Sel yayınları geçen hafta dünya edebiyatının en büyük eserlerinden biri olan Bulgar yazar Elias Canetti’nin Körleşme adlı romanını bastı. Daha önce ilk defa 1981 yılında Payel yayınları tarafından basılan ve geçen yıllarda birçok defa baskı yapan roman –yine Ahmet Cemal çevirisi ile, küçük punto sorunu da çözülerek bu sefer yazarın bütün eserlerinin telif haklarını satın alan Sel yayınları etiketi ile raflardaki yerini aldı.
1905 doğumlu Elias Canetti Körleşme’yi 1930’da yazmaya başladı ve bir yıllık süre içersinde de tamamladı. Yani, yazar, kimi eleştirmenlerin “20.yy’ın en büyük romanı” saydığı bu ilk eserini tamamladığında henüz 26 yaşındaydı. Fakat roman tamamlanışından ancak dört yıl sonra Viyana’da yayımlanabildi. Kitap o dönemde çok dikkat çekmiş olmasına rağmen Nazi egemenliğinin Avrupa’da hızla yayılması dolayısıyla neredeyse savaşı izleyen yıllarda yeterince tanınıp değerlendirilebildi.
Ustaca bir alegori
Çoktandır kendi fildişi kulesine çekilmiş olan bir aydının; 40 yaşındaki sinolog; profesör Kien’ın trajedisini anlatıyor Körleşme… Profesör Kien, kendi eliyle, içinde sadece kitaplara yer verdiği küçük bir dünya kurmuştur. Canetti buna “dünyasız bir kafa” diyor. Çünkü Kien dış çevreyi kendisine yabancı ve düşman görüyor. İnsanlıksa bu sırada faşizme teslim olmaktadır: Romanda “sıradan insan”, ikinci bölümde “dünyasız bir kafa”yı yıkacak olan Kien’ın hizmetçisi Therese üzerinden ustaca bir alegoriyle anlatılmaktadır.
Londra Üniversitesi öğretim üyelerinden ünlü edebiyat uzmanı Prof. J. Isaacs 1950’de Körleşme üzerine şu ifadeleri kullanmış: “Yüzyılımızın en büyük romanlarından olan Körleşme’nin çekiciliği, ilk okuyuşta ancak Karamazov Kardeşler’le ya da Ulysses ile karşılaştırılabilir… Canetti , ustalığı ancak Dante ya da Kafka ile ölçülebilecek alegorisine konu olarak bir bilginin fildişi kulesini seçmiştir. Bu fildişi kule, sonunda kaba gücün darbeleriyle paramparça olur… Romanın karakterleri, gerçekte en seçme soyutlamalardan oluşmaktadır. Bu soyutlamaların en ustacasını, bilgin karakterini Canetti kendisine kurban olarak seçmiştir... Çökmekte olan bir kültür ortamında nu salt bilim insanı, bilgisizlik açgözlülük, nefret ve kıskançlık gibi bütün kötü güçlerin saldırısıyla paramparça olur.”
Emir büyük yerden
Körleşme’nin Türkçe’ye kazandırılma hikayesi de oldukça ilginç. Hani denebilir ki; ‘Körleşme’yi ilk Oğuz Atay görmüş. Şöyle: Yetmişli yılların ikinci yarısında; Ahmet Cemal, Avusturya Kültür Ateşeliği’nde çalışırken bir telefon bağlanıyor ve karşısına Oğuz Atay çıkıyor. Tanışmıyorlar fakat Oğuz Atay o günün akşamı çevirilerinden bildiği Ahmet Cemal’i bir meyhaneye götürüyor. Atay, orada Cemal’e Körleşme’nin İngilizce baskısını gösteriyor ve “Bu romanın aslı Almanca. Ben İngilizce çevirisini bir solukta okudum. Şimdi sen en kısa zamanda romanın Almancasını getiriyorsun ve yine en kısa zamanda çeviriyorsun. Müthiş bir yazari roman da öyle!” diyor. Ahmet Cemal bu hikayeyi romanın yen baskısının önsözünde paylaşmış. “Emir büyük yerden” diyen Cemal derhal çalışmalara başlıyor fakat 1977’de yaşamını yitiren Atay çevirinin tamamlandığını göremiyor.