26 Nisan 2025 Cumartesi / 28 Sevval 1446

Bizi Ramazana ulaştır

Bosna’dan, Edirne’den Köstence’den, Şam’dan İstanbul’dan, Medine’den Mekke’ye uzanan kutlu yürüyüşün ilk adımıdır Recep ayı. Bu ayda eski gelenekleri hatırlayalım.

İBRAHİM SARP2 Nisan 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Bizi Ramazana ulaştır

Hicri takvime göre Recep ayına girdik. Yani mübarek ‘üç aylar’ın ilki. İçinde bulunduğumuz günler her ne kadar Ramazan ayının müjdecisi olarak kabul edilse de aslında Kurban Bayramı’nı müjdeler. Yüz yıllar boyunca Bosna’dan, Köstence’den, Selanik’ten, Edirne’den, İstanbul’dan, Bursa’dan, Diyarbekir’den, Şam’dan, Kahire’den, Kudüs’ten... Medine’ye, Mekke’ye uzanan bir kutlu yürüyüşün adıdır ‘üç aylar’. Bütün heyecan ise Recep ayının 12. günü yola çıkan, Hac kafilesi, Sûrre Alayı içindi. 

HAC HEYECANI

Sûrre Alayı, Hac mevsiminde kutsal topraklara ulaşması için, Recep ayının 12. günü hacca gideceklerle birlikte yola çıkar, Şam’da Ramazan ayını geçirirdi. İki ay sonra vardıkları Mekke’de İstanbul’dan gönderilen hediyeleri dağıtır, Haccı eda eder ve geri dönerdi. 

İstanbul’daki törenler alayın yola çıkmasından birkaç gün önce başlar, 50-60 kişilik bir topluluk sokak sokak dolaşarak Sûrre alayına halktan yapılacak küçük katkıları toplardı. Böylece bu hizmetten pek çok kişi nasiplenmiş olur,kutsal topraklara kendi gitme imkanı olmayanlar verdikleri sadakaların gitmesiyle mutlu olurlardı. 

Padişah alayı Topkapı Sarayı’nın önünden uğurlardı. Surre alayları Mekke ve Medine’deki kutsal emanetlere dair çeşitli ihtiyaçların giderilmesi Haremeyn’deki imar ve tamir faaliyetlerinin yapılması, bütün dünyadan hac için gelen Müslümanların ibadetlerini rahatlıkla yapabilmesi için harcanırdı. Gönderilen hediye ve paraların önemli bir kısmı oranın fakirlerine dağıtılırdı. Ayrıca Mekke emirine, Mekke ve Medine ileri gelenlerine ve çöl Araplarına da hediyeler gönderilirdi. Alay, yol boyunca ilerlerken altmışın üzerinde yerde konaklar, hacıların kaldıkları bu menzil külliyelerinin bakım ve onarımlarını da gerçekleştirilirdi. Böylece pek çok ülkeden gelen hac kervanlarının konaklama yerleri de Osmanlı tarafından imar edilmiş olurdu.

NE SÛRRE KALDI NE ALAY

Birinci Dünya Savaşı’nın çok yoğun yaşandığı yıl (1917-1918) ancak Şam’a kadar ulaşabilen hediyeler, 1919’dan sonra artık yollanamaz oldu. Son halife Abdülmecid Efendi ise 1923-1924 yıllarında bu geleneğe resmen son verdi. Artık ne ihtişamlı Sûrre Alayları’na sadaka verenler, ne de şehirlerimizde bu kutlu kervanın yolunu gözleyenler kaldı. 

HER EVDE BİR TELAŞ 

Osmanlı memleketinde Ramazan ayına çok önem verilirdi. O sebeple Recep ayının başında her evde hazırlık ve tedarik başlardı. Mülkiye Nazırı Pertev Paşa’nın torunu Abdülaziz Bey ‘Osmanlı Âdet ve Merasimleri’ adlı kitabında yüzyıllarca bitmek bilmeyen tatlı telaşı şu cümlelerle aktarıyor: “Halk sair günlere ait erzak ve ev ihtiyaçlarına ilâveten, imkânları nisbetinde reçeller, sucuk veya pastırma, zeytin, peynir, şerbetlik şekerler, şuruplar, kâfi miktarda şeker ve hoşaflıklar, güllaçlar, çorbalıklar alırdı. Ayrıca hânelerdeki sahan, tencere, sini gibi bakır kaplar kalaylanır, hallaçlar çağrılır, yatak takımlarının yün ve pamukları attırılırdı.

ÇOCUKLARA DÜDÜKLÜ KAŞIK

Zenginler, yeni kürkler, elbiseler ve seccadeler alır, hanımlar Ramazan-ı Şerîf’te giymek için kendilerine ve hizmetçilerine yeni elbiseler yaptırırlar, hatta bazıları oda döşemelerini bile yeniletirlerdi. Yine herkes kudretine göre zarif kahve fincanları, su bardakları, kıymetli kaşıklar alır, çocukların hoşuna gitsin diye sapı düdüklü kaşıklar tedarik edilirdi.

KARAGÖZ VE ORTA OYUNU

Çarşı pazarlarda bakkallar demet demet renkli bağlara bağlanmış güllaçlar, sucuk veya pastırmalar asar ve her türlü erzaklarını teşhir ederlerdi. Şekerci dükkânlarında türlü reçel numuneleri birer ufak tabağa konurdu. Dükkânlar, envâi çeşit şerbetlik şekerler ve şerbetliklerle süslenirdi. Bütün mahallelerdeki kahvehaneler silinir, camları temizlenir, hayalciler (gölge oyunları) ve zuhûrî kolları  (orta oyuncuları) icrâ-yı sanat etmek için Dersaadet’in kalabalık yerlerindeki büyük kahveleri kiralarlardı. Büyüklerin çoğu hoşa gidecek bazı şeyler almak, oturup vakit geçirmek üzere bedesten denen yere gidecekleri için oralarda da ne kadar nefis eşya varsa dükkânlarda teşhire konurdu. Dolap denen dükkânlarda insanların oturması için ufak minderler bulunurdu.

CAMİLER BAYRAM YERİ

Câmilere, hangi vakfın hayratından ise o vakfın nâzır-ı umûr’u olup mütevellî denen kişiler aracılığıyla mumlar, zeytinyağları verilir, câminin kandil, süpürge gibi diğer noksanları tamamlanırdı. Büyük selâtîn câmîlerine âit tezyinat ve eksikler için Evkâf Nezâreti tarafından memurlar tayin edilir ve Şâban ayının 15. günü iki minareli olan camilere geceleri kandilden yazı ve çiçek yapmak için mahyâ ipleri kurulurdu. Böyle büyük selâtîn câmîlerinin avlularına ve bilhassa Hazret-i Hâlid, Fâtih Sultan Mehmed, Sultan Bâyezîd, Ayasofya câmîlerinin avlularına sergiler kurulurdu. Bu sergilerde tesbihçiler tesbihleri ve sahaf denen kitapçılar çeşit çeşit nefis Mesâhîf-i Şerîfe’leri, el yazması ve nüshası çok kıymetli ve nâdir olan nefis kitapları geçici olarak avluya getirdikleri camlı dolaplara koyarlardı.”