Sevgili arkadaşımız Bedir Acar, benden, Süheyl Ünver için yazmamı isteyince, duraksamaksızın ‘hemen’ dedim. Her şeyin güncelle, günü birlikle sınırlandığı bugünlerimizde Bedir, eşsiz Süheyl Ünver’i gündeme getirmek istiyordu...
Görkemli incelikler...
Kubbealtı Neşriyatı, Bursa, Edirne defterlerinden sonra, bu kez de Orta Anadolu Defterleri’ni yayınlamış. Bugün ne yazık ki bu defterlerin, bu kitapların, Ünver’in büyük, saygın, akıllara durgunluk verici emeğinin ilgi alanı hayli dar. Oysa Ünver, uzun yıllara dayalı çabasıyla, birçok defterde, memleketin tarih, sanat, mimari eserlerini yaşatmak istemiş! Yaşatamayacağını belki için için hissetmiş. Öyleyken, defterlerinde, hem çok alçakgönüllü hem görkemli resim çalışmalarıyla, inceliklerle örülü yazılar, bilgilendirmelerle, bu değeri bilinmeyecek eserleri, yapıları, memleket görünümlerini yarına belgelemiş!..
Önce A. Süheyl Ünver’in İstanbulu’yla tanımıştım bu derin kişiyi: Eser sahibi, İstanbul mezar taşları başındaki fotoğrafıyla görülüyordu. Tepede bir İstanbul mezarlığı. Aşağıda, kıyıda, sıra sıra fabrika bacalar; Ziya Osman Saba’nın bir dizesi kadar yürek yakıcı fotoğraf.
Sonra Ünver’in İstanbul’a dair benzersiz yazılarından, incelemelerinden esriyip gittim. Ünver’i de kendimce tanımaya çalıştım: İki kültürü de özümsemiş bir geçmiş zaman kişisi mi, yoksa, yenilikten ne alımlamamız gerektiğini bilgece bir ifade ediş kişisi mi; herhalde her ikisi de.
Meğer, şimdi defterlerle anlaşılıyor ki, Süheyl Ünver’in özlemi, ülküsü memleket çapındaymış. Orta Anadolu Defterleri’nden alıntılıyorum: “Biri dedi: - Servi, mitolojik, ebedi ağaç. Ruhun kaybolmayacağından dolayı mezaristanlara dikilmiş.” Sözcüklerden bile yansıyor sentez arayışı: Servi, mitolojik, mezaristan...
Doğu-Batı kardeşliği
Bir başka notunda da, “Kıymetli üstad dostum Cevat Memduh Altar” diyor. Yani, İbsen çevirmeni ve Opera Tarihi yazarı Cevat Memduh. Doğu-Batı Süheyl Ünver’de birbirine körü körüne karşı olmamış hiçbir zaman; hatta kardeş.
Orta Anadolu Defterleri özellikle Ankara resimleri ve Ankara yazılarıyla meraklısını mutlu kılabilir, acı düşüncelere yönlendirse bile. (Yalnız bir yakınmam var: Süheyl beyin inci gibi elyazısı basımda korunmuş; fakat bazı notlar o kadar küçük harfli ki, okumakta hayli zorlandım, hatta bazı notları okuyamadım. Keşke bir de basım harfleriyle işlenseydi...)
İki yaşam, iki sanat ve kültür insanı beni hiç değilse otuz yıldan beri büyülüyor: Biri Malik Aksel, ikincisi - şüphesiz - Süheyl Ünver!..
Süheyl Ünver’in Edirne, Konya, Bursa ve Orta Anadolu defterleri, bir aydının, memleketin yitip giden sanatsal değerlerini kayda geçirme çabası olarak da okunabilir.