ZİMEM DEFTERİ
Ramazan günlerinde zenginler bakkal, manav gibi dükkânlara giderdi ve veresiyelerin yazıldığı zimem defterini çıkarmalarını isterdi. Defterden rastgele bir sayfa koparılır ve “Silin borçlarını, Allah kabul etsin” derlerdi.
MUMDAKİ ZARAFET
Eskiden mumu veya lambayı yakmak, söndürmek gibi tabirler kullanılmazdı. Bu kelimelerin kaba olduğu düşünülür, lambayı uyandırmak ya da mumu dinlendirmek gibi ifadeler tercih edilirdi.
TANRI MİSAFİRİ
Kültürümüzün değerli Tanrı misafiri’ kavramında karnı aç olanlara kapımızı açarız. Özellikle Ramazan’da maddi durumu iyi olanların iftar vakti evlerinin kapısını açık bıraktığı ve açların çekinmeden girip sofraya oturdukları bilinir.
KAPI TOKMAĞI
Osmanlı’da kapılarda iki adet tokmak vardı. Erkek misafirler kalın, kadınlar ise ince ses çıkaran tokmağı kullanırlardı. Böylelikle ev halkı da kapıdaki misafir hakkında bilgi sahibi olur, ona göre karşılarlardı.
ZAMANE KADINLARINI KISKANDIRAN HEDİYE
Eskiden erkeklerin kadınlara almak için en çok tercih ettiği hediye aynaydı. Çünkü ayna hediye etmek, kibar bir şekilde “Sana senden daha güzel verilebilecek bir hediye yok” demekti.
GÖNÜL ZENGİNLİĞİNİN EMARESİ
Sadaka taşları, genelde cami ve türbelerin köşelerinde bulunurdu. Zenginler gösterişten çekindiği için sadakaları bu taşlara koyar, fakir de gece gelip ihtiyacı kadar olanını alırdı.
TÜRK KAHVESİNDEKİ GİZLİ MESAJ
Eve bir misafir geldiğinde kahvenin yanında bir bardak su ikram edilirdi. Misafir eğer aç ise suyu, tok ise kahveyi içerdi. Ev sahibi böylece misafirin aç olup olmadığını hemen anlar ve sofra kurardı.