5 Kasım 2024 Salı / 4 CemaziyelEvvel 1446

Evliya Çelebi’yi gezgin yapan cami

Evliya Çelebi, 1630’da rüyasında Ahi Çelebi Camii’ndeydi. Hz. Muhammed’i gördü, Peygamber onu seyahatle müjdeledi. Çelebi, bu rüyadan sonra gezmeye başladı. Onun rüyasındaki camiye adını veren Ahi Çelebi ise ünlü bir hekimdi.

Belkıs Kamut Aktürk4 Ağustos 2013 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Evliya Çelebi’yi gezgin yapan cami

Ahi Çelebi Camii, Kanlıfırın Mescidi ve Yemişçiler Camii isimleriyle de bilinir. Yangınlar ve depremde zarar gören yapı, 2007’deki restorasyondan sonra açıldı.

UNESCO’nun 2011’i Evliya Çelebi’yi anma yılı olarak ilanından sonra 2013 Dünya Belleği  Listesi’ne ünlü gezginin Topkapı Sarayı Müzesi ve Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’nde yer alan Seyahatname’sinin kabul edildiği haberi akıllara Ahi Çelebi Camii’ni getirdi.

Her şeyin bir rüyayla başladığını söyler Evliya Çelebi Seyahatname’nin girişinde.1630 yılı Muharrem ayı Aşure gecesinde murat uykusuna yatar Evliya Çelebi. Yemiş İskelesi’ndeki Ahî Çelebi Camii’nde, ‘nurlu caminin nurlu kalabalığı’ ile beraberdir. Hz. Peygamber’i görür, çok heyecanlanır ve “Şefaat ya Resulallah!” yerine şaşırarak “Seyahat ya Resulallah!” der. Hz. Peygamber de onu hem şefaat hem de seyahatle müjdeler. Bu arada cemaat arasında bulunan Sa’d bin Ebu Vakkas da seyahatlerinde gördüğü yerleri yazmasını ister.

Evliya Çelebi, gördüğü rüya üzerine 1635’te önce İstanbul’u gezmeye başlar. Gezerken gördüklerini, duyduklarını da yazar. 1640’larda Bursa, İzmit ve Trabzon’u gezer. Sahip olduğu  geniş imkanlar ve tanıdıkları sayesinde uzak yolculuklara çıkar. Üstelik savaşlara, mektup taşıyarak ulak olarak katılır. Yanya, Erzurum doğu illeri, Azerbaycan ve Gürcistan’ın bazı bölgelerinden Gümüşhane, Tortum’a Şam’dan Rumeli’ye; Sofya’dan Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerine kadar geniş coğrafyalara seyahat yapar. Seyahatnamesi, sadece 17’nci yüzyıl Osmanlı dünyasını değil gezdiği yerler için önemli bir tarihsel coğrafya ve kültür atlası olarak kabul edilir.

Akıcı, sürükleyici, eğlenceli ve alaycı bir günlük konuşma diliyle yazar gezi notlarını. Hayalgücünü kullanır, geçmişle geleceği birbirine iliştirir. Farklı üslubuyla bazen zaman kavramını ortadan kaldırır bazen belgeler ortaya koyar. Evliya Çelebi’yi günümüze taşıyan en önemli özelliği insana dair her şeyi anlatmış olması. Gezdiği yörelerin farklı mimari yapılarını (ev, cami, mescid, havra, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol gibi) hem de yapılış yıllarına hatta onarımlarına dek not eder.

