Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, TRT Haber TV'de Hasan Kurtulmuş'un sunduğu Derin Analiz programında yeni dünya kurulan dünya düzeninin içinde Avrupa Birliği'nin olmadığını, Avrupa'nın adım adım büyük bir çöküşe doğru gittiğini söyledi. Yeni dünya düzeninin üç ayağı bulunduğunu ifade eden Bulut, bunlardan birinin Amerika kıtası olmaya devam edeceğini, diğer ikisinin de Türkiye-Rusya çevresi ve Hindistan-Çin-Japonya coğrafyasının olduğunu belirtti.
Bulut, yeni dünya düzenini anlamak için, bu düzende Türkiye'nin rolünü ve konumunu kestirebilmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2003'ten beri yaptığı yurtdışı ziyaretlerinin dikkatle incelenmesi gerektiğini, çünkü bu ziyaretlerin hep bir sistematik içerisinde gerçekleştiğini söyledi.
Yiğit Bulut şöyle konuştu:
1999-2000-2001 yıllarında yaptığımız programlarda "yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve bu yeni dünya düzeninde Avrupa Birliği yeni dünyanın oyuncularından biri olmayacak" diye söyledik. Bunların kayıtları duruyor, o dönemden beri yazdığım köşe yazıları da ortada.
1999'un 6. ayından itibaren Türkiye'de bir finansal ralli başlamıştı piyasalarda yukarı doğru. O dönemde onun arkasında iki sebep vardı, onların söylediğine göre:
1. Rahmetli Ecevit Helsinki'den bildirmişti, "Türkiye Avrupa Birliği'ne tam üye oluyor" demişti.
2. Türkiye'nin IMF'yle stand-by anlaşması.
İki çıpadan bahsediyordu ama o iki çıpa daha sonra nasıl kırıldı, nasıl çöktü hep birlikte gördük.
YENİ DÜNYA DÜZENİNDE AVRUPA BİRLİĞİ DİYE BİR OYUNCU OLMAYACAK
O dönemde biz de çıkıp "yeni bir dünya düzeni kuruluyor ama bu yeni dünya düzeninde Avrupa Birliği diye bir oyuncu olmayacak" diyorduk.
O günlerde bu sözlerimizi dinleyenler, "Avrupa Birliği en güçlü dönemini yaşıyor, nasıl olmaz, yukarı doğru gidiyor" diye düşünebilirler ve bizi hiçbir şekilde ciddiye almayabilirlerdi.
Ama son 5 yılda yaşananlar, AB'nin çöküş sürecine girmesi, yaşadığı finansal güçlükler, bugün geldiği nokta ortada. Bugün bunu gariban Yiğit Bulut söylemiyor. Bugün bunu AB'deki en önemli gazeteler söylüyor, Amerika'da, Kanada'da analizler çıkıyor.
O günlerde bize çok sert tepkiler de göstermişlerdi. Bunu konuşmaya devam ettik, baskılar gördük. Ama yine de doğru bildiğimizi söyledik.
2001 11 Eylül saldırısından sonra bunu defalarca konuştuk. Çünkü ortaya çıkan tablo o 2000 yılındaki düşüncemizi daha da pekiştirdi.
Bugün artık net görüyoruz ki yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Yeni bir dünya denklemi yazılıyor. Rusya'nın attığı son adımları, Amerika'nın Almanya'yla ilişkisini çok açık ve net bir şekilde gördüğünüz zaman yeni dünya düzeninin ortaya çıktığını ve bu düzende AB'nin şu anda var olduğu gibi var olma şansının olmadığı fark edeceksiniz.
PEKİ BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Yeni dünya düzeninde kaybeden en önemli parça Avrupa Birliği. Peki bundan sonra ne olacak? Fransa-Almanya çizgisinde yeni bir çekirdek mi ortaya çıkacak? Bu çekirdek nasıl şekillenecek? Yunanistan gibi içi boşaltılan ülkelere hangileri eklenecek? Bu yeni çekirdek, içini boşalttığı o dış kabuğu atıp yeni dünya düzeninde nasıl yer almak isteyecek, bunları hep birlikte göreceğiz. Ama bu gerçek artık bugün bütün dünyada net olarak konuşuluyor.
