5 Kasım 2024 Salı / 4 CemaziyelEvvel 1446

Sahaflığın hafızasını kaydetti

Arşivlerde geçen bir ömür... Kültür ve medeniyet tarihine katkılar sunan bir kitap aşığı... Sahip olduğu hazineyi genç nesillere de aktaran bir akademisyen... Prof. İsmail Erünsal ile sahaflık geleneğini ve ödüllü ‘Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar’ kitabını konuştuk.

MEHMET HAKAN KEKEÇ7 Kasım 2014 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Sahaflığın hafızasını kaydetti

Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar üzerine bilgi ve belgeye dayalı sistemli bir çalışma yapma fikri nasıl ortaya çıktı?

Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar, daha önce çalıştığım Osmanlı kütüphaneleri tarihini tamamlayan bir çalışma olarak ortaya çıktı. Sahaflık tarihine olan ilgim uzun zamandır devam ediyordu. Araştırmalarımın belli bir aşamaya gelmesi sonucunda bu konuda “Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar” başlığıyla Osmanlı Araştırmaları dergisinde bir makale yazdım. Eserin ortaya çıkmasında bu makale bir başlangıç noktası teşkil etti. Makaleden sonra araştırmalarıma devam ettim ve başta İstanbul olmak üzere Bursa ve Edirne’ye ait mahkeme sicillerini inceledim. Bu sicillerde vefat eden sahafların geride bıraktıkları eşyalarının yanısıra kitaplarının da kaydedildiği tereke adı verilen kayıtları tespit ettim. Kitabın ana malzemesini de bu tereke kayıtları oluşturdu.

-Ne zamandır bu kitap üzerinde çalışıyordunuz?

Osmanlı sahaflığı ve sahafları üzerine son on beş senedir araştırmalarımı sürdürmekteydim. Sahaflar konusunda yapılmış mevcut çalışmalar çoğunlukla birbirinin tekrarıdır ve sahhafların tarihiyle ilgili olarak verdikleri bilgi birkaç satırı geçmez. Bu sebeple bu konuya eğilme ihtiyacı hissettim ve uzun süre malzeme topladım.

-Osmanlıda sahaflık nasıl başlıyor, zaman içersinde Cumhuriyet'e kadar ne gibi dönüşümler/değişimler geçiriyor?

Osmanlılarda sahaflık Bursa Edirne ve İstanbul gibi büyük şehirlerde medreselerin kurulmasıyla ortaya çıktı ve medreselerin artışına bağlı olarak da sahafların sayısı arttı. Mesela XV. yüzyılın ilk yarısında Bursa’daki medrese sayısı 21’e ulaşmıştı. Bu medreselerin etrafındaki dükkanlarda kitap ve kırtasiyenin yanısıra kitaplar da satılmaktaydı. II. Murad döneminde devletin başkentliğini yapan Edirne’de ilim hayatında büyük bir inkişaf görüldü. Şeriye Sicilleri ile diğer bazı kaynaklardan görüldüğü üzere Edirne bir dönem Balkanlara kitap temin eden canlı bir sahaflık merkezi haline geldi. Bu bölgedeki sahaflar medrese  öğrencilerine kitap sattıkları gibi, serhad illerinde de kitapların nüshalarını çoğaltıp, ahali tarafından okunmasını sağlamışlardır. Bu da sahaflığı cazip hale getirmiştir. İstanbul’da sahaflık İstanbul’un fethinden sonra Kapalıçarşı’nın kurulmasıyla  gelişti ve ilk sahaf dükkanları burada açıldı. Bedesten’in içindeki bazı dükkanlar sahaflara tahsis edilmişti. Evliya Çelebi bu çarşıdaki sahaf dükkanlarının sayısının 60’a çıktığını işaret etmektedir.

-Kitabın sonunda geniş bir 'belgeler' bölümü var; bu belgelere erişme süreci nasıl geçti?

Eserde Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Topkapı Sarayı Arşivi ve Şeriye Sicilleri Arşivlerinde tespit ettiğim sayısız arşiv malzemesi kullanıldı. 1604-1909 tarihleri arasında, başta İstanbul olmak üzere Bursa ve Edirne’ye ait 3000 civarında mahkeme defterini tarayarak 200’e yakın sahaf terekesi tespit ettim. Sicillerin dışında bir çok arşiv vesikası da kullandım.

-Kıymetli çalışmanız Necip Fazıl Fikir Araştırma Ödülü'ne layık görüldü... Bu size neler hissettirdi?

Edebiyat ve kültür dünyamızın 20. yüzyıldaki önemli şahsiyetlerin biri olan Necip Fazıl Kısakürek adına verilen bir ödüle layık görülmem beni çok memnun etti. Gençlik ve öğrencilik yıllarımızda onun konferansları ve yayınlarıyla içiçeydik. Bir nesil, onun eserleriyle yetişti. Bu açıdan onun adına bir ödülün verilmiş olması benim için ayrıca önemlidir. 

Hakiki sahaf nasıl biridir?
 
-Bugünkü seri üretim ve büyük mağazalar 'kitaplar ile okuyucu' arasındaki ilişkiyi ve kitaplara ilgi gösterenleri, sahaf dükkanlarının kitaplara erişmek için birincil kaynak olduğu döneme göre nasıl biçimlendiriyor? 
 
Osmanlılarda Sahaflık diğer mesleklere benzemez. Hem sahaf hem de onun dükkanı bambaşka bir alemdir. Hakiki bir sahaf, bir kitabı satmanın peşinde değildir. Belki başka hiçbir meslekte olmadığı kadar bu ikili arasında adeta manevi bir bağ belki duygusal bir münasebet vardır. Hiçbir ticaret erbabı satmış olduğu bir şeyden dolayı üzüntü duymaz. Fakat sahafların içinde öyleleri vardır ki değer verdiği  bir kitaptan ayrılmak onun için kimi zaman bir ıstıraptır. Bazı sahaflar ise değerli bir kitaba en yüksek fiyatı kim ödeyecek diye değil belki kime emanet edilecek diye endişe içindedirler. Günümüzde ise kitap ticari bir meta haline gelmiş ve kitaba olan saygı büyük ölçüde yitirilmiştir. İnternet üzerinden kitap satışının başlaması eski sahaflık geleneğini artık yavaş yavaş yok ediyor. Bu durumda eski sahaflık geleneğinin yaşatılabilmesinden söz etmek de mümkün değil.
 
İyi bir arşivci Osmanlıca bilmeli
 
-Yalnızca sahaflık bağlamında değil; Osmanlı döneminden kalmış bilgilere, belgelere, arşivlere erişmek; erişilse dahi belli bir sistem içersinde bunları yorumlamak kolay değil... Cumhuriyet'e geçiş süreci ve inkilaplar bu durumu nasıl etkiledi?
 
Osmanlı döneminden kalmış belgelere erişmek her zaman kolay olmuyor. Özellikle Osmanlıca bilgisinin yeterli olmadığı durumlarda arşivlerde araştırma yapma imkanı bulunmamakta. Harf devriminin bu erişimi güçleştirdiği de bir gerçektir. Osmanlı tarihçiliği güçlü bir Osmanlıca bilgisinin yanı sıra pek çok alanda uzmanlık gerektirdiğinden Osmanlı arşivlerinde araştırma yapmak uzun süreli bir eğitim altyapısını zorunlu kılmaktadır.