24 Kasım 2024 Pazar / 23 CemaziyelEvvel 1446

Bir iyilik hareketi: Çorbada Tuzun Olsun

İstanbul Beyoğlu’nda küçük bir mutfak: Çorbada Tuzun Olsun Derneği. Evsizlerin hikâyelerine ortak olmak, gönüllerine dokunmak için aracımız dedikleri çorba kâseleriyle her gün yollara düşüyorlar. 

SİNEM KARAHAN23 Aralık 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Bir iyilik hareketi: Çorbada Tuzun Olsun

Çorbada Tuzun Olsun Derneği 7’den 70’e her yaştan gönüllünün bir araya gelerek ayakta tuttuğu insani yardım çalışmaları yapan bir sivil toplum örgütü. Dernek Başkanı Ahmet Türker, “İşimizi, Akut’un mantığı gibi düşünebilirsiniz, onlar nasıl fiziksel afetlerde enkazların altından birilerini çıkarmaya çalışıyorsa, biz de gönüllülerimizle her akşam çorba dağıtırken sosyal ve manevi enkazların altında kalan insanları kurtarmaya çalışıyoruz.” diyor. Dernek uzun süredir yürüttüğü yardım faaliyetlerini yeni projeleriyle taçlandırıyor. 

ÇORBADA TUZUN OLSUN NASIL BÜYÜDÜ?  

Basın, Medya ve İletişim Sorumlusu Hamdi Koçoğlu, 4,5 yıl önce Eyüp bölgesindeki bir evsize çorba verilmesiyle başlayan hikâyenin dernekleşme sürecini paylaştı. Koçoğlu: “Çorbada Tuzun Olsun büyüme sürecinde, belirli kriterlerden asla ödün vermedi. Gönüllülük esasına göre faaliyet yürüten kadrolarla çalıştık. Sosyal sorumluluk bilincinden hiç kopmadık ve evsizlerin haklarını ön planda tuttuk. Sosyal medyanın gücünü olumlu yönde kullanarak, binlerce insanın gıda dağıtım faaliyetlerimizde gönüllü olmasını sağladık. Üniversitelerdeki örgütlenmemiz, onlarca şirketin ve medya kurumunun destek vermesi, toplumda farkındalık oluşturmamızı sağladı. Herkese İstanbul’da evsizlik sorunu ile mücadele ediliyor bilgisini yaymayı başardık.” 

Ahmet Türker, evsizliğin sadece ekonomik sebeple ortaya çıkmadığını sosyal travma ve sokağa düştükten sonra edinilen bağımlılıklardan da kaynaklandığını söylüyor. 

GÖNÜLLÜLÜK DEDİĞİN GÜNÜBİRLİK OLMAMALI

Türker, AR-GE çalışmalarını yürüttükleri Geri Kazanım Projelerine değinerek, “Şu an program dahilinde pilot çalışma olarak bir arkadaşımızı bağımlılıklarından kurtardık, sosyal travma evresini geçti ve bir yerde barınabiliyor. Bir oda tutmasına, o odanın içinin yerleştirilmesinde yardım ettik. Daha sonra işe başladı, ilişkimizi sürdürüyoruz, Topluma adapte olduktan sonra derneğimizde gönüllü olarak çalışacak.” diyor. 

Proje kapsamında geri kazanım için gelen evsiz ve bu süreçte destekte bulunan tüm kişi ve kurumlarla sözleşme imzalayacaklarını söyleyen Türker, “Sokakta yaşayan dezavantajlı grup genelde bağımlıdır. Siz bağımlı birini topluma adapte edemezsiniz. Bu nedenle bireyin önce kendini hazır hissedip bunu istemesi gerekir. Biz bu aşamada konuyu sözleşme ile güvence altına alacağız. Çünkü insanlar gönüllü yürütülen projelerin devamlılığını sağlayamıyor. Gönüllülük, sürdürülebilir olursa karşılık bulur. Bir insanın hayatına dokunup sonra onu bırakmak yapılacak en büyük kötülüklerden. Biz de sözleşmelerle bunun önüne geçmeyi hedefliyoruz. Sürece dahil olan kurumlar nedensiz olarak çekildiklerinde sağlamakta söz verdikleri hizmetin karşılığını derneğimize ödeyecekler biz de yarım kalan süreci başka biriyle tamamlayacağız. Bağımlılıktan kurtulup, doktoru tarafından barınma ve çalışması uygun görülenlere ev ve iş için yardım aşamasına geçeceğiz. Üç ay süre ile masraflarını karşılayıp ekonomik ilişkilere dahil olma sürecinin tamamlanmasını bekleyeceğiz. Çünkü kötü alışkanlıklardan yeni kurtulmuş birinin eline denetimsiz bir para vermek tüm çabayı çöpe atabilir. Bu süreçler aşamalı olarak devam edecek ve evsiz, toplum çarklarına dahil olma serüvenini tamamlayacak.” şeklinde konuştu.

