21 Aralık 2024 Cumartesi / 20 CemaziyelAhir 1446

Onun mirasını ben uçuracağım

Geçen mayıs ayında geçirdiği kazada yaşamını yitiren pilot-gazeteci Murat Öztürk’ün son sözü “Aklım arkada kalmayacak” idi. Çünkü kızı Pelin, babasının uçuş okulu ve eğitmenlik işlerini devralmıştı. Öztürk, babasının tırnaklarıyla kazıyarak yaptığı kariyeri, kendisini ticaretten nasıl vazgeçirdiğini ve anılarını anlattı.

İnci Dondaş16 Haziran 2013 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Onun mirasını ben uçuracağım

O mesleğinde bir ilke atmış isimdi. Pilot-gazeteci ve pilot öğretmeniydi. Haberciliği göklere taşıdı, motorlu uçağıyla unutulmaz fotoğraf karelerine imza attı. Murat Öztürk deprem, sel, yangın gibi afetlerde veya toplumsal olaylarda uçağına atlar, hem uçak kullanır hem haberi ‘yukarı’dan görüntülerdi. 60 yaşındaki Öztürk, 19 Mayıs’ta Adana’da Hava Oyunları Festivali’nde gösteri yaparken kullandığı uçağın yere çakılmasıyla hayatını kaybetti, sonsuza uçtu. En son Adana’ya giderken “Aklım arkada kalmayacak” demişti. Çünkü kızı Pelin Öztürk, babasının arzusunu kırmamış, bütün işleri devralmış, önce pilot sonra da pilot öğretmeni olmuştu. Şimdi babasının izinden giderek onu mutlu edeceğine inanıyor.

34 yaşındaki Pelin Öztürk, aslında Ankara Üniversitesi Çin Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Okulu bitirince yolunu çizmişti, hep ticaretle uğraşacaktı. Bir süre dilediği işi yaptı ta ki babasının isteğini kırmaya kadar. Öztürk, kendi hikayesine geçmeden önce babasının tırnaklarıyla kazıya kazıya geldiği noktayı, bu işlere nasıl gönül verdiğini anlatmak istiyor. “Babam gazeteciydi ama  uçaklara hep meraklıydı” diyerek başlıyor: “Ben 12-13 yaşımdayken bir arkadaşıyla pist bakıyorlardı, Hezarfen’de bir yer bulmuşlar. Burada yaşayan köylülerle birlikte işçilik yaparak havalimanı kurdu. Babam TRT’de kameramandı, sonra özel televizyonlara geçti. Bizim havaalanı yapacak bir gelirimiz yok. Ama hayal bu ya... Babamdan duyduğum en güzel sözlerden biri ‘İnsanlar büyük düşünmeli’ idi. Hayalin büyük olsa bile peşinden koş. Mesela astronot mu olmak istiyorsun ‘Olamam’ demeyeceksin, belki astronot olamazsın ama NASA’da çalışabilirsin! Babam Hezarfen kurulduktan sonra müdürlüğünü yaptı. Havaalanına Top Air Havayolu Şirketi ortak olmuştu. Sonra babam buranın yüzde 10’una ortak oldu. Bir gün Top Air’ın uçağı düşünce işi sonlandırmak istediklerini söylediler. Böylece babam uçuş okulu ve uçak bakım merkezinin işletmesini aldı.”

SÜPÜRGEYİ BİLE UÇURURDU

“Evlerim, otomobillerim olsun” demeyen bir babası olduğunu anlatan Öztürk “Babama uçak, su, ekmek ver, sadece bunlarla yaşardı. Süpürgeyi bile uçururdu! İçine işlemiş. Rüzgarı hissetmesi, uçağı kaldırması, uçması gerekiyordu onun. Böyle mutluydu” diyor. Tüm bunlar olurken Pelin Öztürk lise öğrencisiydi. Kendisine “Baban ne iş yapıyor?” diye sorulduğunda ‘pilot gazetecilik’i anlatamadığı için sorana göre yanıt veriyordu. Gazeteci, kameraman veya pilot kelimesinden birini seçiyordu. Çünkü Murat Öztürk, bu üç işi de hakkını vererek yapıyordu. Pelin Öztürk, üniversiteyi bitirdikten sonra ticarete atıldı. Evin tek çocuğu olarak babasının sürekli “Bana ne zaman yardım edeceksin?” sorusuna kayıtsız kalamadı, mesleğini değiştirdi. Ama bir şartla! Öztürk “Babama, bana amatör pilot lisansı verirse her şeyi bırakacağımı söyledim. 2005’ten beri buradayım. Önce amatör uçuş, sonra ticaret uçuş lisansı aldım. Okulda eğitmenlik yapacak eğitimleri de aldım. Şimdi hem uçuyorum hem öğretmenlik yapıyorum.”

