24 Nisan 2025 Perşembe / 26 Sevval 1446

Dünyaca ünlü ressam İsmail Acar: Sanat simitçi içindir

Dünyaca ünlü ressam İsmail Acar, herhangi bir müze ya da ünlünün evinde tablosunu görmekten heyecan duymadığını söylüyor. Acar’a göre bir tablosuna sahip olmak en çok, her gün kapısının önünden geçen simitçisinin hakkı.

Hale Kaplan Öz6 Aralık 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Dünyaca ünlü ressam İsmail Acar: Sanat simitçi içindir

Son yıllarda sosyal sorumluluk projeleriyle adından söz ettiren dünyaca ünlü ressam İsmail Acar, şimdilerde 7 Renk 7 Tat 7 Koku sergisi üzerinde çalışıyor. Sanatı insanların sadece görerek değil, bütün duyu organlarıyla algılamalarına fırsat yaratmak istediğini belirten sanatçı, artık hiçbir fuar ve müzayedeye katılmıyor. Resimlerinin yatırım değerinin olmasını istemediğini belirten Acar “Eserlerim ucuza satılsın istiyorum” diyor.  

Yeni anlatım dili ve olanakları üzerine kafa yoruyor, eserlerinizi bu doğrultuda üretiyorsunuz. Sizi bu anlamda üretkenliğe iten en değerli etken ne?

Aslında biz resim yapan sanatçılar Rönesans geleneğine bağlıyız. Bununla birlikte bazı sanatçılar çağının getirdiği tüm yenilikleri kullanıyor. Benim yaptığım da aslında bu. Çağa bir ressam duyarlılığıyla yaklaşıyorum. Görme engellilerin gezebileceği resim sergisi yaptım örneğin. Beş duyuyu içine alan bir sergi yaptık... 

Yakın dönem için tasarladığınız etki gücü yüksek yeni ve benzer bir projeniz var bildiğim kadarıyla.

Sanatı toplumca görünür kılmak için projeler yapıyorum. Şimdi 7 Renk 7 Tat 7 Koku sergisi üzerine çalışıyorum. Ana omurgasını resmin oluşturduğu içinde beş duyunun olduğu bir sergi... 

Bu sergideki yedi rakamı önemli. Yedi simgeciliği üzerinden mi okumamız gerekiyor bunu?

Biraz geçmişe, biraz da güne vurguları olan bir sergi olacak. Bu toplumda yaşıyoruz, bu topluma ait sembolleri kullanarak bu konudaki farkındalığı ortaya çıkarmaya çalışıyorum.   

Ne zaman somutlaşacak proje?

Hindistan’da başlayacak çok ayaklı bir proje bu. Son sergi New York’ta açılacak. Altı ay sonra Yeni Delhi ayağı gerçekleşecek. 

Pek çok ünlünün evinde, uluslararası koleksiyon ve müzelerde eserleriniz var. Bunları bir tarafa koyarsak tablolarınızdan birini en çok nerede görmek sizi heyecanlandırır?

Yaşarken her şeyi görmek de insanı umutsuzluğa itiyor. Dünyanın en önemli mekanı benim için Ayasofya’ydı. Orada bir sergi yaptım, serginin geliriyle de tam Ayasofya’ya bakan bir bina satın aldım. Dünyanın birçok önemli merkezinde  işlerim sergilensin isteyebilirim. Ama beni çok heyecanlandırmıyor. Çünkü bir şey yaptığınız zaman insanlar sizi hep alkışlamıyor. Bir yandan sizden nefret etmeye de başlıyorlar. Ben herkesin beğeniyor olmasını ümit ederdim. Bin kişiye beğendirirsiniz ama o bir kişiye beğendiremediğiniz zaman kalbiniz kırılır. Yani bir müzede olmak sizin için hayalken göreve dönüşür... Hissettiklerimi anlatabildim mi bilmiyorum. 

Ben şunu hissettim: Bir gecekonduda görsem tablomu heyecanlanırım... Böyle bir duygu mu?

Bunlar oldu. Bir gecekonduda gördüm tablomu...

Nasıl? Siz mi hediye etmiştiniz?

