26 Nisan 2025 Cumartesi / 28 Sevval 1446

Herkesin bir Tuba ağacına ihtiyacı var

Kökleri gökte, dalları yerde bir ağaç. Gölgesine sığınmış insanlar, meyvelerinden yemeye çalışıyor. Aslında o ağaç ağaç değil, meyve de meyve! Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Aşkın Ekolojisi’’nde kimlik bunalımlarına cennetteki Tuba ağacıyla ışık tutuyor.

Selim Efe Erdem8 Şubat 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Herkesin bir Tuba ağacına ihtiyacı var

İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mim Kemal Öke, 35 yaşında profesör oldu, Cumhurbaşkanlığı ve Birleşmiş Milletler’de önemli görevler aldı. Genç yaşta ciddi bir kariyere sahip olarak dikkat çekerken, klasik deyimle ‘istikbalinden’ vazgeçip hayatını kızı Nazlı ve down sendromlu çocukların eğitimine adadı. Bu hafta Timaş’tan çıkan son kitabı Aşkın Ekolojisi’nde ise şehirli modern insanların sorunlarına tasavvufla çözümler üretiyor. Derviş kıyafetleriyle Merkezefendi Mevlevihanesi’nde sema törenine çıkarken bulduğumuz Prof. Öke ile aşkı, kapitalizmi, şehirleri ve insanları, Tuba ağacını konuştuk.

- Farklılıklara tahammülsüzlük, kişisel bunalım ve arayışlar yüzyılımızın büyük sorunu. Satış rakamları bir göstergeyse, kişisel sorunlara yönelik kitaplarının en çok satanlar listesinde yer alması dikkat çekici. Şehirli insanlar, sığınacak bir gölge mi arıyor? Aşkın Ekolojisi adlı kitabınızda arayış içindeki insanlara tasavvufi bir anlatımla Tuba ağacının altında gölgelenmeyi mi öneriyorsunuz?

Kapitalizm tüketim toplumunu getirdi, herkesi müşteri kıldı. Ve herkesi bedensel hazlara kilitledi: Daha fazla alışveriş yapar, daha zengin olursan daha mutlu olursun! Senin önündeki herkes senin rakibin, onu alt etmen lazım!

PARA SUYA BENZETİR

- Okuyucu, kitabınızın pek çok yerinde “Ben ne için yaşıyorum? Ne için çalışıyorum” diye sorgularken buluyor kendini. Dikkat çekici bir örneğiniz var: Üniversitedeki öğrencilerinize niçin okuduklarını sorduğunuzda ‘para için’ yanıtı alıyorsunuz. Öğrenciler böylece kapitalizm çarkının içine girmiyor mu?

Çarkın içine girebilirsin. Herkes para kazanmak mecburiyetinde. Ama sen bunu yaparken hırsızlık yapıyor ve hak etmediğin yerlere geliyorsan, bu iyi bir şey değil. Hz. Mevlana, parayı suya benzetir. Geminin yüzmesi için su şarttır ama içine girerse batırır.

- Tasavvuf, modern insan için bir çıkış yolu mu? Sadece bizim toplumumuz için değil, bugün ABD’de en çok satanlar listesinde neden Mevlana’dan Mesnevi yer alıyor?

Çünkü insanlar arayış içinde, 21’inci yüzyıl sevgisiz bir uygarlık. Ve Mevlana aşkı anlatıyor. Sevgiyi yeniden geri getirmek mecburiyetindeyiz. ‘Mesleğiniz nedir?’ diye sorduklarında ‘Muhabbet tellalıyım’ diyorum. Elimde def, insanları muhabbete çağırıyorum. Nefreti bırakın, fıstık gibi muhabbet etmek var ya. Tasavvuf edep, edep etiktir. Tasavvuf diyor ki: Ey sen, dur! Sen, sadece beden değilsin! Sadece bedeni hazlarını tatmin ederek mutlu olamazsın! Sen sadece akıldan da ibaret değilsin! Ruhun ve onun içinde de bir nefis var. Nefis kabarıyor ve ruhunun üzerine çöküyor ama vicdan ‘Ben bunu yapmamalıyım’ diyor. Başını kaldıramıyorsun çünkü nefis egemen olmuş durumda. Bunu tersine çevirmelisin, ruh yukarıda olacak.

