28 Nisan 2025 Pazartesi / 1 Zilkade 1446

Korkum yok ama inancım var

Korku filmleri furyasına son katılan genç oyuncu Merve Sevi. ‘Şeytanın Çocukları: El Ebyaz’ filminde oynayan Sevi, cin gibi konulardan korkmadığını ama bunlara dair bir inancı olduğunu söylüyor...

Serdar Akbıyık19 Haziran 2016 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Korkum yok ama inancım var

‘Hayat Bilgisi’ dizisiyle 2003 yılında tanımaya başladığımız Merve Sevi daha birçok dizilerle karşımıza geldi. ‘Rina’, ‘Gülcemal’, ‘Bahara Yolculuk’ ve bu hafta vizyona giren ‘Şeytanın Çocukları: El Ebyaz’ güzel oyuncunun sinema filmleri. Sinemamızın başarılı kadın oyuncuları arasına girmek için bir sınav veren Sevi’nin bu filmdeki performansı dikkat çekici.

Senaryoyu okuduğunuzda filmde oynamaya ne ikna etti sizi?

Rolümün gizemini çok beğendim. Benim karakterim üzerinden seyirciyi ters köşeye yatıran bir yapısı vardı senaryonun. Ayrıca şimdiye kadar korku filminde oynamamıştım. Bu da benim için ayrı bir deneyim olacaktı. Tabii bir de yönetmenimiz Oya’nın bu projede olması çok önemliydi.

Kapalı bir mekanda çekim yaptığınız zaman tamamen kendi oyunculuğunuzla baş başa kalıyorsunuz ve derinliğiniz öyle artıyor. Bu konsantrasyonunuzu arttırdı mı?

Kesinlikle arttırdı. Zaten mekan ister istemez sizi havaya sokuyor. O çok enteresan bir şey. Eğer biz o ekiple bir evin dairesinde çekiyor olsaydık bunu ben aynı efektif özelliği vereceğini düşünmüyorum. İyiki böyle bir konsept olmuş. Çünkü gemi zaten ister istemez insanı bir rehavetin içine sokuyor, klostrofobik bir durum var. Benim öyle şeylerim yok ama hani sete ulaşmak için üç tekneye binip gidiyorsun. O da seni hazırlıyor. Ben diğer oyuncu arkadaşlarımdan daha az kana bulandım ve sıkıntısız alanlarda çalıştım diyebilirim. Genel olarak çok güzeldi. O yönetmen baskısını yaşamadım hiçbir şekilde. Oya bana bütün kapıları açtı diyebilirim. Tabii ki de onunda sözünü dinlediğim çok yer var ama kendi sözümüde dinlettiğim yerler oldu.

Korku filmi sever misiniz ?

Hiç sevmem. Tercih ettiğim bir tür değil. Dedim ya, korkuyu izleyen bir kitle var ve bekliyorlar heyecanla. O ben değilim işte. Ben film izlerken ay ne güzel hikaye deyip ağlamıyorum. Çok romantik bir tip olmadığımdan da kaynaklı olabilir. Film izlerken neler oluyor hayatta, neler yapılabiliyor, ne kadar başarılı olunabiliyor, kimler neler çekiyor kafasıyla baktığım için belki o duyguya giremiyor olabilirim.

Bizim ülkemizde cin bir gerçek. Yurt dışında drakula varsa. Türkiye’de de cin var. Sizin böyle inançlarınız var mı ?

Korkum yok ama inancım var.

Şimdi sizin korku filminiz oldu. Rina vardı, gençlik dizileriniz var. Farklı türlerde rol alıyorsunuz. Hangisi daha çok sizi tatmin etti ?

Hepsi aslında. Ben dediğim gibi en başta korkuya bir tereddütle baktım açıkcası ama yapabilir miyim yapamaz mıyım diye değil. Bir sorumluluk alıyorsunuz, herkeside aynı anda tatmin edemezsiniz. Mutlaka beğenmeyecek olan birileri olacaktır. Bu çok normal ve olması gereken bir şey. Denk geldi diyebiliriz. İki yaz önceydi galiba. ‘Bahara Yolculuk’u çektik Kırgızistan’da o da mesela bir dramdı, ağır bir dramdı. Oda benim için çok zorlayıcı bir roldü.

“Komedi oynarken çok rahat hissediyorum. Kendimi daha iyi ifade edebiliyorum.”

En çok hangisinde kendinizi ifade edebiliyorsunuz?

Komedi oynarken çok rahat hissediyorum. Çünkü komedinin daha zor olduğunu düşünüyorum. Komedi yaparken komik bir duruma düşebilirsiniz, o çok ince bir çizgi, orası rezalete gider. Ama daha kontrollü oluyorum çünkü güldürmek çok zor bir şey. Gülünmediği zaman durum çok kötü oluyor. Hani sen bir şey yapıyorsun da gülünmediği zaman daha tehlikeli. Orada tek beklenti var gülmek. Karşılığını fazlasıyla aldığım için sanki orada daha iyi ifade edebiliyormuşum gibi geliyor kendimi. Yetenek olarak da daha iyi idare edebiliyormuşum gibi geliyor. Bu filmde gerçekten hem lokasyon olarak, hem ruhani olarak çok kendimi sınırlandırılmış gibi hissettim ve ilk defa böyle birşey yapıyorum. Her şeyin bir ilki vardır ve ben ilk defa korku yapıyorum. Böyle bir tedirginlik bunun üstüne gitmeliyim duygusu yaratır bende. Ben 22 gün boyunca o duyguyla yaşayarak o sete gittim.