Bunun gibi çok örnekler var. Bir otopark görevlisi hep bir hayalinin olduğunu söylüyordu. ‘Nedir?’ diye sordum bir gün. “Ben ölen babamın bir resmini istiyorum” dedi. Kabul ettim ve babasının bir yağlıboya tablosunu yaptım. Bir lise öğretmeni vardı buna benzer hikayesi olan, simitçi, emekli... Yedi sene boyunca her sabah kafasını uzatıp atölyenin kapısından içeri bakan simitçinin hakkıdır benim tabloma sahip olmak. En büyük hayalidir çünkü. Onun evinde olmasın da kimin evinde olsun! 

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda sizin tablonuz var mı?

Hayır.

Ak Parti ile epey çalışmanız oldu ama. 

Evet ama ben birçok partiyle çalıştım. Üstelik bu sadece Türkiye ile de sınırlı değil. Rahmetli Turgut Özal’dan bugüne neredeyse tüm cumhurbaşkanları ve başbakanlarla çalıştım ya da onların benden bazı siparişleri oldu. Ak Parti’yle, genel merkez binası başta olmak üzere kamusal alanlarda ve birçok festivalde çalıştık. Kullanılmadı ama Ankara için logo bile tasarladım. Benden bu güne kadar en fazla Atatürk portresi isteyen de Ak Parti’dir.

Bunu ne ile ilişkilendiriyorsunuz?

Buna dair bir yorum yapmak güç ama şaşırdığımı söylemem gerek.

MÜLTECİLERLE BARIŞ DUVARI

Bugünün sorunları eserlerinize ne oranda yansıyor? Örneğin mülteci sorunu ya da Soma’daki facia..
 
Resimlerim gündelik olaylardan çok fazla etkilenmiyor. Ancak çok sert toplumsal travmalar olması lazım etkilenmesi için. Yüzlerce benzer olay yaşanırken, asitte ya da dökümde çalışan insanlar yavaş yavaş ölürken gündemde diye insanların kömür sorununa eğilmesi bana garip geliyor. Yani aslında büyük fotoğrafın çok daha acı verici olduğunu söylemek istiyorum. Ben popüler alanlarla ilgilenmiyorum. Yapılan eleştiriler gelecekteki olası felaketlerin önünü almaktan çok linç amacı taşıyor. Bunun tarafı olunmaz. İlk çağdan bugüne savaş ve beraberinde getirdiği sosyal travma beni çok yaralıyor. Bu konuda çalışmalarım odu. Çadırda yaşayan mülteci gençlerle bir barış duvarı resmi çizdik.

SADECE DESTEK İÇİN RESİM ALIRIM

Siz başka sanatçıların resimlerini satın alıyor musunuz peki?
 
Genç sanatçılardan ve özellikle ilk sergisini açanlardan bir iki tane katkı olsun diye aldığım oldu.
 
Beğendiğiniz için değil yani. 
 
Beğeni konusunda bir şey söylemeyeyim. Destek anlamında alıyorum. Ben de o zorluklardan geçtim. İlk sergi çok önemlidir.  Klasik eserlerden de tabii ki alırım ama heykeli daha çok tercih ederim. 
 
Yerel unsurları bu kadar çok kullanırken tüm dünyaca kabul görmek sizi şaşırtıyor mu?  
 
Evet, başlarda şaşırttı. Ama nihayetinde turist Sultanahmet’e gider, Maslak’a gitmez.
 
SİNEMADAN DAHA ÇOK KEYİF ALDIM
 

Bir sinema filmi çekmeyi düşünüyorsunuz. Resme en yakın sanat olarak sinemayı mı görüyorsunuz?

Resim, bütün sanatların alt yapısıdır. Sinemayı bir resim dili gibi kullanma fikri ilk günden beri benim çok ilgimi çekiyor. Doğru zaman geldiği an sinema projesini gerçekleştireceğim. Daha önce Miss Türkey’nin kızları için kısa bir film çektim.Çok da beğenildi ilk deneyimim.

Resim çizerkenki heyecanı duyumsadınız mı?

Aslına bakarsanız çok daha fazla keyif aldım. Çünkü resimde çok vakit harcıyorsunuz. Sinema ya da fotoğrafta iş hemen çözülüyor. Sonucu hemen görüyorsunuz.