22 Kasım 2024 Cuma / 21 CemaziyelEvvel 1446

Ayasofya ve Fatih’in bedduası

Her kim benim bu mâbedimi camilikten çıkarıp başka bir şeye çevirirse; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun! Onlar, hiç hafiflemeyen bir azâbın içinde kalsınlar! Öyle ki, yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiç kimse bulunmasın!..

İBRAHİM SARP28 Mayıs 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Ayasofya ve Fatih’in bedduası

Tarihi insanlık kadar eski olan İstanbul, birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Dört bir yanı surlarla çevrili olan bu eşsiz güzellikteki şehir sayısız kereler kuşatılmışsa da kendini kimseye teslim etmedi. 

Ancak Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu sırada, Osmanlı’nın 7. Padişahı Sultan Mehmet şehri kuşatır. İmparator, bir mektup göndererek, kuşatmanın kaldırılması halinde padişahın belirleyeceği miktarda vergi vereceğini ve surlara kadar bütün toprakların Osmanlı’ya geçeceğini bildirir. Henüz 21 yaşındaki padişah elçilere “Efendinize söyleyin, direnmeyi bırakıp şehri teslim etsin. Bunu yaparsa Mora’nın hakimiyetini kendisine ihsan edeceğiz. Razı olmazsa şehre zorla gireceğiz. Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmet Han olarak peygamber müjdesi peşindeyiz” cevabını verir.

564 yıl önce, 29 Mayıs 1453 Salı günü, Sultan Mehmet ve ordusu 52 gün süren kuşatma sonunda şehre girdi. Sultan Mehmet, Türk askerlerinin kale burçları dâhil, şehrin her tarafından göklere yükselen tekbir ve ezan sesleri arasında, nihayet Ayasofya’ya geldi.

KOSTANTİN DÜŞTÜ

Osmanlı ordusu şehre girince yerli halkı şaşkınlık ve perişanlık sarmıştı. Bilinçsizce sağa-sola koşuşturanlar, kaçıp kurtulmak için limanlardaki gemilere binmeye çalışanlar, surların üzerinden atlayarak intihar edenler bile vardı. Fakat halkın büyük bir kısmı, kurtuluşun en büyük kiliseye sığınmakla gerçekleşeceğine inandığından Ayasofya’ya doluşmuştu. 1400 yıllık muhteşem mabedin önüne gelince atından inen genç Fatih, sıkıca kapanan kapıları asker marifetiyle açtırdı. Padişah kadın, erkek, çoluk-çocuk binlerce kişinin içeriye doluşmuş olduğunu gördü. Halk ve papazlar, ağlayarak yerlere kapandılar. Padişah, karşısında eğilen kalabalığın önünde bulunan Ortodoks patriğine ve halka, “Kalkınız! Ben Sultan Mehmet; sana, emsallerine ve bütün halka söylüyorum ki; bugünden itibaren artık ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız!” diye meşhur fermanını buyurdu. Daha sonra Ayasofya’da dile getirdiği ‘bütün sanat ve ticaret erbabı ile halkın, can, mal, din ve mezheb yönünden hür olduklarını ilan eden’ konuşmasını yazıya döküp mühür bastı.

SULTANIN FETİH GANİMETİ

Artık Ayasofya Camii olarak anılacak olan tarihi yapı, fethin en büyük nişanı ve Fâtih Sultan Mehmet’in fetih ganimetiydi. Fâtih, fetihten sonra kendisine sunulan Bizans servet ve hazinelerinin hepsini reddetmiş; ganimet olarak Ayasofya ile birlikte yedi kiliseyi kabul etmeye razı olmuştu.

KİLİSEDEN CAMİYE DÖNÜŞ

Fâtih Sultan Mehmet, muhteşem mabedin, üç günde, Cuma gününe kadar, camiye dönüştürülmesini emretti. Önce Hristiyanlığa ait kutsal eşyalar dışarı çıkarıldı. Mihrap, minber gibi eklemeler hazırlanıp tamamlandı. 1 Haziran Cuma günü erkan-ı devletle Ayasofya’ya gelen Fâtih, ilk Cuma namazını kıldı. Minbere çıkan Hoca Akşemseddin de hutbe okudu.

