“Tatar gönlü neyi hisseder;
Güçsüz düşmüş, son üç yüz yılda,
Kader bizi ezmiş nasıl da.
Az mı mihnet çekti milletimiz,
Az mı gözyaşı dökülmüş”
Bu satırlar bundan 101 sene evvel aramızdan ayrılan Tatar Halk Şairi Abdullah Tukay’a (1886-1913) ait. Emin olun, ben de çoğunuz gibi haberdar değildim, Abdullah Tukay’ın şiirlerinden, doğduğu köyden, çektiği ıstıraplardan.. Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı’nın düzenlediği, İstanbul’dan yaklaşık 3 bin km uzaklıkta milli şairimiz Mehmed Akif’le Tatar Milli Halk şairi Abdullah Tukay’ı bir araya getiren uluslararası etkinliğe imza atana dek... Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı ile ortaklaşa gerçekleştirilen sempozyum, Kazan Federal Üniversitesi’nde düzenlendi. Sempozyumda, 75 tebliğ tartışılırken, tarihteki Altınordu Devleti’nin başkenti Bulgar şehrinde de ayrıca özel bir program gerçekleştirildi.
MEDENİYETİN İZDÜŞÜMLERİ
İstanbul’a uçakla üç saat uzaklıktaki Tataristan’ın başkenti Kazan’da güneşin doğmasıyla, tabiat, tarih ve düzenli bir şehir mimarisi gün yüzüne çıkıyor. Şehrin tam ortasından geçen İdil (Volga) Nehri tarihi kente ayrı bir güzellik katıyor. Binalar yüksek olmadığı için sizi boğan bir havası yok. Caddeler geniş, araçlar yayalara saygıda kusur etmiyor. Tatar olduğunu söyleyenler bile Rusça konuşuyor. Halkın şehir içi kullandığı otobüslerde anonslar Rusça ve Tatarca yapılıyor. Şehir Açıkhava müzesi gibi... Kremlin; Tatar Müzesi, Ruslar tarafından 500 yıl önce yıkılan tarihi Kazan Camii’nin bulunduğu yerdeki Rus Kilisesi, Kazan’ın son melikesi ve analar anası Süyümbike Hatun Kulesi, Tataristan Cumhurbaşkanlığı binası, Tatar hanlarının mezarı, mezar kitabeleri, tarihi Kazan Müzesi, adeta bir muhteşem medeniyetin bugüne düşülen iz düşümleri gibi.
2005 yılında, Kazan’ın 1000. doğum günü anısına imar edilen Kul Şerif Camii’ni gezerken, Abdullah Tukay’ın, bundan 100 yıl önce söylediği, “Tatar gönlü neyi hisseder/Güçsüz düşmüş/ son üçyüz yılda/Kader bizi ezmiş nasıl da/Az mı mihnet çekti milletimiz/Az mı gözyaşı dökülmüş” dizeleri kulaklarımda çınlıyor sanki. “Son yüzyılı görerek yazsaydı neler söylerdi acaba” diye düşünüyorum. Zira Tukay bu dünyadan göçtükten sonra yaşanmıştı; komünizm çilesi, inkar, asimilasyon, tehcir ve yasaklar...
EZAN HOPARLÖRSÜZ OKUNUYOR
Örneğin Tukay’ın, köyünü anlatırken kullandığı; “...Burada, evvelâ Kur’an ayetlerini okumuşum/ Öğrendim burada Resulümüz Muhammed’i” ifadeleri bugün dahi hayli lüks. Üstelik özerk Tataristan’da. Son yıllarda kısmen rahatlama yaşansa da, hala ezanlar, mescit/camii içinde ve dışarıdan duyulmayacak şekilde okunuyor. Devlet okullarında din dersi yok, din adamı kıtlığı had safhada, cami ve mescitler çoğu zaman kapalı. Son yüzyılda maalesef kültür ve tarihini unutmuş bir toplum var artık. Ezan konusunda ise Hıristiyan Ruslarla Müslümanlar arasında kavga çıkmış, olay mahkemeye intikal etmiş, mahkeme ezanın serbest okunması yönünde karar vermiş. Ancak Müslümanlar yeni bir kargaşa çıkar endişesiyle ezanı cami içinde ve hoparlörsüz okuyor.. Yine Müslüman çocuklar dinini ve Kur’an’ını resmi olmayan medrese ve camilerde öğrenebiliyor.