Devleti suçlamak yersiz sen de elini taşın altına koy!

Ahmet Türker, sivil toplum örgütlerinin, üçüncü sektörü oluşturduğunu söylüyor. Türker: İnsanlar evsizlik ve bağımlılık için devlet ve özel sektörü suçluyor. Oysa devletin görevi kanunları çıkarmak, bunların denetimini yapmak ve olağan kaynakları oluşturmak için size koşulları inşa etmek. Özel şirketlerin görevi fon oluşturmak. Biz ise fon oluşturan ve kanunları çıkarıp denetimini yapan kişilerde farkındalık oluşturup onlarla birlikte çözüm üretebilmek için varız. Üniversitesi öğrencisi Buse Yavuz, derneğin İnsani Yardım Koordinatörü. Yavuz, “Derneğin görünen yüzü çorba dağıtımı fakat ihtiyaçları olan kıyafet, hijyen malzemesi gibi yardımlarda da bulunuyoruz. Kışın mont, battaniye, çorap, ayakkabı gibi ihtiyaçları oluyor. Biz bu ihtiyaçları bağışlar yoluyla sağlıyoruz fakat tam da bu noktada altını çizmek istediğim bir durum var. Evsizleri eskici gibi görmemek lazım, insanlar bağış yaparken bunu göz ardı etmesin. Evsizleri topluma geri kazandırmak için sponsor ve bağışçılara ihtiyacımız var. Gıda, sağlık, giyim, hastane ve lojistik firmalarından işbirlikçiler bekliyoruz” dedi. 

Kapımız ve kalbimiz  sonuna kadar açık, bekleriz... 

Oyuncu Yeşim Ceren Bozoğlu, derneğe gönül verenlerden. Derneğin Türkiye’de ciddi boyutta olan evsizlik sorununa dikkat çektiğini ifade ediyor. 

Bozoğlu, “İstanbul’un soğuğunda gece vakti bir evsiz kardeşimizi karlar altında gördüğümde çok etkilenmiş, o gece sosyal medyaya bir kar fotoğrafı koyup ‘Keşke evsiz kardeşlerimiz için çalışan bir dernek olsa’ yazmıştım. Allah duamı duymuş olacak ki kısa süre sonra derneğimle tanıştım. Burayla kurduğum bağ benim için çok kıymetli. Dernekte hiçbir şekilde dil, din, ırk, sınıfsal statü gözetilmemesi, herkesin eşit oluşu beni çok etkiledi. İlk dağıtıma geldiğimde punk bir arkadaş, çarşaflı bir kardeşimiz, bir profesör ve bir ev hanımıyla çorba paketlemesindeydik. Bu gönül birliği muhteşem bir hal” diyor. Fiili olarak çorba dağıtımına da katılan Bozoğlu, etkilendiği olayı şöyle anlatıyor: “Bir evsiz kardeşimiz hasta ve iki gündür birşey yememiş olmasına rağmen, uzatılan ikinci kase çorbayı reddedip, ‘Başkasının hakkı o, ben alamam’ demişti. Tok gözlülük nedir sorusuna ders niyetine okutulabilecek bir durum. Dağıtıma çıkan insanın hayatı değişiyor, şükrü artıyor. En önemlisi eften püften şeylere şikayet etmeye utanır hale geliyorsun. O yüzden herkesin yaşaması gereken bir deneyim bence.”

Kimlik, vatandaş olmanın ilk basamağı 

“Yaşadıkları sosyal travmalar, ilişki bozuklukluları nedeniyle kendini toplumdan izole etmiş evsizlerin en büyük sorunlarından biri ‘kimliksiz’ yaşamak zorunda olmak. Kimlik taşımak bir insanın vatandaş olarak yaşamaya başlaması, topluma adapte olmasının ilk adımıdır. Birey kimlik çıkarmak için başvurduğunda devlet ikamet ve birinci derece yakın soruyor. Bu noktada evsizler birinci derece yakınlarını tanıyorlarsa bile hiçbir şekilde görüşmek istemeyerek, kimliksiz yaşamayı tercih ediyorlar.” diyen Türker şunları söyledi: “Devletin ikamet ve birinci derece yakın istemeden evsizleri kimliklendirme yoluna gitmesi gerekiyor. Evsizlerin kimlik taşımaya başlaması vatandaş olarak sistemin içine dahil olması anlamına geliyor. Bu da toplumun denetimi açısından çok önemli.”