayamayanlara veya anladığı halde hazmedemeyenlere şu kelamı kibarı hatırlatmak isterim, kimi kuyu kazar her gelen içsin diye, kimi kuyu kazar her gelen düşsün diye. Biz, ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için her gelen içsin diye barış, huzur, dostluk, kardeşlik, güven, refah kuyuları kazıyor, herkesin hizmetine sunuyoruz. Kendi akıllarınca bize ama aslında ülkemize ve milletimize kuyu kazanları da kendi kibirleriyle, hasetleriyle, husumetleriyle, kirli hesaplarıyla baş başa bırakıyoruz."

"BU KRİZİN ASIL MÜSEBBİPLERİ, GELİŞMİŞ, ZENGİN, MÜREFFEH BATILI ÜLKELERDİR"

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine giderek daha fazla maruz kalındığını belirten Erdoğan, Akdeniz çanağında yer alan Türkiye'nin, aynı coğrafyayı paylaştığı diğer ülkelerle birlikte iklim krizinin can yakıcı sonuçlarını en çok hisseden, bundan en çok mağdur olan devletlerin başında geldiğini söyledi.

Erdoğan, "İklim krizi gerçeğiyle ne kadar erken yüzleşirsek, ülkemize yansımalarını da o derece hızlı kontrol altına alabiliriz. İklim değişikliğinden bahsederken burada şu noktanın asla gözden kaçırılmaması gerekiyor, bugün 8 milyar insanın hayatını etkileyen bu krizin asıl müsebbipleri, gelişmiş, zengin, müreffeh batılı ülkelerdir." dedi.

İklim krizinin, kontrolsüz büyümenin, aşırı tüketim hırsının bir sonucu olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Tabiatı emanet olarak değil de sömürülmesi gereken bir meta olarak gören zihniyet, son iki asırda dünyamıza çok büyük zarar vermiştir. Bu zihniyette köklü bir değişim olmadan iklim krizinin önüne geçemeyiz. Türkiye olarak her platformda bu gerçeği dile getiriyoruz. Bir başka hakikat, iklim değişikliğiyle mücadelenin yeni adaletsizliklere, yeni sömürü düzenine yol açmamasıdır. Dünyayı en çok kirleten ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede mali açıdan daha fazla yük almaları kaçınılmazdır. Biz insanlığa ve gelecek nesillere karşı mesuliyetimizin bir gereği olarak iklim değişikliği meselesinde elimizi taşın altına koyuyoruz. Sera gazı emisyonunda tarihi sorumluluğumuz eser miktarda olmasına rağmen insanlığın ortak geleceğine katkıda bulunmak adına kendi imkanlarımızla çok önemli adımlar atıyoruz. Bu çerçevede ilan ettiğimiz net sıfır emisyon hedefine 2053 yılında ulaşmayı öngörüyoruz."

- "YÜRÜYÜŞÜMÜZÜ KARARLILIKLA SÜRDÜRÜYORUZ"

Dubai'de düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi'nde tüm bu konuları artısı eksisiyle çok net biçimde ifade ettiklerini belirten Erdoğan, zirvede ayrıca Gazze'de yaşanan insanlık dramını gündeme taşıdıklarını aktardı.

Dün ve önceki gün gerçekleştirdikleri Doha ziyaretinin ise hem Katar ile ikili ilişkiler hem de Körfez İşbirliği Konseyi ile münasebetler bakımından oldukça önemli olduğunu dile getiren Erdoğan, 2014 yılında kurulan Türkiye Katar Yüksek Stratejik Komitesi'nin 9. toplantısını başarıyla icra ettiklerini söyledi.

Komite toplantıları sırasında farklı alanlarda 12 belge imzaladıklarını anımsatan Erdoğan, "Ziyaretimizin ikinci gününde dönem başkanı Katar'ın onur konuğu olarak Körfez İşbirliği Konseyi 44. Zirvesi'ne iştirak ettik. Konsey üyesi ülkelerle son 20 yılda 20 milyar dolardan fazla yükselişle 23 milyar dolara çıkardığımız ticaret hacmimizi daha da artıracağız." dedi.

