Türkiye’nin ilk kadın sedefkarı olan Fatma Ayran, usta usta gezip “Çırak lazım mı?” sorusuyla kendine çalışacak bir atölye aramış. Zorlu geçen öğrenme sürecinde üç ay ustası sadece zımpara yaptırmış. Ustalık eserini yapması ise tam üç yılını almış. Eserlerine imza atmayacak kadar da mütevazı olan Ayran “Hiçbir vakit bir usta ‘Usta oldum’ dememeli. İnsan, ben oldum dememeli ki kendini ögrenmeye kapatmasın” diyor. Henüz 20’li yaşlarında olan bu genç usta ile sanata nasıl gönül verdiğini konuştuk.
Bu sanata ilginiz nasıl başladı?
Küçük yaşlarda başladım. Tezhib eğitimimi Hatice Aksu ve Münevver Uçar’dan daha sonrasından da Hat Sanat eğitimini Hattat Abdullah Gün’den aldım. Daha öncesinde müzehhibe Hatice Aksu‘nun yanında çalışıyordum. Onunla birlikte Kültür Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu etkinliklere katılıyorduk. Yan standımızda hep bir sedef ustası oluyordu. Bir gün benim de sedeften bir parça kesme fırsatım oldu. Sedefi işledikten sonraki güzelliği, rengarenk olması beni çok etkiledi. Sonrasında sanatı araştırmaya başladım. Araştırma sürecinde, kaybolmaya yüz tutmuş bir sanat olduğunu ve pek az ustasının olduğunu öğrendim. Bir de başlamamdaki en önemli unsur daha önce hiçbir kadın ustasının olmamasıydı. Sonra bir usta bulup “Çırak lazım mı?” sorusu ile sedefe tam anlamıyla başladım.
Zanaatkarların sırrı sabır derler. Çıraklıktan ustalığa geçiş için çok sabrettiniz mi?
Usta-çırak olabilmem için üç ay zımpara yaptırdı. Fakat her an ustamın yanında olduğum ve daha öncesinden de tezhip sanatı hakkında bilgim olması nedeniyle çıraklık dönemim çok uzun sürmedi. Çıraklığım boyunca birçok müzik enstrümanı ve kutu işledim. Daha sonra ustam kalfa oldun dedi ve bir ayna işlememi istedi. Ayna yapımını araştırdım ve hiç yapılmamış bir eser yapmak istedim. Desenleri, işçiligi, malzemesi zengin bir iş olsun istiyordum. Kalfalık işim ve aynı anda ustalık işi olan aynamın yapımı tam üç yıl sürdü.
Ve ayna ile usta oldunuz…
Bana göre hiçbir vakit “Usta oldum” denmemeli. Çünkü ustalığın sınırı yok. Yani her yaptığınız iş her müşteri yeni bir şeyler öğrenmenize vesile oluyor. İnsan, ben oldum dememeli ki kendini ögrenmeye kapatmasın. Bu nedenden ötürü hiçbir zaman usta oldum diyemem.
Peki hiç bilmeyenler için sedef sanatını nasıl anlatırsınız?
Sedef sanatı ince bir marangozluk işidir. Bir sürü sanatı bir araya toplar. Tezhip sanatını, hat sanatını, kuyumculuğu, marangozluğu, tasarlamayı birleştirilerek yapılan bir sanat. Sedef, sıcak denizlerin akıntılı sularında tuz, kireç ve fosfordan oluşan kalker bir madde. Beyaz, arusek, çöp, taş, sedef olmak üzere çeşitlenir.
İyi bir sedefkar olmak için neler gerekiyor?
Dikkat edilmesi gereken ilk şey işleyeceğiniz ağacın özelliğini çok iyi biliyor olmanız. Ayrıca işleyeceğiniz ahşabın işlemeden önce kuru olmasına da dikkat etmeniz gerekiyor. Bir diğer önemli nokta da kestiğiniz malzemenin ölçülerinin hatasız olması gerekiyor. Çünkü ölçüde 1mm’lik bir hata bile yapılmış olsa çizdiğiniz desenin simetrisi bozulur. Aynı zamanda tüm Osmanlı sanatları örneğin hat, tezhip gibi tüm sanatlar hakkında bilginiz olması gerekiyor.
ESERLERİME İMZA ATMAM
Bu zamana kadar en unutamadığınız çalışmanız nedir?
Atölyemi ilk açtığım zamanlardaydı. Eski bir işin tamiri gelmişti. Bu gelen iş sedefleri kırılmış, dökülmüş ahşabı kurtlanmış bir sehpaydı. Fakat o işi yaparken hissettigim huzur bambaşkaydı. Gün nasıl bitiyordu anlamıyordum. Sehpaya her baktığımda kimin yaptığını, yaparken ustasının neler düşündüğünü hissetmeye çalıştım. Her seferinde usta neden böyle bir esere imza atmamış ki diye düşündüm. Sonra anladım ki benlik duygusu ile bu sanat yapılmaz. Ancak benlik duygusundan kurtulursanız bir eser çıkarabiliriz. O günden bu yana yaptığım hiçbir eserime imzamı atmam. İmza yerine tarzımdan tanıyabilecekleri bir desen bir yazı yapmayı seçtim.
Sedef sadece geleneksel şekilde öğrenilebilir
Bir kadın olarak bu sanatı icra ederken zorlandığınız şeyler oldu mu?
Tarihden bu yana hiçbir kadının bu sanatı icra etmemesi sadece erkekler tarafından öğrenilen bir sanat olması her alanda muhatabınızın erkekler olmasını beraberinde getiriyor.
Bu sanatın Türkiye‘deki durumu ve geleceği nedir?
Bu sanat Osmanlı döneminden sonra kaybolmaya yüz tutmuş. Türkiye genelinde pek fazla sedefkar yok. Bu sebepten günümüzde de çok az sedefkar olduğu için çok az usta yetişiyor. Sedef sanatı sadece geleneksel şekilde öğrenildiği için yani çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa yapılan bir yolculuk olduğundan çok sabır gerektiriyor. Artık o kadar çok sabır gösterebilecek insan da yok.
Sedefkarkar Mehmet Ağa, Dalgıç Ahmet, Vasıf Hoca bu sanatın büyük ustalarından. Ustaların yaptığı eserleri görünce o eserler kadar iyi eserler çıkarmayı hedefledim. Bu sanatın günümüzdeki en iyi icracısı benim idolüm olan Salih Balakbabalar.