Hamas lideri Yahya Sinvar'ın şehadete ereceği anda bile, terör devleti İsrail güçlerinin korkudan yanında gidemeyip gönderdiği drona elindeki sopayı fırlatması bana Peygamber Efendimiz'in (Sallallahu aleyhi ve sellem) şu hadîs-i şerifini hatırlattı: "Biraz sonra kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz."
Şehid Yahya Sinvar ve yanındaki 4 mücahidle karşılaşan terör unsurları tank atışlarıyla Sinvar'ın yanındaki 4 mücahidi şehid ettiler. Terör unsurları, aralarında Sinvar'ın olduğundan habersiz mücahid grubunun olduğu binaya ayrıca omuzdan atılan füze fırlattılar. Sinvar, kopan bir kolunu bağlamış halde terör unsurlarıyla son mermiye kadar çatışmaya devam etti. İsrail terör unsurları tank ateşi ve ardından füze attıkları binaya korkudan giremediklerinden binada sağ kalan var mı diye drone gönderdiler.
İsrail terör unsurları bilmeden insanlık tarihinin ender kahramanlık sahnelerinden birini çektiler. Şehid Sinvar ağır yaralanmış, kopmuş kolunu bağlamış bir halde emaneti Rabbine teslim ederken elindeki sopayı terör unsurlarının dronuna fırlatıyor.
Terör devleti İsrail öldürdükleri kişinin Yahya Sinvar olduğunu anlayınca Sinvar'ı küçük düşürücü bir senaryoyla Şehid Sinvar'ın ölümünü dünyaya duyurmayı kararlaştırdılar. Lâkin bir terör unsuru görüntüleri internette paylaşınca senaryo çöp oldu.
Terör devleti İsrail Şehid Sinvar'ı rezil etmek isterken yayınladığı görüntülerle dünyanın gözünde efsane bir kahraman yaptı. Tabiî ki dünya Şehid Sinvar ve Filistin halkının o muazzam direnişine ve kahramanlıklarına şahitti ama mezkûr görüntünün değeri bir başka.
Nasıl ki Hazreti Davut 12 yaşındayken elindeki sapan ile zalim Calut'u devirmesiyle sapan zalimlere karşı durmanın sembolü haline geldiyse artık sapanın yanına bir de sopa eklendi!
Evet, Şehid Sinvar Hazreti Peygamber'in buyruğunu yerine getirdi ve kendi küçük kıyameti koparken elindeki sopayı Filistin halkının zaferi için kâfirin böğrüne ekti!
Şehid Sinvar'ın ağır yaralı halde bir koltukta oturarak sopayı fırlatması ve kefiyenin ardındaki o keskin bakışları dalga dalga dünyaya yayıldı. İnsanlar benzer pozlar vererek hem Sinvar'ın şehadetini tebrik ederken hem de terör unsuru İsrail ve destekçilerinin karşısında olduklarının mesajını veriyorlar.
Büyük Komutan Selahaddin Eyyubi'ye atfedilen biz sözdür: "Kılıçlarımız paslandıkça imanımız da paslanır." 1 yıldır Gazze halkı liderleriyle birlikte kâfire karşı kılıçlarını daima parlak tuttuklarından imanlarının parlaklığıyla da dünyayı aydınlatıyorlar. Gazzelinin direnişinden etkilenenler fevç fevç Müslüman oluyorlar.
Ve Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun şu mısraları hayat buluyor:
"çiçekler açıyor unutulmuş bahar
ilk aşka benzer ilk heyecan
ilk duyar gibi toprağın kokusunu
ilk gider gibi ilk savaşa
alevleniyor damarlarda kan
bu incecik kız gelinlik yaşta
bu desen oyun yaşında çocuk
bu ihtiyar-delikanlı.
ateş önü çatılmış tüfekler
ve ölüme hazır binler:
çiğneyemeyecek yabancı adam
toprağımızı
çiğneyemeyecek yabancılaşmış adam.
(...)
bu ateş hattına çılgın koşu
-ateş hattında sabır-
müjdecisi zaferin...
*
bir gül için bin kötüyü yakmalı
işte bu heykel duruş
-dünyaya tepeden bakış-
bu eda
bu tavır
bu ateş hattına çılgın koşu
-ateş hattında sabır-
müjdecisi zaferin...
(...)
*
bu yürek vurulmaz zincire
bu yürek ölüme hazır
biliriz
zafer mutlak inananın
yani savaşanın
yani sırtüstü yatanın değil
yani inanmayanın."