Yarın Yunanistan'a, 18 Aralık'ta Macaristan'a ziyaret gerçekleştireceğini belirten Erdoğan, "Karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde komşularımızdan başlayarak bölge ülkeleriyle işbirliğimizi güçlendireceğiz. Ülkemizin uluslararası platformlar ile ikili ilişkilerinde siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda katettiği her mesafe, bizi Türkiye Yüzyılı'na bir adım daha yaklaştırmaktadır. Bu anlayışla hem içerde hem de küresel düzeyde belirlediğimiz hedeflerimize doğru yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdürüyoruz." diye konuştu.

Hiçbir geçici sıkıntının, sinsi çelmenin, karanlık projenin kendilerini yollarından alıkoymasına müsaade etmeyeceklerini belirten Erdoğan, "Hamdolsun milletimiz bu hakikati görüyor. İhtiyaç duyduğumuz her durumda bizim yanımızda yer alarak, Türkiye Yüzyılı vizyonumuza omuz veren her bir vatandaşımıza şükranlarımızı sunuyorum." dedi.

İnsanları günlük hayatında sıkıntıya sokan meseleleri birer birer çözüme kavuşturup, üstlerine serpilmeye çalışılan karamsarlık havasını darmadağın ettiklerini dile getiren Erdoğan, "En zoru geride kaldı, inşallah bundan sonra hep birlikte sürekli daha iyiye doğru gideceğiz. Enflasyonu yavaş yavaş kontrol altına alıyoruz. Hiçbir ekonomik, mantıki ve ahlaki temeli olmayan fiyatlandırma davranışları, yerini rasyonel fiyatlamalara bırakmaya başladı." diye konuştu.

Salgın ve küresel krizlerle sarsılan makro finansal istikrarı güçlendirecek adımları kararlılıkla attıklarına işaret eden Erdoğan, üretim, istihdam, ihracat ve büyüme tarafındaki olumlu tablonun yeni rekorlarla sürdüğünü aktardı.

Türkiye'nin yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüyerek, OECD ülkeleri arasında en iyi performansı gösteren ülke olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Böylece 13 çeyrektir süren kesintisiz büyüme trendimizi 14'e çıkardık. 2023'ün ilk 9 aylık döneminde ekonomimiz yüzde 4,6'lık büyüme kaydetti. Kaliteli ve sürdürülebilir büyüme hedefimizden en küçük bir sapma yoktur. Yılın ilk 11 ayındaki ihracatımız 234 milyar doları buldu. Son verilere göre, istihdam 32 milyona ulaştı, işsizlik oranı ise yüzde 9,2'lere geriledi." bilgisini verdi.

"ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU TOPLANTILARINA 11 ARALIK'TA BAŞLANIYOR"

Erdoğan, çalışan emeklilerde serzenişlere sebep olan sıkıntıyı da gidereceklerini belirterek, "Meclisimizin onayından sonra ilk düzenlemeden istifade edemeyen 4 milyon 689 bin emeklimizin hesabına bir defaya mahsus 5'er bin liralarını süratle yatıracağız." dedi.

Aile ve Gençlik Fonu'nun kuruluşu ile ilgili yasal sürecin de tamamlandığını dile getiren Erdoğan, "Üniversiteli gençlerimize seçim öncesi verdiğimiz ücretsiz internet ve indirimli teknoloji desteği sözümüzü tuttuk. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza yönelik doğal gaz tüketim desteğini, düzenli sosyal yardım programlarımıza dahil ettik. Yıllık 900 ila 2 bin 500 lira arasında olan toplam 8 aylık ödeme miktarını 1500 ila 3 bin 500 liraya yükselttik." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına her ay aktarılan kaynak tutarının da 450 milyon liradan 850 milyon liraya çıktığını belirtti.

10 ay önce yaşanan ve ülke ekonomisine 104 milyar dolar ilave yük getiren deprem felaketine rağmen hiçbir vatandaşı, 85 milyonun hiçbir ferdini ihmal etmediklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Yılbaşında çalışanlarımızın ücretlerinde hem genel ekonomik dengeyi sarsmayacak hem de onların kayıplarını telafi edecek bir artış yapılacak. Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarına 11 Aralık'ta başlanıyor. İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizi de yormayacak ve istihdama zarar vermeyecek bir asgari ücret seviyesi hedefiyle bu süreç yönetilecek."

