Başlığı sevdiğim yazarlardan birinden ödünç aldım. Italo Calvino’nun “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu İsen” kitabının ismiyle seslenmek istedim sana. Kitapta bahsi geçen tüm okur ve yazar/lar için… O yazınsal yolculukları unutmak ne mümkün. ‘Görünmez Kentler’den birindeydik belki daha az önce. Belki de bir önceki durakta bekliyorduk kış gelene kadar. Oysa ki, ‘sonbahar’ geçti. Okurken. Yazarken.
Eylül bile kendi yaz(g)ısını alıp gitti yanına. Eteklerdeki güz turuncular, suya bırakılan kâğıt gemiler, adı sanı bilinmeyen uzak ülkeler, taşa dokunan sarmaşıklar ve göçe çıkan kırlangıç sözcüklerle… Hiç gitmemiş gibi kendimizden. Hiç bırakmamış gibi yazmayı. Hiç vermemiş gibi o sözü. Yazıyoruz.Yine ve yeniden üstelik bu sefer kar(d)a-kıştayız. Kar yağıyor kalbimizin üzerine. Üşüyoruz. Cümleler üşü(şü)yor. Bakıyoruz. Ne kadar çok kış biriktirmişiz meğer içimizde, yazarken…
Kış hep sevilmeye değerdir. Bilirsiniz. Sevilen tüm sözcükler yeni bir ış(ı)k bağışlar bize: Kahve/rengi bir sohbet eşliğinde; bir parça fıstıklı çikolata, bir lavanta kolonyası, bir kitap ayracı, bir Tarkovsky filmi, bir Bocelli sesi, bir Yeşilçam repliği, bir kiyaroskuro, bir gökkuşağı, bir düş... Gizlenir o kalemin ucuna. Dökülür beyaz kâğıtlara. Ve o gemiler varmaları gereken kıyılara ulaşır. Yolları açıktır. Kışın. Buz tutsa da denizlerin mavisi. Uzun bir kış gecesindeyken:“Okuduğum her yeni kitap, benim okumalarımın toplamını oluşturan o bütünsel ve tek kitabın bir parçasını oluşturur.”
Sana da yazmak istiyorum. Okurken. Bir cümle bile aklında kalsa yazımdan sonra gülümserken, ne mutlu bana! Biliyorum ki, "Hayalinin ve hayatının yarattığı bütün bu gölgelerin peşine düşmüş durumdasın." Calvino’nun sözleriyle, zihnimizdeki o yalnız adamın fotoğrafı canlanır birden. "Her şey daima daha önceden başlamıştır, her romanın ilk sayfasının ilk satırı, kitabın dışında olmuş bir şeye göndermedir." değil mi Sevgili Okur?
KÂĞIT BEYAZI, KAR BEYAZI
“Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu İsen”…
Mevsimlerin en beyazı, kâğıdın beyazına benzer. Kâğıtbeyazı, kar beyazıdır aslında! Okuduğumuz, yazdığımız da ‘karın cümleleri’… Pencereden gördüğümüz sevgili kardan adamlar/ kadınlar vardır. Işıtır aydınlığıyla her yanımızı. Göneniriz okurken, yazarken… Kalbimizin alabildiğiyse küçücük bir neş'e olur kışın içindeki kardan.
Kış geceleri uzundur, uzadıkça uzar. Çok şey sığar içine: Okumak. Yazmak. Konuşmak. Susmak. Dinlemek… Hem kendinizi dinleyebilirsiniz geceye eşlik ederken hem sevdiklerinizi… Bir Itri bestesi Neva Kâr olur bazen o; bazen AcemaşîranMevlevi Ayin-i Şerifi, bazen Yasmin Levy’den Adio Querida, bazen de Madredeus’tan O Pasteur... Peki ya unutulacak gibi midir Sövket Elekberova’nın sesinden dinlediğiniz Fizuli Kantatası! Sizi ilk gençliğinize götürmez mi sözleri? Şarkılar kulaklarınıza dolarken gece, geçmişi de getirmez mi beraber?
Parmaklarınız okuduğunuz kitabın arasından kayıp giderken daha bir uzun, daha bir dikkatli dokunursunuz kâğıda. Sallanan koltuğunuza yaslanıp gözlerinizi kaparsınız bir ara belki. Vakit boldur ve bereketlidir çünkü. Çoğalırsınız kışın. Sözünüzü alırsınız yanınıza. Bazen kar tanelerini anımsatan mısır patlaklarını avuçlarsınız. Bazen de akşamdan kalma bir dilim kakaolu kek eşlikçidir size ve yanında sütlü neskafe. Kış geceleri okumak keyiftir. Her seferinde ayrı bir düşe yol almanın anahtarını keşfetmişsinizdir bir kere. ‘Dönüş yok!’
BAYKUŞ VE TARLA KUŞU
Bir ‘baykuş’ iseniz gecenin ilerleyen saatlerine kadar oturabilirsiniz kışın. Yok eğer ‘tarlakuşu’ iseniz erkenden uyur ve gecenin üçünde- dördünde kitaba uzanırsınız. Yüzünüz, satır aralarında gezinip durduğunuz bir kitap gibidir. Ondandır sadece harflerin karasını değil boşlukların beyazını da didiklemeniz. Ondandır daha önce hiç söylemediğiniz sözcükleri fısıldamanız kâğıda. Ondandır kalemin, yeşilin ve incinin imlediğini çekip çıkarmaya çalışmanız kalbin ta en derininden. Böyle okursunuz işte böyle böyle yazar…
Boşuna mı! "Yazar, kitapların geldiği görünmez noktaydı, hayaletlerin dolaştığı bir boşluk, çocukluğumun kümesiyle öteki dünyaları birbirine bağlayan yeraltı dehlizleriydi..." der Calvino. Tadı damakta kalan başka bir kitabın ismiyle de sesleneceğim -yazım bitmeden önce- “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu İsen”, sana Sevgili Okur:"Lisbon'a Gece Treni"ndeyim... "Paramparça Aşklar ve Köpekler" filmindeki gibi, yaz(g)ımız bizi bekleyecek. O istasyonda olacağız. Sonra sonsuz bir rüyaya dalacağız.
Parmak uçlarımızdan akan, ‘kar’a düştüğünde ala boyayacak onu ve eriyecek içinde. Sonra güneş doğacak; toprağa karışan suyunla nice güzel akşamsefaları yetişecek, nice güzel begonviller serpilecek ve nice güzel laleler boy atacak... Her şey tıpkı yazdığımız gibi olacak! İmkânsız ancak inanmakla muhtemel olur.
“Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu İsen”… Okumalısın. Yazmalısın.
İnan bana.
19-20 EKİM 2012