Önce zihinlerdeki zincirleri kırdık.
Sonra ayaklarımızdaki...
Ayasofya Camii'nin 86 yıllık esaretinin sona ermesi
Zincirlerinin kırılması anlamak isteyen için çok büyük bir mesajdı aslında... Erdoğan'ın en büyük hayallerinden biriydi.
Ayasofya'nın ibadete açılması öyle bir mesajdı ki,
Papa derin acı duyduğunu söylüyordu.
Mesele sadece bir ibadethanenin kullanımı değildi elbette.
Batı, Türk milletinin tarih sahnesindeki yerini bir kez daha hatırladı...
Sonra Taksim'e cami meselesi...
Hep hayali kuruldu.
Ancak inşa etmek ancak millet çelikten pençeleriyle 15 Temmuz'da FETÖ'cüleri durdurduktan sonra mümkün oldu...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cami ibadete açılırken söylediği,
"15 Temmuz'dan sonra artık önümüzde bir engel kalmadığını düşündük" sözleri manidardı.
Oysa Ak Parti o güne kadar da yıllardır iktidardaydı.
Ama iktidarda olmak başka bir şey muktedir olmak başka bir şeydi.
Zira tam bağımsız Türkiye mücadelesi öyle kolay bir iş değildi.
İsterseniz bir başka örnek üstünden de meseleyi anlatayım.
Örneğin Türkiye'nin 81 ilindeki tüm üniversitelere Cumhurbaşkanı Erdoğan, atama yapıyor. Ama mesele Boğaziçi Üniversitesi olduğunda birileri kıyameti koparmaya çalışıyor. Zira burayı kurtarılmış bölge gibi görüyorlar. Türkiye aynı zamanda bu müstemleke zihniyetle de yıllardır mücadele ediyor. Batının dümen suyuna takılıp gidelim, etliye sütlüye karışmadan, Bölgemizde yaşananları uzaktan izleyelim.
Bırakalım batı ülkemizi, yönetsin, yönlendirsin, rota çizsin...
"Biz ülkeyi yönetmeyelim, idare edelim" zihniyeti bu...
Ancak tıpkı Ayasofya'nın zincirlerinin kırılması gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde bu zihniyet de tarihe karıştı. Ayasofya'dan yükselen ses aynı zamanda özgür Suriye'deki Emevi Camii'ne uzanan bir kalp sesidir anlamak isteyene... Zira Kürt Komutan Selahaddin Eyyübi de bizimdir, bu coğrafyadaki tüm halklar, tüm inançlar da...
Erdoğan'ın, "Hatay'ın esenliğine nasıl önem veriyorsak, Hama'nın, Humus'un, Şam'ın, Rakka'nın d güven içinde olmasını arzu ediyoruz. Aramızda sınırlar olabilir ama bu coğrafyada kaderimiz de kederimiz de ortaktır. 1000 yıldır bu coğrafyada yan yana yaşıyoruz, inşallah daha nice asırlar boyunca birlik ve dirlik içinde bir arada olamaya devam edeceğiz." İfadesi tam da Suriye'de bugünlerde vücut bulmuştur.
Türk milleti tarih boyunca İslam'ın sancaktarlığını yaptı...
Özellikle Arap coğrafyasındaki dağınıklık,
basiretsiz yöneticiler, batı güdümündeki siyasetçiler sebebiyle
Türkiye bir kez daha ümmetin umudu oldu..
Bu yüzden Türkiye'nin dirliği birliği kadar bölgenin dirliği birliği de çok kritik önemde.
Özetle "gün ola harman ola" demiş atalarımız.
Bugün zulümle abad olunmayacağını Suriye'de gördük.
Kim bilir belki gün gelir İsrail'de görürüz...
Soykırımcı İsrail, Gazze'deki katliamlarının hesabını vermek,
Tam bağımsız Filistin'i tanımak zorunda kalır.
Ve gün gelir Gazze'de İsrail'in harap ettiği büyük Ömer Camii'ni ihya etmek, namaz kılmak da nasip olur...
Ne demiş atalarımız sabırla koruk helva olur.
Takdir milletin elbette...
TERÖRÜN SONU GELİYOR
Suriye Devleti'nde teröre, teröristlere yer yok.
Büyük resim artık iyice netleşti.
Bu durumu PKK/YPG elebaşlarının ABD'ye yalvarışlarında da,
DEM Grup Başkan Vekili Gülistan Koçyiğit'in Meclis'teki haykırışlarında da net bir şekilde görüyoruz.