Önümüzdeki yılı "dengeleri yeniden sağlamlaştırma", bir sonraki yıldan itibaren olan dönemi ise "atılım süreci" olarak gördüklerini vurgulayan Erdoğan, büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolunda bıkmadan, usanmadan, durmadan mücadele etmeyi, yürümeyi, adım adım hedeflere ulaşmayı sürdüreceklerini belirtti.

Erdoğan, "Yeter ki 85 milyon olarak birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, huzurumuza, mücadele azmimize sıkı sahip çıkalım. Aramıza fitne fesat sokulmasına izin vermeyelim. Gerisi sadece sabır ve vakit işidir. İnşallah 2028'i siyasi, ekonomik, beşeri ve askeri bakımdan bölgesinin ve dünyanın sayılı güçleri arasına girmiş bir ülke olarak karşılayacağız." dedi.

"ECDADIMIZDAN TEVARÜS ETTİĞİMİZ BİR HASLETTİR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur var ise inancına, rengine, kimliğine bakmadan onun yanında olmayı ilke edinmiş bir devlet olduğuna dikkati çekerek, "Bu bizim medeniyetimizden, tarihimizden, kültürümüzden, ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz bir haslettir. Gerektiğinde bedel ödeme pahasına şahit olduğumuz kötülükleri, yapabiliyorsak elimizle düzeltmenin, mümkün değilse dilimizle anlatmanın, ona da mani varsa kalbimizle buğzetmenin gayreti içinde olduk. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Sadece son 70 yılımıza baktığımızda dahi bu yaklaşımın pek çok örneğini görebiliyoruz. Kore'ye bu hissiyatla gidip kan döktük, can verdik. Kıbrıs'taki soydaşlarımızı kurtarmak için bu hassasiyette Barış Harekatı gerçekleştirdik. Irak'ta, Suriye'de, Ukrayna'da ve daha pek çok yerde başı dara düşen insanlara kapımızı bu anlayışla açtık." ifadelerini kullandı.

İslam dünyasından, Türk coğrafyalarından, Afrika'dan, Güney Asya'dan sayısız insana da bu vizyonla sahip çıktıklarını aktaran Erdoğan, Karabağ'ın işgaline, "Türkistan"daki zulme, Keşmir ve Arakan'daki haksızlıklara da bu düşünceyle rıza göstermediklerini, Balkanlar'dan Kuzey Afrika'ya, gönül coğrafyasının her köşesine hep bu şekilde baktıklarını anlattı.

Bugün aynı onurlu duruşu, Gazze'ye yönelik "barbarlık" karşısında Filistin halkının yanında yer alarak sergilediklerini vurgulayan Erdoğan, "Tevfik Fikret'in 'Zulmün topu var, güllesi var, kal'ası varsa Hakk'ın da görülmez kolu, dönmez yüzü vardır.' dizelerinde ifade ettiği gibi bizim safımız, yalnızca bükülmez kolu, dönmez yüzüyle Hakk'ın yanı olabilir. Üstelik Gazze'de öldürülen binlerce çocuğun, kadının, yaşlının, masumun yanında yer almak için öyle çok derin felsefi gerekçeler aramaya gerek de yoktur." diye konuştu.

"İSRAİL, FİLİSTİN COĞRAFYASINDA UYGULADIĞI HER ZULMÜN HESABINI ELBETTE VERECEKTİR"

Erdoğan, Tolstoy'un "Bir insan acı duyuyorsa canlıdır, başkasının acısını duyuyorsa insandır." sözünde işaret ettiği gibi Gazze halkına uygulanan zulme karşı çıkmak için sadece insan olmanın yeterli olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

