8 Kasım 2024 Cuma / 7 CemaziyelEvvel 1446

Bana kaderimin bir oyunu mu bu?

İnsan ilişkilerinde sorun yaşayınca başlıyoruz suizanda bulunmaya, sızlanıyoruz bol bol. Bu durumlarda ne yapmalı pek bilmiyoruz, çözüm odaklı değil sorun odaklı düşünüyoruz. Erol Göka ve Murat Beyazyüz bu sorunu aşmak için Geçimsizler’i kaleme aldı.

DERYA GEZGİN12 Aralık 2019 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Bana kaderimin bir oyunu mu bu?

Yaşamımızda önemli –belki de en önemli- olan şeylerden biri şüphesiz ki insan ilişkileri. İnsan ilişkilerinin temeli de şüphesiz ki iletişim. İletişim, hem kişisel hem de toplumsal muhtevasıyla iki kişiyi hemzemin hâle getiren psikososyal bir süreç. İletişimin toplumsal yanını bireysel davranışlardan mülhem oluşan büyük çaplı bir etki olarak sanırım ki değerlendirebiliriz. Bireysel olarak sarf ettiğimiz tasarruflar etki ve bağlılık yönüyle bir bütünün parçaları hâline geliyor. Kişisel yönünü ise sosyal gerçeklik ile ilişkilendirmekte sakınca görmüyorum. Neticede sosyal gerçeklik de hepimizi ayna formunda biçimlendiriyor. Bizden geçerek, daha doğrusu yansıyarak kendi şeklini buluyor. Bu şekil alma bir yanıyla insanın kurduğu her ilişkide yeniden dönüşen, tanımlanan, tanımlanma gayreti içerisinde olan bir varlık olduğuna delalet ediyor. İnsan çoğu kez ve çoğu anlamıyla kendini ilişkileri üzerinden tanımlıyor. Kimlikler buna göre şekilleniyor. Anne ve baba arasındaki ilişkinin sonucunda evlat olma kimliği çıkıyor ortaya örneğin, öğretmenimiz ile olan ilişkinin sonucunda ise bir öğrenci olma kimliği. Hâl böyleyken kurulan ilişkilerin niteliği de yaşam kalitemizi doğal olarak etkiliyor, belirliyor. İlişkilerimiz ne kadar iyi giderse yaşam kalitemiz de o oranda artıyor. “Sorunsuz” ya da “sorunsuza yakın” bir hayat yaşadığımızı söylüyoruz, “iyi” gidiyor her şey. Fakat ilişkiler iyi gitmeyince başlıyoruz suizanda bulunmaya, sızlanıyoruz bol bol. “Bana kaderimin bir oyunu mu bu?” sözü kulaklarımızda çınlıyor. Bu durumda ne yapmalı pek bilmiyoruz, çözüm odaklı değil sorun odaklı düşünüyoruz.

EHLİYET PROBLEMİ

Bunu aşmak nasıl ola ki? Erol Göka ve Murat Beyazyüz tam da bu sorunun cevabı için Geçimsizler’i kaleme aldı. İnsan ilişkilerindeki temel “ehliyet” problemi bu kitabın dertleri arasında. Nasıl olur da bu kadar mühim bir mevzuda bu kadar lakayt davranabiliriz?  Davranmamak zorundayız. Peki bu nasıl mümkün? Göka’ya göre bu, toplumun temel psikoloji bilgisine sahip olması ile çözüme kavuşabilir. Bu fikir zihninde uzun süre pişmiş ve Murat Beyazyüz ile hayata geçirmişler.

Erol Göka, 1992’de psikiyatri doçenti, 1998’de Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Şefi oldu. Halen Ankara Şehir Hastanesi’nde Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi kadrosunda Psikiyatri Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu.

Murat Beyazyüz ise Zonguldak Atatürk Anadolu Lisesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde psikiyatri ihtisası yaptı. 2017 yılında doçent oldu. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalında öğretim üyesi.

Alanında uzman iki isim temel psikoloji ve dili üzerine kişilik özelliklerini ve bozukluklarını esas aldıkları Geçimsizler dört bölümden oluşuyor. “Bir Çevre Gezintisi Yapmadan Kişilik Kalesine Girilmez” birinci bölüm, “Kişiliğiniz Olgunlaşmanın Hangi Mertebesinde?” ikinci bölüm, “Kişilik Karşısında Elimizden Gelen Nedir?” üçüncü bölüm, “Kişilik Tipleri Bozuklukları ve Baş Etme Yolları” ise dördüncü bölüm.

ARA BUL KENDİNİ BİL KİMSİN SEN

Kitabın bölümlendirmesi itibariyle tam olarak bir başucu kitabı olduğunu söylemek mümkün. İlk bölüm akademik edasıyla okuyucuya göz kırpsa da aslında yazarların bahsini ettiği temel psikoloji bilgisine temel atacak nitelikte. Bir tür kavram tartışması veyahut kavram sözlüğü demek bu bölüm nezdinde bizleri yanıltmaz sanıyorum. İkinci bölüm aynayı kendimize çevirmenin tam vakti olduğunu söylüyor bize. Kişiliğimiz dolayısıyla biz, bu bağlamın neresinde duruyoruz bunu ölçebilmemiz için hazırlanmış. Çünkü insan öncelikle kendini bilmeli. Ne diyor Nâbî, “Ara bul kendini bil kimsin sen”. Üçüncü bölüm ise kendimizle alakalı fikir edindikten sonra efektif olarak praksis alanında neler yapabileceğimiz üzerine yoğunlaşıyor. Dostça elini okurun omzuna koyuyor ve “hadi” diyor sanki. Dördüncü bölüm ise kişilik bozukluklarına ve bunlara dair çözüm önerilerine ayrılmış. Bu bölüm için hem toparlayıcı niteliği hem de farkındalık noktasını had safhaya ulaştıran bölüm demek yerinde olur sanıyorum ki.

Bu kitabı okuduktan sonra aynı kalamayacağımızı tereddütsüz söylemek gerekir. Eminim ki hayatınızdaki Geçimsizler’i hiç bu kadar iyi anlamamıştınız.

 

Geçimsizler

Erol Göka, Murat Beyazyüz

Kapı Yayınları