26 Nisan 2025 Cumartesi / 28 Sevval 1446

İstanbul’un Prens’i

Prens anlamına gelen Prinkipo, yani Büyükada, Bizans döneminin sürgün, günümüzün sayfiye yeri. Dünya mirası olan, tüm kalabalığına rağmen kaosun ahengini yakalayan çok güzel ve özel bir yer.

Belkıs Kamut AKTÜRK7 Haziran 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
İstanbul’un Prens’i

İstanbul’un en güzel sayfiye yerlerinden biridir Adalar. Bizans devrinde sadece balıkçıların ve manastırdaki rahip ve rahibelerin yaşam alanı olan Adalar sürgün yeriymiş. İmparatorların, imparatoriçelerin ve hatta patriklerin bile sürüldüğü tenha, ıssız yermiş. Tarih boyunca pek çok farklı isimle anılmış; evliya adaları, kesiş adaları-ruh adaları, cin adaları, halka adaları, kızıl adalar ve prens adaları gibi. Adalar’ın günümüzdeki algısının oluşması ise 19’uncu yüzyılın ikinci yarısını bulur.

Dokuz adadan oluşan Adalar’ın dördü büyüktür; Proti yani Kınalıada, Antigoni yani Burgaz, Halki yani Heybeliada ve elbette en büyüğü Prinkipo yani Büyükada’dır. Sedef (Terebintos) ve Kaşıkadası’nda (Pita) yerleşim giderek azalır. En küçük yüzölçümüne sahip olan Tavşanadası (Neandros), Yassıada (Plati) ve Sivriada’da (Ohia) yerleşim yoktur. Her adanın adına yakışan hikayeleri, anlatacak efsaneleri vardır. Mesela Heybeliada’nın adı Proti’dir çünkü Yunanca ‘ilk’ demektir. İlk, yani şehre en yakın olan adadır. Büyükada ise en büyük ada olduğu için bu adla anılır. Prinkipo’dur asıl adı, yani Prens’tir.

HAZİNESİ ŞİMDİ MÜZEDE

Büyükada’da Bizans öncesi yerleşimler konusunda fazla bilgi bulunmaz. Adaya dair en eski buluntulardan biri Büyükada Hazinesi’dir ki günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde yer alır. Büyükada hazinesi, 1930 yılında Yunan Ortodoks mezarlığında bulunur. 207 sikkeden oluşan hazinenin Büyük İskender’in babası Makedonya Kralı II. Philip’e ait olduğu bilinir. Soylu Bizanslılara ceza yeri olmuş Adalar. Kimi burada öldürülmüş kimi ise yıllarca hapsedilmiş. Bu nedenle de Prens Adaları olarak anılmış. Prinkipo yani Büyükada’da sürgün edilen en önemli isimlerden biri de Bizans İmparatorluğu’nun en önemli imparatoriçelerinden olan Zoe. Onun farklı hayat hikayesinin bir yansıması bugün Ayasofya’da mozaik olarak durmakta. Adalar sürgün yeri olarak anılsa da belki tarih boyu yaşadığı en büyük acılardan biri Latin istilası. 1204 Latin istilasında ada halkının kılıçtan geçirildiği bilinir. 4. Haçlı Seferi, Kudüs yerine İstanbul’a gelir, şehre zarar verirler. Şehri yağmalar, en kıymetli parçaları alır götürürler. Bununla yetinmez Adalar’a da gelerek buradaki halka zulüm ederler.

ŞEHİRDEN ÖNCE FETHEDİLDİ

Fatih Sultan Mehmed 1453’te şehri fetheder ama bundan çok kısa bir süre önce, Baltaoğlu Süleyman Bey Adalar’ı alır. Önce Kınalıada, Burgazada ve Heybeliada’yı alır. Büyükada biraz daha dayanır çünkü kalesi vardır. Baltaoğlu Süleyman Bey donanmasıyla Adalar’ı almasından sonra sağlanan barışla ada halkı hayatına devam eder. Halk denizden sağlar geçimini. Manastırdaki keşişler ise el yazması kitapları çoğaltır.

Türklerin buraya yerleşmesi hayli vakit alır. 19’uncu yüzyılın ortalarında Adalar’a sefer başladığında Türkler de adaya yavaş yavaş yerleşir. Adalar, devrinin en zarif örnekleri olan yapılarla donanmaya başlar. Depremlerde adalar da hasar görür. İkinci Dünya Savaşı sonrası Türk nüfus daha da artar ve yapılaşmanın yoğunlaşması üzerine Büyükada 1984’te sit alanı ilan edilir. Yani, sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunarak gelecek kuşaklara aktarılması istenir.

MANASTIR, OKUL, AYAZMA VE YETİMHANE AYNI ADADA

Büyükada’da günümüze ulaşan tarihi binaların hemen hepsi dini yapılar ama özellikle manastırlar. Kadınlar Manastırı olarak da bilinen Aya İrini ise en ünlüsü. Maden tarafında olduğu bilinen bu manastır maalesef günümüze ulaşamaz. Büyükada’nın doğusu Maden olarak bilinir zira en çok demir madeni çıkan yer burasıdır.

Büyükada’da dokuz Rum Ortodoks Kilisesi’nin yanı sıra bir Ermeni Kilisesi, bir Latin- Katolik Kilisesi, bir sinagog, bir de Rum Yetimhanesi bulunmaktadır. Bu kadar önemli yapı olur da ayazma olmaz mı? Adada dört de tarihi ayazma var: Ayios Konstantinos, Ayia Fotini, Ayia Paraskevi ve Ayios Yeorios.

İskelesi de çok güzel

İskeleler, içinden deniz geçen İstanbul’un simgelerindendir. Şehirdeki en özel iskele binalarından biri de 1914’te inşa edilen Büyükada İskelesi’dir. Mimarı kesin olarak bilinmese de binanın Mimar Vedat Tek tarafından tasarlandığı düşünülmektedir. Osmanlı Neo-Klasik hareketin bir örneğidir. Mimar Vedat Tek, bu hareketin temsilcilerinden olup Bostancı ve Moda iskelelerini tasarlayan mimardır. Seramik fayanslar Kütahyalı Mehmet Emin Efendi tarafından yapılmıştır.