"İsrail, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Filistin coğrafyasında uyguladığı her zulmün hesabını elbette verecektir. Bundan kaçış yok, Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum. Mülteci kamplarında uyguladığı katliamlar ve Gazze'de 7 Ekim'den bu yana işlediği savaş suçları, bu ülkeyi yönetenlerin yakın gelecekteki yargılanmalarında ayrı bir yere sahip olacaktır. Türkiye, kendisi gibi düşünen devletler ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte bu meseleyi her platformda gündeme getirecek, takip edecek ve somut sonuçlara ulaşmasını sağlamak için sonuna kadar çalışacaktır. Evet, İsrailli yöneticiler, er ya da geç insanlık mahkemesinde yargılanacak, hak ettikleri cezaları çekecek, tarihin çöplüğündeki yerlerini alacaklardır. Daha önemlisi Netanyahu yönetimine bu cüreti veren, işlediği insanlık suçlarının üzerini örten Batılı ülkeler de aynı akıbeti paylaşacaklardır. Şayet Amerika ve Avrupa ülkeleri, İsrail'e sınırsız siyasi, askeri ve ekonomik destek vermemiş olsa bu terör devletinin yöneticileri böylesine pervasız ve acımasız hareket edemezdi."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı'nın tarihinin bu açıdan oldukça karanlık, çirkin, vahşi ve gaddarlık örnekleri ile dolu olduğunu dile getirerek, "Biz bunların tıynetini Bosna'dan, Makedonya'dan, Yunanistan ve Bulgaristan'dan, Çanakkale'den, Ermeni isyanlarından, Filistin'den, Irak'tan, Suriye'den, oralardaki vahşetlerinden ve sinsi oyunlarından biliriz." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyayı asırlardır Batı değerleri safsatasıyla oyalayanların, sadece kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir değerleri olmadığını defalarca ispatladığını söyledi.

Batı'nın "değerlerim" diye sunduğu inanç, felsefe, hukuk ve bilim unsurlarının tamamının başka coğrafyalara ve toplumlara ait olduğunu ifade eden Erdoğan, "Batı'nın inancı Kudüs, Nasıra, bu felsefe Ege ve Batı Anadolu, hukuki itibarıyla Akdeniz ve Roma, bilimi Endülüs ve Doğu dünyası kökenlidir. Sadece barbarlık gerçek anlamda Batı'ya ait bir vasıftır." diye konuştu.

Haçlı Seferleri'nde 4 milyon, sömürgelerinde 50 milyon, 1'inci ve 2'nci Dünya savaşlarında 70 milyon insanı katleden Batı'nın bu vasfını hep sergilediğini dile getiren Erdoğan, Gazze'deki vahşete ortak olan Batı'nın çalıp çırptığı tüm değerleri bir kenara bırakıp yine sadece mayasındaki barbarlık dürtüsüyle hareket ettiğini söyledi.

Erdoğan, "İsrail'e en küçük bir söz söyletmeyip Gazze'de yapılanları dile getirenlerin üzerine hoyratça giden Batı yönetimleri bireysel düzlemde insan olma, kurumsal düzlemde devlet olma özelliklerini kaybetmişlerdir. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler ve onun en önemli organı olan Güvenlik Konseyi gibi kurumlar da bu zulüm karşısında sergiledikleri acizlikle insanlığın ortak çatısı olma hüviyetlerinden iyice uzaklaşmışlardır." şeklinde konuştu.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in samimi çabalarının Güvenlik Konseyi'nin kimi daimi üyeleri tarafından engellendiğine dikkati çeken Erdoğan, yıllardır "Dünya beşten büyüktür" diye haykırırken bu gerçeklere işaret, bu haksızlıklara isyan ettiklerini kaydetti.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Buradan açıkça söylüyorum; Batı'nın etekleri altına saklanan İsrail yönetimi, zulmünü ne kadar tırmandırırsa sonuçta ödeyeceği bedeller de o kadar ağır olacaktır. Masum çocukları, kadınları, yaşlıları, silahsız ve çaresiz insanları dünyanın en modern savaş araçlarıyla öldürmek sadece İsrail yöneticileri gibi korkaklara mahsus bir zavallılıktır. Gazze'deki bir avuç sivil karşısında yüreği de bacağı da titreyen İsrail'in gerçek bir orduyla gerçek bir güçle karşı karşıya geldiğinde paramparça olacağı muhakkaktır. İsrail yönetiminin böyle bir acı akıbete gerek kalmadan bir an önce aklını başına toplamasını ümit ediyoruz. Bölgeye huzur gelmesinin tek yolunun, 1967 sınırlarında Doğu Kudüs'ün başkenti olduğu, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kuruluşundan geçtiğini bir kez daha hatırlatıyoruz."