KIYAMETE KADAR KALACAK

Fethin timsali olan Ayasofya’yı, kıyamete kadar cami olması şartıyla vakfeden Sultan Fatih, caminin vakfiyesine şu duasını da eklemeyi ihmal etmedi: Benim bu mabedim, dünya durdukça cami olarak kalacaktır. Her kim benim bu mabedimi camilikten çıkarıp başka bir şeye çevirirse; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun! Onlar, hiç hafiflemeyen bir azabın içinde kalsınlar! Öyle ki, yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiç kimse bulunmasın!.. Fâtih, ganimet olarak kendisine bağışlanan Ayasofya’yı tadil ve tamir ettirip, güneybatı köşesine ahşap minare yaptırdı. Ayasofya’nın tapusunu üzerine kaydettirdi. Tam 481 boyunca ezanlar, kametler, tekbirler, Kur’an tilavetleri kubbesinde çınlayıp durdu…

ARTIK BİR İSLAM ŞEHRİ

Fâtih Sultan Mehmet, büyük Roma’nın en büyük kilisesini camiye çevirerek, Kostantin’in artık bir İslâm şehri olduğunu bütün dünyaya ilân etti. Ancak Ayasofya Camii 27 Ağustos 1934’te, müzeye çevrilmek üzere ibadete kapatıldı. İçindeki İslâm nişaneleri kaldırıldı. Etrafındaki medreseler yıkıldı. Hatta ünlü hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin eseri ‘Allah Celle Celalühü’, “Muhammed Aleyhisselam” ve dört halifenin isimlerinin yazılı bulunduğu 7,5 m. çapındaki levhalar, çıkarılmak için yerlerinden sökülmüş ise de mabedin hiçbir kapısından sığmayınca tekrar yerlerine asıldı. Son yıllarda İstanbul’daki Küçük Ayasofya, İznik Ayasofya, Vize Ayasofya ve Trabzon Ayasofya ibadete açıldı. Sıra Büyük Ayasofya’ya geldi.

İBADETE AÇILSIN (MI?)

Üç yıl kadar önce FETÖ, yayın organlarıyla “Ayasofya ibadete açılsın” diye yoğun bir kampanya başlatarak hükümetin üzerinde baskı kurmaya çalıştı. Gazeteler, televizyonlar hep bu konuyu işledi. Siyasetçilerin ve tarihçilerin desteğini isteyerek alışık oldukları üzere bir taşla çok kuş vurmaya çalıştılar. Fakat daha sonra öncelikli hedeflerinin Ayasofya’yı ibadete açacak ihtimalleri ortadan kaldırmak olduğu anlaşıldı. Ayasofya davasını sahiplenir görünerek  ‘Ayasofya camiye dönüştü’ yaygarasıyla Hıristiyan kamuoyunun Türkiye’ye ve hükümete yönelik tepkisini çekmek istedikleri ortaya döküldü. 

Yaptıkları işte o kadar başarılı oldular ki bugün bile samimi Müslümanlar “Ayasofya ibadete açılsın” demekten çekinir oldu. İşin ucunda zaten dört bir koldan “Türkiye’ye saldırıya geçen Batı karşısında ülkemizi daha da zor bir duruma düşürmeye çalışmakla suçlanmak” da var, “Kripto” yaftası yemek de... Yine de her türlü tehlikeyi göze alarak, Türkiye’nin egemenlik meselesi haline getirilen Ayasofya’nın ibadete açılmasını, bu milletin Fatih’in bedduasından kurtulmasını istediğimi belirtmeliyim. Recep Tayyip Erdoğan’ın halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olmasının ardından, İngiliz dayatması parlamenter yönetim sisteminin halk iradesiyle kaldırılıp, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğimiz bir dönemde, bunun çok şık bir hareket olacağı kanaatindeyim. “2019 seçimleri öncesi Türk ve İslam dünyasının manevi başkenti olan İstanbul’un Batı hegemonyasından kurtuluşunun bir sembolü olarak Ayasofya ibadete açılsın” duası hep dilimizde, gönlümüzde… 

SON FORMÜL KARANLIK IŞIK

Bu sıralar Ankara kulislerinde Ayasofya’nın ibadete açılması için bir takım formüller üzerinde çalışıldığı konuşuluyor. Ayasofya’nın beş vakit ibadete açık olacağı, aynı zamanda günün belli zamanlarında da turistlerin ziyaret edebileceği bir yöntem geliştirildi. Mabetteki ikon, insan figürleri, mozaik ve fresklerin ibadete engel olmaması için namaz saatlerinde bu tarihi eserlerin siyah ışıkla karartılması gündemde. Böylece hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için önem arz eden 2 bin yıllık bu tarihi yapının statüsü, her iki tarafı da memnun edecek bir çözüme kavuşmuş olacak.