- Ruh yukarıda olacak... Kitabınızda kökü yukarıda dalları yerde Tuba ağacı örneğini bunun için veriyorsunuz değil mi? Sizin için Tuba ağacı nedir, okuyucuya nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?

Nereden geldiğini, nereye gittiğini bil... Tuba, bir cennet ağacıdır. Kökleri ruhlar aleminde, dalları yer yüzüne doğru uzanmış, gölgeleri ve meyveleriyle. Hz. Peygamber diyor ki ‘Nerede bir Tuba ağacı görürseniz, hemen gölgesine sığının’. Yani bir bilge kişi gördüğünüzde, gölgesine sığının ve meyvesini yiyin. Onun meyvesi de hikmettir. Herkesin hayatında, böyle hikmet dolu bir insana ihtiyacı var.

- Bir tuba ağacına...

Her insanın bir Tuba ağacına ihtiyacı var.

- Herkesin bulabileceği bir Tuba ağacı var mıdır etrafında? Siz nasıl buldunuz Tuba ağacınızı?

Herkes bunu bulabilir mi? Ve şart mıdır? Sadece seçilmişler için mazhariyettir. O da öteki dünyada yani ruhlar aleminde bu insana veriliyor. Deniyor ki “Sen dünyaya gittiğin vakit, eğer kendini bulursan böyle bir görevin var.” Bunu sana hatırlatılıyor ama ıskalayabilirsinde. Hz. Mevlana ne diyor? “Ara ve bul!” Bu birinci idrak merhalesi. O adamı, Tuba ağacını bul!

- Nasıl bulacaksın?

Diyojen gibi elinde fenerle mi dolaşacaksın? Evet biraz dolaşacaksın ama ‘Allahım o kişiyi karşıma çıkar’ diye dua da edeceksin. Ben etmedim ama benim karşıma kızım Nazlı sayesinde çıktı.

- Karşına çıktığı nasıl anlaşılır?

Bulduğun zaman onu anlarsın. Onu bulduğunda kalbin ısınmaya başlar. Yanında dolaşmak ve yüzüne bakmak ister, yüzünde nuru görmeye başlarsın. Nasibinde varsa, o insan rüyanda veya başka şekilde sana gösterilir ve ‘Bu insan, o insan’ denir. Sen de ona da gösterilirsin.

KÖTÜ İNSAN OLDUĞUNUZU NASIL ANLARSINIZ?

- Tuba ağacıyla ne söylemek istiyorsunuz?

Söylemek istediğim şey: İnsanlar temelde iyidir. Ne olur, kötüleşmeye çalışmasınlar.

- İnsanlar, kendilerinin kötü insan olduğunu nasıl anlar? Sonuçta her insan kendisini iyi insan olarak düşünür. ‘İyi insan’ nasıl olunur?

Hayatta tek bir şey önemli, Allah’ın rızasını kazanmak. Nasıl kazanacaksın rızasını? Bir gün oğlum ‘Baba sence ben iyi adam mıyım?’ diye sordu. “Bugün birisi sana ‘Allah senden razı olsun’ dedi mi? Duymadıysan zarardasın” dedim. Tasavvuf bu işte. Aşılacak ilk mertebe, nefsini yenmek. Yani detoks. Egonu yok et.  İkinci mertebe sorgulama. Aynaya bak ve bir dakika düşün! Kazağı kendi üzerinde görmek mi yoksa dışarıda tişörtle dolaşan insana verip onu ısınırken görmek mi seni mutlu edecek? Her insanda kalp, vicdan var. Vicdanı parlatmak meselesidir.