Artık çok fazlayız

2000 sonrası Türk sinemasında kadın oyuncularının geriye adım attığını düşünüyorum. Bu konuyu nasıl görüyorsunuz?

Bence şartlar değiştikçe her şey değişti. Çok fazlayız artık. İdeolojik fikirleri savunacak dünyada değiliz. Farklı düşünülebilir yani. Ne istediğinizle de alakalı.

Konsantre olmadan yapamıyorum

Sinema güzel kadını sever. Güzel kadının da kabiliyet ve oyunculuk olarak kendisini geliştirmesi ve bir şeyler eklemesi lazım. Bu noktada neler yapıyorsunuz?

 İnsanın istediği ve sevdiği işi yapıyor olması çok önemli. Mesela ben kitap okuyacağım gün telefona bakmam hatta o gün arkadaşlarımla bile konuşmak istemem. Metroda kitap okuyor insanlar inanamıyorum. Hacıosman’dan Nişantaşı’na üç-beş durak gidecek kitap okuyor. Ben yapamıyorum. Bu bir şeye tamamen konsantre olma zorunluluğunu hissetmemden oluyor. Kitap okumak benim için çok önemli yani. Kişisel gelişim de okusanız, roman da okusanız. Hakan Günday okumaya başladım şimdi. O farklı kafalara götürüyor beni geliştiriyor. İnsanlara davranışım değişiyor, oyunculuğum nasıl gelişmesin. Kitap okumak için iş kabul etmediğim bile oldu benim. Çok merak ettiğim bir yer vardı tatile gitmem gerekiyordu. Minik bir iş gelmişti. Ben iptal edebilirdim o tatili. Ama yapmadım çünkü gideceğim yeri merak ediyordum. Şunu sorgulamak lazım ideolojilerimiz için yaşamak doğrumu yoksa hem ideolojik olup hem de para kazanmak mı istiyoruz. İkisi bir arada şu an mümkün değil bu sektörde. Ben galiba şu an ideolojilerim doğrultusunda ilerliyorum ve daha öncede hep öyle ilerleyerek para kazandım. Sadece zaman ve sistem değişti. Sisteme ayak uydurmakta sıkıntı yaşıyorum. O noktada işte menejerlerim devreye giriyor. “Merve, iş senin sandığın gibi değil” diyorlar. İster istemez o sistemin bir noktasında bulunmak durumunda kalıyorum. e ama bu benim problemim tabii ki. Yani

Bundan sonra bir projeniz var mı ?

Şu an için görüştüğümüz birkaç yer var. Tam olarak netleşmeden ya da benimle görüşülecek pozisyona gelmeden söylemezler, sır gibide saklarlar onu. Bir şeyler var ama film yapmayı daha çok çok istiyorum.

Herkesle her şey yapılmaz 

Hayatınızdaki etkileşimlerle kendinizi geliştirdiğinizi düşünüyorum. Oyunculuk insanı biraz asosyal yapan bir meslek. Nasıl bir denge kuruyorsunuz?

Herkesle her şey yapılmaz. Herkesle tatile gidilmez gibi. Ben hayatımda ki insanlarla birçok şeyi yapabiliyorum. Karşılıklı oturup sessizce kitap okumaktan keyif alan arkadaşlarım var. Onları gözlemlediğim zaman onlardan çok şeyler öğreniyorum. Bu da benim karşıma bir gün, bir yerde gelecektir diye düşünüyorum. Farklı insanlarla farklı şeyler deneyimlemeye gerek yok bu anlamda. Şimdi bazı insanlar vardır kişi kaybetmeyi sevmezler. Böyle bir insani ilişkilerim yok.

Eksiklerim olabilir

Bu filmle ilgili benim size sormadığım ama sizin izleyiciler için söylemek istediğiniz bir şey var mı ?

Ben korku seyircisine çok güveniyorum. Diyemem ki milyonlar izlesin. İzleseler çok güzel olur. Anlatmak istediğimizi anlayıp. Yüzde 75-80 tatmin olurlarsa ben çok mutlu olurum. Dediğim gibi herkesin beğenmesini beklemiyorum mutlaka eksiklerim hatalarım olabilir. Hani ilkin de kusuru olmaz derler ya öyle baksınlar artık. Bilmem ikinci, üçüncü korku olurmu. Devamı gelir mi oralardan emin değilim. Keyifli seyirler diyorum.

Kitap okuyacağım gün telefona bakmam hatta o gün arkadaşlarımla bile konuşmak istemiyorum .

Romantik bir tip olmadığım için film izlerken ağlamıyorum.