Elebaşı Ferhat Abdi Şahin, ABD'ye bizi terk etme diye mesajlar gönderiyor. CENTCOM Komutanı General Kurilla, PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın fotoğrafının altında teröristlerle "Coni Sofrası"nda buluşuyor ama nafile, geliyor gelmekte olan...
Dem'li Gülistan Koçyiğit'in Meclis'te yaptığı konuşma iftiralarla doluydu.
Suriye'de Alevilerin, Hristiyanların, Kürtlerin katledildiğini iddia etti. Türkiye'nin terör örgütü DEAŞ'a yardım ettiği iftirasını paylaşacak kadar gözü dönmüştü.
Koçyiğit'in konuşmasındaki en dikkat çekici ifadeyse Emevi Camii'nde Mit Başkanı İbrahim Kalın'ın namaz kılmasından duyduğu rahatsızlığı açık ettiği andı...
Oysa gözü olan herkes yaşananları net bir şekilde görüyor. Terör Örgütü PKK/YPG Rakka'da sivillere ateş açıp katliam yaparken, muhalif komutanlar teslim olan Esed askerlerini affediyordu.
Üstelik de 13 yıldır çektikleri zulme, kaybettikleri yakınlarına ve şehitlerine rağmen... Bu yüzden DEM'liler de bir dönem "Sırtımızı yaslıyoruz" diye Türkiye'ye meydan okudukları PKK/YPG'liler de tutuşmuş vaziyette. Bunu en iyi sahada görüyoruz.
Tel Rıfat, Münbiç derken, Tışrin Barajı da teröristlerden temizlendi.
SDG'deki Araplardan sonra bazı Kürt gruplar da örgüte sırtını dönüp, Suriye Hükümeti ile birlikte hareke edeceğini açıkladı.
Bu yüzden Suriye'de taşlar yerine oturuyor. Ve Özgür Suriye'de teröristlere yer kalmıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Meclis'te DEM'lilere verdiği cevap tarihi not düşülecek türden. Zira Fidan, DEM'lilere göre ""Ya Sizin için Suriye Kürtlerden, Kürtler de PKK'dan ibaret, Suriye'nin tamamına bir bakın. Kendinizi bir güncelleyin" dedi.
Fidan aynı zamanda, PKK/YPG'nin tasfiye planını açıkladı. Terörist elebaşları Suriye'ye terk edecek, örgüt lağvedilecek ve alt kadrolarda silah bırakıp Suriye'de işine gücüne dönecek. Aksi durumda Suriye Milli Ordusu, Suriye'nin kuzeyindeki yürüyüşünü teröristleri tepeleyerek sürdürecek.
ESED'E AĞIT YAKAN CHP'YE
Muhalefet inanılmaz bir savrulma içinde,
"Erdoğan kaybetsin de ne olursa olsun" anlayışı artık sadece iç siyasetle de sınırlı değil. Ulusal güvenlik ve dış politika konusunda da muhalefet nereye koşuyor sorusunu artık daha çok sorar olduk.
Üstelik bu durum artık cehalet, kör ideolojik saplantı boyutuna ulaştı.
AK Parti, yerel seçimden ders çıkarıp kongreler ile bir yenilenme, değişim yarışına girerken, "değişim, değişim" diye yola çıkan CHP eskisinden beter hale geldi. Üstelik bu durum CHP medyasına da yansımış vaziyette, ekranlara çıkan moderatörleri, yorumcuları Suriye konusunda iyi bir sınav veremedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erzurum'daki AK Parti Kongresi'nde bu duruma dikkati çekti... "Esed kuyruğunu kıstırıp kaçmak zorunda kaldı" ifadesini kullandı. CHP'nin Suriye konusunda ideolojik saplantılarının esiri olduğunu söyledi ve "Baas düşünce neden bu kadar rahatsız oldular. Baas rejimi düşünce CHP'de mi düştü?" diye sordu. CHP yönetiminin, neden Baas rejiminden medet umduğunu millete açıklaması gerektiğini söyledi.
Neyse ben bu satırları yazarken, Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği'nde 12 yıl sonra göndere şanlı bayrağımız çekiliyordu.
Türkiye bölgenin kilit ülkesi haline geldi.
Erdoğan'ın bir sözüyle bitirelim yine yazımızı...
"Son 22 yıldır bir nevi 'kurtlar sofrası' olan uluslararası arenada Türkiye'yi temsil ediyoruz. 22 yıl boyunca milletimizin başını yere eğdirmedik. Bin düşündük. Bir söyledik"
Takdir milletin elbette.