MİMAR SİNAN, YENİDEN İNŞA ETTİ

‘Kanlıfırın Mescidi’ ve ‘Yemişçiler Camii’ isimleriyle de bilinen Ahi Çelebi Camii, ünlü tıp bilgini Ahi Çelebi Tabib Kemal tarafından yaptırılmış. Helal parayla yapılan cami olarak da ünlüdür. Yapım tarihi belli değil. Sai Çelebi’nin yazdığı Tezkiretü’l Ebniye’de Mimar Sinan camileri listesinde “Yemiş iskelesi yakınında Ahi Çelebi Camii” olarak yer alır. Ancak Ahi Çelebi’nin 1523’te vefat etmesi ve yapının daha önce yapılmış olması, Sinan eseri olmadığı görüşünü de ortaya çıkarır. 1539’da yanan yapının; 1538’de baş mimar olan Sinan tarafından kapsamlı bir onarımdan geçirildiği ya da yeniden yapıldığı düşünülüyor. Tezkire kayıtlarına göre Sinan yapının ilk mimarı değilse bile yeniden inşa edenidir.

Mimari olarak pek fazla özelliği olmayan yapının tek kubbesi tuğla dört sivri kemer üzerine oturur. Kare kubbe kasnağı demirle çevrelenmiş. İki payanda yanlara doğru yer alıyor.

Kapısı yüksekte olduğu için minare kaidesi de dışardan kıble yönünde uzatılmış. Tek minaresi sağda. Altı kubbeli son cemaat yerine bir kapı açılmış. Buradan ilave binalara geçiş sağlanmış.

Burada bulunan çeşmenin kitabesi 1281/1864 tarihli. Yapının cümle kapısı da son derece sade. Mihrap yenileme esnasında mermerle kaplanmış.

Yemiş İskelesi’nde çıkan 1539 ve 1553 yangınlarından başka 1894 depreminde de hayli zarar görmüş ve tekrar onarım geçen yapı 2007’de biten son restorasyondan sonra ibadete açıldı. Yapının mimari özgünlüğü olmasa da İstanbul tarih ve folkloründeki önemi büyük.

Cömert ve hayırsever bir hekim

15’inci yüzyıl ortalarında doğan Ahi Çelebi’nin babası Tebrizli Mevlana Kemal de hekimdi. İlk eğitimini babasından alır. İstanbul’a geldiklerinde eğitimine devam eder. Önce Mahmutpaşa’da bir dükkanda doktorluk yapar. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet’in hekimleri arasında yer alır ve Fatih’in yaptırdığı Fatih Darüşşifası’nda başhekim olur. II. Beyazıd’ın özel hekimi ve Reis-ül-etibba (baş doktor) görevlerine getirilir. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni zamanlarında da benzer vazifelerde bulunur. 90 yaşlarında hac dönüşü vefat eder ve Mısır’daki İmam Şafi Türbesi’ne defnedilir. Yaptığı çalışmalarla yeni ilaçlar keşfettiği, özellikle idrar yolları konusunda uzman olduğu bilinir Ahi Çelebi’nin. Böbrek ve idrar torbası taşları ile ilgili Risale-i Hasat-ül-Kilye vel-Mesane adlı eseri bulunmakta. Ahi Çelebi, hekimliği kadar cömertliği ve hayırseverliğiyle tanınır.

Çok iyi bir eğitim aldı

1611 yılında İstanbul Unkapanı’nda doğan Evliya Çelebi’nin babası Derviş Mehmed Zillî sarayda kuyumcubaşıdır. Aslen Kütahyalı olan aile, fetihten sonra İstanbul’a yerleşir. Evliya Çelebi, çok iyi bir eğitim alır. Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi’nden sonra Enderun’a devam ederken babasından da tezhip, hat ve nakış öğrenir. Musikiyle ilgilenir, ‘hafız’ olur. Dayısı Melek Ahmed Paşa vasıtasıyla Sultan IV. Murad’ın sarayına girer. Yaptıklarıyla beğeni kazanır. Evliya Çelebi’nin seyahat merakı Seyahatname gibi çok önemli eseri kaleme almasının başlangıcıdır. Çelebi, hayatının önemli bir kısmını seyahatlerde geçirir ve gezileri devlet himayesinde olduğu için yarı resmi kabul edilir.