Murat Öztürk, vefat ettiği günün tam bir yıl öncesinde kaza geçirmişti. Ama iki gün sonra normal hayatına dönmüştü. Zaten 19 Mayıs 2013 tarihinde yani Öztürk’ün kazada vefat ettiği gün Pelin Öztürk önce inanamadı babasının kaza geçirdiğine, eski kazadan bahsedildiğini zannetti: “İstanbul’da uçuştaydım. Tam uçağa binerken cep telefonum çaldı. Bir arkadaşım ‘Pelin, baban kaza mı geçirdi?’ diye sordu. ‘O geçen yılki haber’ dedim. Hatta arkadaşıma ‘Tam uçuşa gidiyorum bana böyle şeyler söyleme’ diye sitem de ettim. ‘Allah korusun’ diyerek uçağa bindim. Bir arkadaşla meydan turu yapıp iniş-kalkış çalışıyorduk. Kule tam iniş yapmamızı istedi. Normalde kule, çok acayip bir durum olmayınca tam iniş yaptırmaz. O sırada ‘Acaba o haberlerle bunun bir ilgisi var mı?’ diye içime bir kurt düştü. Uçaktan indim, cep telefonumda onlarca çağrı! Pistten ofise doğru gelirken baktım herkes ayakta. O zaman anladım bir şey olduğunu.”

DEDEM DE KAZADA ÖLDÜ

Öztürk’ün dedesi Ziya Kemal Öztürk de uçak kazasında hayatını kaybetmişti. 1976 yılında İstanbul’dan Antalya’ya giden uçaktaydı, uçak Isparta yakınlarına düşmüştü. “Babam hiç korkmazdı, korkan zaten uçmaz ki...” diyor Pelin Öztürk ve ekliyor: “Babam zaten ekstrem şeyler yapmayı severdi. Normal uçsaydı bu kaza olmazdı ki... Gösteride olduğu için... Ben bir de kadere inanıyorum. Olacağı varmış.” Öztürk de korkmadığını söylüyor. Annesinin de kendisini desteklediğini söylüyor: “Bu otomobil kullanmak gibi bir şey. Bir şey olacaksa olur, olmayacaksa olmaz. Mesela bir tanıdığımız geçen gün evde kalça kemiğini kırdı. Ona bakarsanız her şeyden korkayım. Ben babamdan devraldığım işi, sonuna kadar sürdürmeye kararlıyım.”

ANISINI YAŞATMAK İÇİN MÜZEYE VERECEĞİM

Yüzlerce pilot yetiştiren Murat Öztürk’ün toplam dört uçağı vardı. Onlardan biri de iki kişilik piper cub. 1953 model. Bezden kanatlı. Motoru elle çalıştırılıyor, yani manuel. Pelin Öztürk “Bu, Türk sivil havacılıkta ilk uçuş okulunu açan Nuri Demirağ’ın damadı Mehmet Kum’un uçağıydı. ‘Bu uçağı senden başka kimseye uygun göremiyorum’ diyerek uygun bir fiyata babama satmış. Babamla yaşıt” diyor. Öztürk, babasının anısını yaşatmak için, bu sarı uçağı Rahmi Koç Müzesi’ne vermeyi düşünüyor.

İŞTEN EVE UÇAKLA GİDİYORDUK

Pelin Öztürk babasıyla birlikte çalıştığı için tüm günlerini birlikte geçirdiklerini söylüyor. Bazen işten eve de uçakla gidiyordu baba-kız. Hezarfen Havaalanı’nda uçağa biniyor, Yeşilköy’de küçük uçakların bakım merkezi hangara iniyorlardı. 15 dakikada evdelerdi. “Yol yorgunluğu da olmuyordu” diyor Pelin Öztürk. Yaşadıkları son güzel bir anıyı da anlatıyor: “Babam kabuğuna sığmazdı. Sürekli yeni şeylerin peşinden koşardı. Gösteri uçuşları da yapıyordu. Mesela Bursa’ya gittik, iki ayrı uçakla. Yan yana uçtuk. Birbirimizin fotoğraflarını çektik. Oraya gitmemizin nedeni şehrin merkezinde kullanılmayan pistin açılışıydı. Babam gösteri uçuşu yaptı, insanlara uçakları tanıttık. Güzel bir gündü. Herkes pilot olabileceğini öğrenince şaşırmıştı.”