"TEK ÇÖZÜM YOLU DEPREME DAYANIKLI BİNALAR YAPMAKTIR"

Geçen günlerde Marmara Bölgesinde yaşanan 5,1 büyüklüğündeki nispeten hafif sarsıntının Türkiye'nin deprem ülkesi olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin Alpler'den Himalayalar'a uzanan kuşak içerisinde en fazla deprem riski taşıyan beşinci ülke olduğunu söyledi.

Toprakların yüzde 66'sının, nüfusun yüzde 71'inin deprem açısından riskli alanlarda yer aldığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'de son bir asırda 6 ve üzeri büyüklükte 231 depremin meydana geldiğini, bu afetlerde 130 binden fazla canın toprağa verildiğini belirtti.

Erdoğan, 6 Şubat depremlerinde 50 binden fazla insanın yıkıntıların altında kalarak hayatını kaybettiğini anımsatarak, deprem şehitlerine rahmet diledi.

Bu coğrafyada yaşamanın, deprem gerçeğiyle yüzleşmek, karşıdaki tehlikeyi kabullenmek ve ona göre hareket etmek anlamına geldiğini ifade eden Erdoğan, "Önümüzdeki tablonun bize gösterdiği tek çözüm yolu depreme dayanıklı binalar yapmaktır. Yani 'kentsel dönüşüm' dediğimiz adımı atmak ve bu adımı attık. Maalesef ülkemiz uzunca bir süre bu toprakların hakkını vermek yerine hakkına giren bir anlayışla yönetildiği için diğer pek çok husus gibi deprem tehlikesi de göz ardı edilmiştir." dedi.

Büyük yıkıma yol açan 1999 felaketinin bu meselenin yeniden ve güçlü bir şekilde gündeme gelmesine, standartların yeniden belirlenmesine vesile olduğunu ifade eden Erdoğan, bu süreci daha ileriye taşıyarak 2012'de, tarihte ilk defa Kentsel Dönüşüm Yasası'nın çıkarıldığını, Yapı Denetim Kanunu başta olmak üzere konuyla ilgili mevzuatın güncellendiğini, geliştirildiğini anımsattı.

Kentsel Dönüşüm Yasası'nın çıktığı tarihten bugüne kadar hayata geçen projelerde Türkiye genelinde 480 milyar liralık yatırımla 2 milyon 200 bin bağımsız bölümün dönüşümünün tamamlandığını belirten Erdoğan, halihazırda ülke genelinde yaklaşık 400 bin bağımsız bölümün dönüşüm sürecinin devam ettiğini kaydetti.

Türkiye'de yaklaşık 31 milyon konut ve 5 milyon ticari alandan oluşan 36 milyon bağımsız bölüm olduğunu aktaran Erdoğan, bunların 6 milyonunun deprem riski altında olduğunu, yaklaşık yarısının da acilen dönüşmesi gerektiğini söyledi.

"KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARIMIZI BİR ÜST SEVİYEYE ÇIKARMA KARARI ALDIK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, güvenli şehirler için tek çarenin kentsel dönüşüm olduğunun altını çizerek, kentsel dönüşümün ne kadar önem arz ettiğinin en son ve somut örneğinin 6 Şubat depremleri olduğunu ifade etti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu hakikati görmezden gelmek, ertelemek, siyasi çıkarlar için istismarına yeltenmek çok açık ve net söylüyorum, ülkemize ihanet etmek demektir. Kentsel dönüşüm konusu, Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir. Hepsinden önemlisi bu konu, siyaset üstü, siyasi partiler üstü bir konudur. Hazreti Mevlana, 'Akıl sonradan ah çekmek için değil düşünüp tedbir almak içindir' der. İnancımızda da tedbir, tevekkülden önce gelir. Hükümet olarak kentsel dönüşüm konusuna ilk günden beri hep bu zaviyeden baktık. Vatandaşlarımızı gecekondu denilen sağlıksız yapılarla birlikte depreme dayanıksız yüksek katlı binalardan da kurtararak onları modern, güvenilir, dayanıklı yuvalara kavuşturmayı hedefledik. Zemin artı üç olsun, zemin artı dört olsun, bilemediniz zemin artı beş olsun dedik. O günden bugüne inşaatlarımızı bu şekilde yapıyoruz. TOKİ Başkanlığımız bu sürecin öncüsü olarak gerçekten kritik bir rol üstlendi."

