25 Nisan 2025 Cuma / 27 Sevval 1446

Edebiyatımızdaki Yaşar Kemal

Anadolu hikâyelerini anlatmaktan hiç caymayan ve kendi üslubunu, edebi formunu yaratan Yaşar Kemal’in edebi mayasının özünü Anadolu türküleri ve ağıtları oluşturdu.

Erdinç Akkoyunlu2 Mart 2015 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Edebiyatımızdaki Yaşar Kemal

Yaşar Kemal demek Türk edebiyatını önemli lige taşıyan en büyük yazardan bahsetmek demektir. Böyle olunca da sorumluluk artar; söz uzar yüz yıl olur... 1923 Türkiye’sinin Van’ın Muradiye’sinde bir Türkmen köyündeki Kürt ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Kemal, ailesiyle Kürtçe köylüler ile Türkçe konuştu. Henüz kendini Vanlı olarak hissetmeden de kan davasından Adana’ya göçen ailesiyle yol aldı. Kemal, beş yaşındayken düşmanlarının babasını cami avlusunda vuruşuna tanık ettiği gözlerinden birini amcası kurban keserken bir kazaya kurban verdiğinde hayata küsmedi.

Mayası Anadolu

Düşünün, beş yaşındasınız, babanız gözlerinizin önünde öldürülüyor. Yetmiyor bir de kaza sonucu bir gözünüz kör oluyor. Ama siz Türk ili Adana’da bir Kürt ailenin oğlu olarak Toros çocuklarının yaşamını kendi hayatınız biliyor; resmi soyisminiz de olacak Gökçeli adlı köyde büyüyorsunuz. Ve içinizde her geçen gün büyüyen bir anlatma ihtiyacı var.

Kemal Gökçeli, ilk olarak Adanalı köylü kadınların ağıtlarını, erkeklerin türkülerini kendine verilmiş açık zihinle -bunların çocukluğundan beri söyleyeni öldükçe kaybolduğunu görerek- kayıt altına almaya çabaladı. Bana da uzunca anlatmıştı ki köy köy, kasaba kasaba dolaşarak her ağıdı, her türküyü topladı ve bu Anadolu kültürünü Ağıtlar adıyla 1943’te yayınladı. Bu hem Kemal Gökçeli’nin edebiyatla ilk tanışmasıydı hem de anlatma mayasının özünü oluşturdu.

Hayatı edebiyat kıldı

Sonradan alacağı Yaşar adıyla edebiyatı aynı yaşama istikametine giren ustamın hayatı bir gözünün kör olmasına aldırmayan devlet onu çürüğe değil askere çıkarınca bir kez daha değişti. Kayseri Askeri Hastanesi’nde kütüphane erliğine verilen Kemal Gökçeli, burada Tolstoy, Dostoyevski, Dickens, Balzac ve Homeros ile tanıştı. İki yıla yakın zaman boyunca klasikleri okuma imkânı bulan Yaşar Kemal, askerliğini tamamladığında edebiyatındaki kararını kılmıştı. Kan davalarıyla, Van’dan Adana’ya, Adana’dan da pamuk için Çukurova’ya göçlerle süren hayatını yani Anadolu’yu hem Kürtçe ve Türkçe olarak yazacak bunu yaparken de Ağıtlar’daki gibi Anadolu söylencesini kullanacaktı. Edebiyat formu olarak da özellikle Fransız romantizminden faydalanacaktı.

Dünya edebiyatındaki en önemli yazarların ilk eserlerinin büyük roman olması tesadüf değildir. Yaşar Kemal’in de ilk romanı, cumhuriyetin ilk yıllarında ağalık sistemiyle yönetilen Çukurova’daki bir köydeki zulme isyan edip, kendini dağa vuran Memed’in ince dokunmuş hikâyesiydi. Hem O’nun hem de Türk edebiyatının büyük romanı oldu İnce Memed. O dönem adına “Köy edebiyatı” denilen köyde geçen hikâye formunu kullanan Yaşar Kemal, kendi türdeşlerinden doğal edebî zekası nedeniyle ayrılıyordu. Diğer köy edebiyatı yazarları tüm niteliklerini köy edebiyatını derinleştirmek için kullanırken, Yaşar Kemal ise İstanbul üzerinden Batı’nın romancısı da olabilme başarısını gösterdi. Ki bu da onu edebiyatımızın en büyüğü yaptı. Zaten bunun işaretini İnce Memed’den sonraki Teneke adlı öyküsünde vermişti.

Beni okuyanlar savaş düşmanı olsun

“İnsan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer tutar” diyen usta yazar Yaşar Kemal’in vefatı çözüm sürecinde çok hayati bir gelişmenin yaşandığı güne denk geldi. Tam da Abdullah Öcalan’ın silahlı mücadeleyi bırakma çağrısı yaptığı gün hayatını kaybeden büyük usta ömrü boyunca barıştan yana tavır almış vasiyetinde de “Benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun” şeklinde ifadelere yer vermişti. Yaşar Kemal’in cenazesi bugün öğle namazını müteakip Teşvikiye camiinden kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda defnedilecek. Saat 15.30’da da Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda Yaşar Kemal’in yakınlarının evsahipliğinde bir veda toplantısı düzenlenecek.

Nobel’e çok yaklaşmıştı

Birbirinin devamı olan ardıl romanları Orta Direk, Yer Demir Gök Bakır ve Ölmez Otu’nu peşi sıra yazan Yaşar Kemal, bu eserlerinde hem ayrı roman nitelikleri hem de birlikte okunduğunda karakterlerin ve olay örgüsünün zincirleme etkileri değerlendirildiğinde o güne kadar yapılmayan bir şeyi başarmıştı. Her romanda ana form üzerinde ayrı konuları işleyip bunları karakterlerin olay karşındaki değişimleriyle verebilen Yaşar Kemal, büyük edebi zekasını da iyice keskinleştirmişti. İnce Memed’i 1955’te yayınlayan Yaşar Kemal, 1974’te ise dünya edebiyatına parmak ısırtan Demirciler Çarşısı Cinayeti’ne imza attı. Bu roman Batı formunu en iyi tutturmuş Türk edebiyatı romanı olarak kayıtlara geçti. Bu harman, 19 yıllık roman yazarının hem ustalığının hem de edebi zekâsının ürünüydü. Ayrıca onu Nobel Edebiyat Ödülü sahibi de yapmak üzereydi. Bir gün açıklayacağımız şahitleri de hayattaki bir iftira nedeniyle bu edebi taçlanma gerçekleşemedi... Bu olay Yaşar Kemal’i yıldırmak yerine edebiyatta hızlandırdı. Bir benzeri Ernest Hemingway’in “İhtiyar Adam ve Deniz” romanında bulunan sadeliğin ihtişamı formunu kullanarak yazdığı Kuşlar da Gitti adlı kısa romanı, hem İstanbul’un, hem unutulmuş çocukların ve doğanın romanıydı.