3 BÜYÜK GÜÇ MERKEZİ OLUŞUYOR
Üç büyük güç merkezinden bahsediyordum. Bunlardan birisi Amerika Kıtası'ydı. Sadece ABD değil, Amerika Kıtası. Yeni dünya düzeninin güç merkezlerinden birisi Amerika Kıtası olmaya devam edecek.
İkincisi, Rusya-Türkiye çizgisi ve periferisi. 15 yıldır aynı cümleyi söylüyorum.
Üçüncüsü de Hindistan-Çin ve Japonya'nın bulunduğu yeni bir hat.
Ve bu üç güç merkezi şu anda net olarak şekilleniyor. Bu güç merkezlerini net olarak haritada oturttuğunuz zaman Avrupa birliği yok.
AB'NİN OLMAYIŞI TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK BİR AVANTAJ
AB'nin olmayışı Türkiye için aslında büyük bir avantaj. Çünkü Londra'nın yerini finansal olarak İstanbul'un aldığı; AB'nin siyasi, ekonomik güç dengelerinin Türkiye üzerinde yeniden şekillendiği bir denklem ortaya çıkacak.
TARİH İKİNCİ KEZ TEKERRÜR EDİYOR
Roma İmparatorluğu dünyanın Avrupa adına güç merkeziydi o dönemde. Roma'nın güç merkezi İstanbul'a kaydı. Roma İmparatoru Konstantin Roma'yı terketti, İstanbul'a yerleşti. Ve ikinci kez tarih tekerrür ediyor. Daha önce de tekerrür etti ama bu kez daha net şekilde tekerrür ediyor.
LONDRA DÜŞÜYOR, İSTANBUL GELİYOR
Bölgenin güç merkezi, Avrupa'dan Türkiye'ye doğru kayıyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyaya doğru kayıyor. Bu çok kısa bir sürede olmaz. Londra'nın düşüp, yerine İstanbul'un finans merkezi olduğu; siyasal, sosyolojik, ekonomik, finansal denklemlerin yeniden yazıldığı, Ortadoğu'da 1950'lerden itibaren zorlanan İsrail denkleminin aşağı doğru gittiği, yerine Türkiye'nin yukarı çıktığı, bütün bunların yazıldığı yeni denklemler ortaya çıkıyor.
Ve bugün baktığımızda net olarak görüyoruz ki, yeni dünya düzeninde ortaya çıkan bu üç güç merkezinin içinde AB diye bir merkez yok. Açık ve seçik bunu söylüyorum. 15 yıl önce de söylüyordum, bugün yine söylüyorum.
DOĞAL TASFİYE SÜRECİ BAŞLADI
Bu yeni dünya düzeninde AB'nin güç merkezi olmaması demek, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasıyla başlayan sürecin tamamen yön değiştirmesi demek. Osmanlı'nın parçalanmasıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti içine yerleşen Anglo-Sakson ve Franko-Cermen unsurların yeni dünya denklemine geçilmesiyle birlikte tasfiye olacağının ilk işaretidir.
TÜRKİYE İÇİNDEKİ YERLEŞİK DÜZEN DE NATÜREL OLARAK TASFİYE OLACAK
Yani içerideki yerleşik düzenin İngiliz ve Alman destekli bütün unsurları doğal olarak tasfiye olma sürecine girdi. Bu, Türkiye içindeki yerleşik düzenin de tasfiye olması anlamına geliyor.
HANCILAR YOLCU OLUYOR
Hancılar bir anda yolcuya dönüştü. Ama onlar 1800'lerin başından itibaren hancıydılar. Hancı olmak üzere devşirildiler çünkü. Şimdi efendileri tasfiye olduğu için onlar da tasfiye oluyor.
Almanya'daki bir otomobil firmasında ortaya çıkan skandal çok büyük bir skandal. Haftalardır tartışılıyor. Bu öyle üstü kapatılıp geçilebilecek bir skandal değil. Bu, otomotiv sektöründeki denklemin yeniden yazılacağını gösteriyor. Bu denklemin yeni tasfiyeler getireceğini gösteriyor. Montaj sanayisi üzerinden semirten sermaye sınıflarının da çok ciddi anlamda bir tasfiye sürecine doğal olarak girdiğini gösteriyor.
