OSMANLI tarihinde yaşanan en acı olaylardan biri Genç Osman’ın katledilişidir. Tarihçiler bu olayı ‘Osman’ın Trajedisi’ olarak kayda geçmişlerdir.
I. Ahmet’in oğlu olan II. Osman tahta geçtiğinde henüz 14 yaşında beş dil bilen, iyi eğitimli ve lider vasıflı bir delikanlıydı (1618). Genç yaşına rağmen devletin sıkıntılarının farkına varmış, Yeniçeri Ocağı’nın ıslahına karar vermişti. Hac bahanesiyle gittiği Şam, Mısır ve Anadolu’dan asker toplayacak ve kurumu kaldıracaktı. Bu planın duyulması, Genç Osman için sonun başlangıcı oldu. İsyan eden Ocak mensupları, II. Osman’ı tahttan indirip feci şekilde öldürdü. Büyük tarihçi Naima, bu isyanı ve Genç Osman’ın Yedikule zindanlarında öldürülmesi olayını bizzat yaşayıp gördüklerini “İbretnüma” adıyla kaleme almış bir yeniçeri olduğunu haber veriyor. Bu askerin adı Solak Hüseyin (Solaklar, padişahın yakın korumalığını yapan görevlilerdi). Tuği takma adlı Solak Hüseyin eserinde, olayı şöyle anlatıyor: “İsyan 19 Mayıs 1622’te şiddetlendi. At Meydanı’nda silahlarını kuşanmış şekilde toplanan ocak mensupları, isyanı önlemeye çalışan vüzeradan birkaç kişinin katlini istedi. Padişah bunu kabul etmedi.İsyancılar Bab-ı Hümayun’un önüne kadar yürüdü. Silahı olmayan asilere odun ambarından odunlar alınarak dağıtıldı. Sarayın ikinci kapısından girerek Arz Odası’na ulaştılar. Görevlilere “Padişahımıza katlini istediğimiz kimselerin isimlerini verdik. Ancak o hiçbir şey yapmadı” diyerek Harem dairesine doğru harekete geçtiler. Aralarından biri “Sultan Mustafa nerededir? Biz onu isteriz” deyince, bir cariye “Sultan buradadır” diyerek feryat etti. İsyancılar kubbeye tırmanıp II. Mustafa’ya ulaşmış, onu tahta geçmesi için Arz odasına götürmüşlerdi. Genç Osman, iş işten geçtiğinin farkına vardı. Artık kötü son onun için çok yakındı. Şeyhülislam ve Kazaskerini isyancılara göndererek tüm isteklerin yerine getirileceği yönündeki teklifi de kabul edilmedi.
Yeniçeri cebecileri hakladı ama...
O sırada tellallar, II. Mustafa’nın tahta çıktığını İstanbul sokaklarında haykırıyordu. Zindanlarının kapıları da açılmış, içerideki suçluların hepsi kaçmıştı. İstanbul karışmış, yağma haberleri gelmeye başlamıştı. Bir alay asker, yeniçeri ağasının öldürülmesinden sonra Sultan Osman’ı Harem dairesinde yakaladı. Bir ata bindirip Ağakapısı’ndan türlü hakaretlerle yola çıkardılar. Panazoğlu adlı bir sipahi, haline acıyarak kendi sarığını padişaha giydirdi. Yolda daha önce meyhanelerini kapattığı esnaftan sultana karşı ağır sözler işitiliyor, fiziki şiddet uygulayanlar oluyordu. Genç Osman’ı işte bu şekilde Orta Camii’ye getirip bir köşeye oturttular. Hal edilen (tahttan indirilen) Padişah, isyancılara pencereden dışarıya seslenmek istediğini söyledi. Müsaade ettiler. Başını dışarı çıkarıp “Ağalarım, yeniçerim, sipahilerim beni buraya böyle getireceğinize yolda tüfenkle vursaydınız daha iyiydi. Bir münafık sözü ile hata ettim affedin. Beni istemez misiniz?” diyerek adeta yalvardı. Asiler hep bir ağızdan “Seni istemeyiz ama ölmene de razı değiliz” deyince Sultan Osman’ın dizlerinde derman kalmadı tekrar içeriye girdi. Bu arada Sultan Mustafa ve validesi Topkapı Sarayı’na götürülüyordu. Cülus merasimi için hazırlıklar yapılacaktı. Ocak ağaları Genç Osman’ı pazar arabasına bindirip Yedikule zindanlarına götürdü. Saltanatta hiçbir padişah böyle zulüm görmemişti. Geceyarısı cebecibaşı ve adamları zindana geldi. Osman’ı boğup müjdeli haberi yeni padişaha vermek istiyorlardı. Gürbüz yiğit olan Genç Osman gelenlerin hepsini hakladı. Nihayet Kalender Uğrusu (meyhanelerden kadeh çalan anlamında) lakaplı iri kıyım sipahi eşkıyası, Osman’ı hayalarından sıkarak etkisizleştirdi, Sultan oracıkta boğuldu. Cenazesi sabah ezanıyla saraya getirilen Genç Osman’ın naaşı I. Ahmet Türbesi’ne gömüldü.” (1622) Solak Hüseyin yaşadıklarını işte böyle anlatıyor. Çocuk yaşta “Farisi” mahlasıyla birçok başarılı şiir de yazmış olan Genç Osman, sıkıntılarını şu dizeleriyle anlatmıştı: “Niyetim hizmet idi Saltanat ve Devletime/ Çalışır hasid ve bedbah acep nektebime.” (Niyetim, devletime hizmet etmekti ama hasetler ve kötü dilekliler felaketime çalışırlar.)