Maruz kaldığı onca haksız, insafsız eleştirilere rağmen TOKİ aracılığıyla şimdiye kadar 1,3 milyon konutun tamamlandığını ve hak sahiplerine teslim edildiğini dile getiren Erdoğan, "Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki attığımız her adımda tamamen ideolojik saiklerle hareket eden bir kesimi karşımızda bulduk. Akla hayale gelmedik bahanelerle ve hatta iftiraya varan kampanyalarla projelerimize sürekli takoz oldular. Ne kendileri bir iş yaptılar ne de bizim bu meseleyi çözmemizi istediler." dedi.

Kanundaki boşlukları kullanarak, yalan ve yanlış bilgilerle insanların aklını bulandırarak kentsel dönüşüm projelerinin sabote edildiğini, bunun acısının depremin yıktığı birçok şehirde yaşandığını anlatan Erdoğan, vatandaşların canları ve mallarıyla bir daha böyle bedeller ödememesi için kentsel dönüşüm çalışmalarını bir üst seviyeye çıkarma kararı alındığını bildirdi.

Eylül ayında çok geniş bir katılımla "Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Şurası" düzenlendiğini anımsatan Erdoğan, "Şuranın en güzel neticesi, diğer çalışmalar ışığında yeni bir kentsel dönüşüm yasası hazırladık. Kanun teklifimiz geçtiğimiz ay başında Meclisimizden onay aldı ve yürürlüğe girdi." ifadelerini kullandı.

Yeni kentsel dönüşüm mevzuatının yürürlüğe girmesiyle birlikte muhalefetin daha önce yaptıkları gibi hemen tezvirata başladığını söyleyen Erdoğan, "Vatandaşın malına el konulacak.' Bu iftiradan başlayarak rantsal dönüşüme kadar sayısız yalanı tedavüle soktular. Oysa ne kanunda böyle bir ifade var ne de böyle bir durum söz konusu değildir. Düzenlemenin tek bir gayesi vardır, o da kentsel dönüşüm sürecindeki engelleri ortadan kaldırmak ve dönüşüm sürecini hızlandırmaktır." diye konuştu.

Yeni kanunla kentsel dönüşüm konusunda yapılan değişiklikleri anlatan Erdoğan, "Daha önce çok daha yüksek çoğunluk gerektiren, çok sayıda bağımsız birime sahip binaların kentsel dönüşüme dahil edilmesi salt çoğunluğa bağlandı. Yani bir binada oturanların yüzde 50'sinden bir fazlası onay verdiği zaman kentsel dönüşüm ve inşaat ruhsatı alınabilmesi mümkün hale getirildi. İmar planlarının ilan askı ve itiraz süreçleri kısaltıldı. Tebligatların, yapıların kapısına asılabilmesi, elektronik devlet üzerinden bildirilebilmesi ve muhtarlıklarda ilan edilebilmesiyle süreç hızlandırıldı." diye konuştu.

"KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİNE KAYNAK SAĞLAYACAK YÖNTEMLER GELİŞTİRİLDİ"

Deprem riskinin en çok hissedildiği yerlerin başında gelen İstanbul'daki kentsel dönüşüm projeleri için Yarısı Bizden Kampanyası'nın uygulanabilmesi amacıyla yasaya mali yardım hükmünün de eklendiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Diğer şehirlerimizin her biri için de oranın şartlarına, ihtiyaçlarına, beklentilerine uygun özgün modeller geliştirilmesine imkan tanındı. Anlaşmazlıkların çözümü için arabuluculuk sisteminin devreye alınmasından ihtisas mahkemelerine kadar çeşitli mekanizmalar getirildi. Dönüşüm alanlarında imar planlarının yeni kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığınca onaylanması zorunluluğu getirilerek, istismarların ve gecikmelerin önüne geçilmesi hedeflendi. Hak sahibinin borcunu ödeyememesi halinde dönüşen konut borcu nispetinde Hazineye tescil edilmesi ve yine hak sahibine ömür boyu ücretsiz tahsisine imkan verildi. Yerleşime uygun olmayan bütün bu alanların riskli alan olarak belirlenmesi ve bu alanlarda yapılaşmaya izin verilmemesi temin edildi. Kentsel dönüşüm projelerine kamu desteği için kaynak sağlayacak yöntemler geliştirildi. Yapılan tüm bu düzenlemelerin amacı kentsel dönüşümü hızlandırarak milletin ve şehirlerimizin can ve mal güvenliğini sağlamaktır."