BU, KÜRESEL BİR TASFİYE
Şu anda rüzgar bizim bağımsızlık mücadelemizden yana esiyor. Herkes lütfen gözünü dört açsın. Eski sahipler, efendiler, uzantılar... Bunlar zaten natürel olarak tasfiye olma yoluna girdi. Ne dediğimi lütfen anlamaya çalışın. Küresel bir tasfiyeden bahsediyorum.
YENİ DÜNYA DÜZENİ, OSMANLI'YI TASFİYE EDENLERİ TASFİYE EDİYOR
Osmanlı'nın tasfiye edilme süreciyle, bu süreçte Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte içimize sızanların varlığı bizim mücadelemiz haricinde küresel akım gereği sona eriyor. Osmanlı'yı tasfiye edenler kimler? İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya. Osmanlı'yı tasfiye edip bu coğrafyayı paylaştılar. Şimdi yeni dünya düzeni Osmanlı'yı tasfiye edenleri tasfiye ediyor. Dolayısıyla Cumhuriyet'in kurulmasıyla, bu Anglo-Sakson Cermen yapının içerideki uzantıları yeni dünya düzeni tarafından tasfiye edilecek. Bunun hiç kaçarı yok. Bizim mücadelemiz, onlara karşı savaşımız da devam ediyor. Çok yol aldık ama o kadar şanslıyız ki aslında Yüce Allah bir kere daha yüzümüze baktı, yeni dünya düzeninin tasfiye rüzgarı, bunları tasfiye edecek yönden esiyor.
Yeni dünya düzeninin tırpanı geliyor. Bizimle hiç alakası yok, kimse yanlış anlamasın. Bu tırpan en içerideki yerleşik düzeni, ne de onların efendilerini bırakmayacak. Çünkü yeni bir denklem yazılıyor, yeni kodlar yazılıyor. Bu artık apaçık bir şekilde görülüyor.
Osmanlı'yı yok yok ettiniz. Ne yaptınız orayı yok edip? Kendinizin kontrol ettiği küçük küçük devletçikler kurdurdunuz. Nerde? Ortadoğu'da, Osmanlı coğrafyasında, Balkanlar'da, Afrika'da, Hindistan'da, Pakistan'da... Ve bunların içine devşirdiğiniz adamları bıraktınız. Fikir olarak devşirdiğiniz, zihniyet olarak devşirdiğiniz, size bağlıları oraya bıraktınız. Zengin sınıfları tertiplediniz. Çakma burjuvazi tertiplediniz. ve 200 yıl bu coğrafyayı bu şekilde sömürdünüz.
İçeride 10 yılda bir darbe, 10 yılda bir devalüasyon, karışıklık hep bu 200 yıllık değirmene su taşıdı.
2003 YILINDAN SONRA TÜRKİYE AYAĞA KALKTI
2003 yılından itibaren Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan ve daha sonra seçilmiş cumhurbaşkanı olarak bu yerleşik düzene karşı verdiği savaş belli bir noktaya geldi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ayağa kalktı. Bütün unsurlarıyla ayağa kalktı, dikildi. Üreten bir Türkiye ortaya çıkmaya başladı. Kendi geleceğini öngören bir Türkiye ortaya çıkmaya başladı.
ERDOĞAN'IN YAPTIĞI SEYAHATLERİ DİKKATLİ İNCELEYİN, ÖYLE RASTGELE SEYAHATLER DEĞİL ONLAR
Ve coğrafyanın kopan parçaları tekrar gövdeyle bir araya gelecek şekilde birlikte olmaya başladı.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan niye defalarca Afrika'ya gitti? Lütfen haritayı ortaya koyun ve yaptığı seyahatleri, ülkeleri sırasıyla yazın. Birinci kuşak, ikinci kuşak, üçüncü kuşak ziyaretlere bakın. O seyahatlerin hepsinde bir derinlik var. Öyle rastgele seyahatler değil.
ERDOĞAN AFRİKA'DA "BU FRANSIZ HEYKELLERİNİ SÖKÜN BURADAN" DEDİ
Gittiği zaman ne dedi? "Bu Fransız heykellerini buradan sökün" dedi. Bakın, Osmanlı coğrafyasının bir unsurudur Kuzey Afrika. O coğrafyada Osmanlı'yı tasfiye eden Fransa heykelleri dikmiş. Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı ve seçilmiş cumhurbaşkanı "bu heykelleri buradan kaldırın" diyor.
*