TASAVVUF TABİATA BAKIŞ  AÇISIDIR

- Kitabınızda asırlar öncesine ait tablolarda bile şehirli insanların yüzünün hep mutsuz, doğanın içinde yaşayanların ise mutlu resmedilmesine dikkat çekiyorsunuz. Şehirli insan neden mutsuz?

Çünkü insanlar kendini, Allah’ını, alemi, tabiatı, her şeyi unutuyor. İnsanımızın 21’inci yüzyılda yüzünün rabbiyesi, maneviyatı silindi. Temizlenmesi lazım, detoks lazım.

-Modern insanın manevi detoksa ihtiyacı olduğunu söylüyorsunuz.

Tabii, modern insanın manevi detoksa ihtiyacı var. Ruhumuz sıkıntı içinde. Daralıyoruz. İstanbul Ataşehir’de oturduğum sitede insanlar benden tasavvuf sohbetleri istiyor, sonra ‘Hocam ne iyi oldu, insanlığımızı hatırladık’ diyor.

- Modern Ataşehir’den bahsediyorsunuz... Eskiden tasavvufa yönelenler için Anadolulu dindar insanlar kastedilerek ‘muhafazakar’ denirdi ama şimdi tasavvuf denince akla arayış içindeki şehirliler geliyor, değil mi?

Aynen öyle, aynen öyle. Bu tür insanın, Tuba ağacının altına gidip dinlenmesi lazım. Bu antidepresan ilaçla olacak iş değil. Her şey tüketim toplumu... Lüks arabasıyla iş çıkışı yogaya gidiyor, ‘Hommmm’ yapıyor. Sonra dönüyor lüks arabasına. Hindistan’da yogiler öyle mi dolaşıyor?

Sade bir hayat yaşıyor. Tasavvuf tabiata bakış açısıdır. Zikir, bir detokstur.

- Manevi detoks nedir, nerede ve nasıl detoks yapacak insanlar?

Zikir detokstur, havayı temizliyorsun. Havayı temizleme aleti koyuyorsun oraya sen içinde kötü şey söyledikten sonra. Aldığınız nefes nereye bağlı, kalbe değil mi? Herkes detoks yapabilir mi?

Tabii. Allah para almıyor ki.

- Ama bu zikrin belli bir ritüeli, mekanı, eğitimi yok mu?

Tabii tabii. Aşkın da eğitimi vardır, biz onun eğitimini veriyoruz işte. Aşk öğrenilir, edep buradan işte.

- İnsanların kolayca ulaşabileceği merkezler var mı?

Mevlevihanelere gidebilir, bu konudaki konferans ve kitaplara, Hz. Mevlana’ya müracaat edebilir. Bir Tuba ağacıyla, böyle bir zatla tanışabilirlerse ona yapışabilirler.

SEN HİÇ AŞIK OLDUN MU?

- Peki ego nasıl yok edilir?

Hz. Mevlana, derviş olmaya gelene ‘Sen hiç aşık oldun mu?’ diye soruyor. Aşık olmayan bilemez! Çocuğunu ne kadar seviyorsun, değil mi? Ateşi çıkınca hemen kendine geliyorsun. İşte aşk. Ama başka çocukları da senin çocuğunun yüzü suyu hürmetine seviyorsan, o zaman tasavvuf başlamış demektir.

- Çocuk, en iyi terbiye araçlarından biri gibi. Sokakta ağlayan bir çocuk gördüğümde dayanamıyor, ne kadar acil işim olsa da bir kenara bırakıp o çocuğun yanına gidiyorum. Sanki kendi çocuğum ağlıyormuş gibi hissediyorum.

İşte bu, yaşa. Derviş mi arıyorsun, bak o çocuk seni eğitmeye başlamış. O senin Tuba ağacın olmuş.

- Evet, çocuğum olmadan önce böyle değildim. Şunu da görüyorum. Etraflarındaki başka çocukları sevmeyen anne ve babalar aslında çocuklarını da sevmiyor, çocukları üzerinden sadece kendilerini seviyor.

Evet, yaşa, çok doğru. Bunu okumaya başlamak, tasavvufa adımını atmak demektir.