Küçük çıkar kavgaları veya kaygılarıyla kentsel dönüşüm projelerinin geciktirilmesinin önüne geçilmesini önlediklerini dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yeni kanunla getirilen düzenlemelerde herhangi bir rant sağlama amacı veya hak sahiplerinin başka bölgeye gönderilmesi söz konusu değildir. Kim bunun aksini iddia ediyorsa müfteridir, yalancıdır, bu milletin iyiliğini istemiyor demektir. Dönüşüm çalışmalarında, pazartesi günü 5,1 büyüklüğünde bir depremle sarsılan Marmara Bölgemize daha fazla özel önem vermemiz elbette sebepsiz değildir. Süreci diğer şehirlerimizde yönetmek ve hızlandırmak, nispeten daha kolaydır. Ancak İstanbul'un da içinde yer aldığı Marmara Bölgemizde yaşanacak bir felaketin, Allah korusun tüm Türkiye'ye ağır maliyeti olacaktır. Bu gerçek karşımızda iken başka türlü hareket edemeyiz. Amacımız İstanbul'da her yıl 350 bin konut inşa ederek 5 yıl içinde acil dönüşüm gerektiren tüm binaları yenilemektir."

"YERİNDE DÖNÜŞÜM PROJELERİNE BAŞVURU SAYISI 247 BİNİ BULDU"

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 6 Şubat depremlerinde yıkılan şehirleri ayağa kaldırmaya yönelik çalışmalarda en küçük bir aksaklığa ve ihmale izin vermeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, "İnşasına başlanan 250 bin bağımsız bölümden 46 binini yılbaşından önce hak sahiplerine teslim edeceğiz. Takip eden aylarda da biten konutların teslimini sürdüreceğiz. Vatandaşlarımızdan gelen taleplere, bütün bunlara kulak vererek yerinde dönüşümü kolaylaştıracak hibe ve kredi desteklerini içeren yeni modelleri de devreye aldık. Yerinde dönüşüm projelerine başvuru sayısı 247 bini buldu. Sadece bölgedeki altyapı çalışmaları için 40 milyar liralık kaynağı, ilgili kurumlarımızın kullanımına tahsis ettik. 2024 yılı bütçemizde depremzede şehirlerimizin yeniden inşasına 1 trilyon lira kaynak ayırdık." bilgisini verdi.

Deprem bölgesindeki şehirlerde sadece konut yapmakla kalınmadığını, bu şehirlere kimliğini veren ticari alanlar ve kültürel yapıların da yeniden ayağa kaldırıldığının altını çizen Erdoğan, "Ayrıca bu şehirlerimizin meydanlarını, kent merkezlerini ve önemli ana caddelerini yine hükümet olarak biz yapıyoruz. Aynı şekilde depremde zarar gören yollar ve ulaştırma yatırımlarıyla ilgili sorunları da yine biz giderdik, biz gideriyoruz. Deprem bölgesinde şu an yapım süreci devam eden yeni yolların toplam uzunluğu 180 kilometreyi buluyor. Deprem şehirlerimiz başta olmak üzere 81 vilayetimizin tamamındaki yol, otoyol, köprü, tünel, viyadük ve metro projelerimiz de devam ediyor. Hava ve demir yolu ulaşımında açılışa hazır, devasa yatırımlarımız var." dedi.

Yapımı tamamlanan ulaştırma projelerinin resmi açılışlarını peyderpey yapmaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Hiç kimsenin ülkemizi depreme hazırlamadaki en önemli aracımız olan kentsel dönüşüm projelerini dinamitlemesine, yavaşlatmasına, sulandırmasına izin vermeyeceğiz. Milletimizin de siyasi istismarcılara kulak asmayacağına inanıyorum. Bu konuda bize destek veren herkese şükranlarımı özellikle sunuyorum." ifadelerini kullandı.