Binlerce yıllık geçmişe sahip Türkiye, kültürel anlamda dünyanın en zengin ülkeleri arasında. Müzeleri dolduran tarihi eserler kadar nesilden nesile aktarılarak günümüze ulaşan kültürel miraslar bunun en büyük kanıtı.
Türkiye'nin mesir macunundan gölge oyununa, sema törenlerinden Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ne kadar pek çok kültürel değeri bulunuyor. Öyle ki Kültür ve Turizm Bakanlığının Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanteri'ne kayıtlı unsur sayısı 294'e yükseldi. Üstelik bunların 20'si UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'nde yer alıyor. Türkiye bu yönüyle UNESCO'ya en çok somut olmayan kültürel unsur kaydettiren 5 ülke arasında.
TRT Haber'in derlediği habere göre, Türkiye'den UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne kabul edilen kültürel unsurlar ve listeye eklenme tarihleri şöyle sıralanıyor:
Taklit ve canlandırmalar yoluyla bir öykü anlatma sanatı olan meddahlık köklü bir gelenek. Meddahlar, dinleyicilerini eğlendirmeyi amaçlar.
Dini öğe ve temalar içeren sema töreni, Mevlevi dervişlerinin kollarını iki yana açarak yaptığı bir tür ayindir. Allah'a ulaşma yolunun derecelerini sembolize eden tören, bir dizi tasavvufi kural çerçevesinde icra ediliyor.
Anadolu'nun kültürel zenginliğinin ve çeşitliliğinin bir simgesi olan aşıklık geleneği, çok yönlü bir sanat. İçinde şiiri, müziği ve hikaye anlatımını barındırıyor.
Pek çok toplum için yılbaşı niteliğini taşıyan Nevruz, "yeni gün" anlamına geliyor. Bahar bayramı olarak da bilinen Nevruz, halen Kuzey Yarımküre'de bulunan ülkelerde, özellikle Türkçe ve Farsça konuşan ülkelerde yaygın olarak kutlanıyor.
Karagöz'de "tasvir" adı verilen insan, hayvan ve eşya şekilleri çubuk yardımıyla hareket ettiriliyor. Arkadan yansıtılan ışıkla, beyaz perde üzerinde oynatılan Karagöz, yüzlerce yıldır 7'den 70'e herkes tarafından beğeniyle izleniyor.
Kültürel mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli rol oynar. Geleneksel giyim, sözlü anlatımlar, müzik, dans, mutfak kültürü gibi çok yönlü değerler bu sohbetlerle yaşatılıyor.
14. yüzyılda Rumeli'de başlayan Kırkpınar, dünyanın en eski güreş festivallerinden biri. Günümüzde de her yıl aynı coşkuyla yapılan güreşleri izlemek için ülkenin her köşesinden binlerce kişi Edirne'de toplanıyor.
Semah, Alevi ve Bektaşiler tarafından cemlerde icra ediliyor. Saz eşliğinde söylenen nefesler ve müziğin ritmine uyarak yapılan hareketlerle bir çeşit Hakk'a ulaşma ritüeli gerçekleştiriliyor.
Buğday ve et, açık alanda yakılan ateşin üzerinde büyük kazanlarda pişirilerek tören keşkeği yapılıyor. Türkiye genelinde yaygın olarak yapılan tören keşkeği, pişirme sırasında uygulanan ritüeller sayesinde kültürel bir gelenek haline geldi.
Yaklaşık 400 yıllık bir gelenek olan Mesir Macunu Festivali, Manisa'da yapılıyor. Kuşaktan kuşağa aktarılan geleneksel bilgilerle hazırlanan mesir macunu, Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelen insanlara yüksek bir yerden atılarak dağıtılır. Bunun için her yıl özenle üç ton mesir macunu hazırlanıyor.
Kendine özgü aroması, telvesi ve köpüğüyle sohbetlerin vazgeçilmez eşlikçisi Türk kahvesinin geçmişi 16'ıncı yüzyıla kadar uzanıyor. Halen yüzyıllar öncesinden gelen geleneksel teknikle yapılan Türk kahvesi, damaklardaki tadını uzun süre koruyor.
Ebru, 13'üncü yüzyılda Orta Asya'dan İran'a, oradan da Anadolu'ya yayıldı. Suyun üzerine boya ve fırçalarla çizilen desenlerin kağıda aktarılmasıyla yapılıyor.
Geleneksel Türk çini sanatı usta-çırak ilişkisi ile yüzlerce yıldır yaşatılıyor. 14'üncü yüzyıldan bu yana Kütahya'da varlığını sürdüren çini atölyeleri, bu geleneğin yaşatılmasını sağlıyor.
Oklava ya da elle açılan lavaş, katırma, jupka ve yufka geçmişten günümüze aktarılan bir paylaşma kültürünü simgeliyor. Azerbaycan, İran, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye'de yaşayan halklarca bu ince ekmekler yapılıyor. Özellikle kırsal alanlarda toplumsal dayanışmanın bir göstergesi olarak imece yöntemiyle kışa hazırlık için pişirilir.
Türkiye ve Makedonya'nın ortak somut olmayan kültürel mirasıdır. Doğanın uyanışı olarak her yıl 6 Mayıs'ta kutlanıyor. Kuşaktan kuşağa yüzyıllardan bu yana aktarılan Hıdırellez bugün her iki ülkede de çeşitli etkinlikler ve ritüellerle kutlanıyor.
Parmak, dil, diş, dudak ve yanaklar yardımıyla oluşan ıslık dili, günümüzde Türkiye'nin Doğu Karadeniz Bölgesi'nde 10 bine yakın insan tarafından kullanılıyor. Bir iletişim sistemi olarak sürdürülen ıslık dili, insanoğlunun kendini ifade tarzının farklı örneklerinden biridir.
Günümüzde destan kültürü, halk masalları ve halk müziğinin çeşitli alanlarında görülerek kültürel kimliğin bir parçası olarak yaşatılıyor. Dede Korkut mirası özlü sözler, sözlü anlatımlar, ezgisel müzik geleneği ile çeşitli inanç ve uygulamalarla yaşatılıyor.
Yüzyıllardan bu yana yapılan geleneksel Türk okçuluğu sosyal, kültürel, ekonomik, etnik köken, din ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin toplumun her kesiminden kişilerce yapılıyor. Geleneksel Türk okçuları okçu, kemankeş, tirendaz ve kavsi isimleriyle anılıyor.
Öykü, olay ya da bilgilerin resim diliyle tasvir edilmesi sanatına "minyatür" denir. Zamanla farklı bölgelerde farklı şekilde gelişen minyatür sanatı, İslamiyet ile birlikte yeni bir çehreye kavuştu. Osmanlı'da minyatür, imparatorluğun geniş coğrafyasındaki kültürel çeşitliliğin farklı bit tasvir dili oldu.
7'den 70'e her yaş grubunun rahatlıkla oynayabileceği mangala, Osmanlılar dönemi de dahil olmak üzere Türk medeniyet ve kültüründe, sosyalleşme ve kültürel paylaşım için önemlidir. Genellikle iki kişi ya da iki grup tarafından oynanabiliyor.