Muhalefet, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturmasının üstünü örtebilmek için başlattığı kara propagandaya Yozgat'ta çiftçileri öne sürerek tarım üzerinden iktidara vurmayı denedi.
Gün geçtikçe başı İstanbul'da olan ahtapotun memleketi nasıl soyduğu daha da netleşirken, ellerindeki belediyeleri yönetmekten ve çalışanına maaşını dahi zamanında ödemekten aciz muhalefet Türkiye'nin iyi yönetilmediğini tarımı diline dolayarak tekrarlayıp duruyor.
İktidarın eleştirilmesi gayet normaldir. Hatta usulünce yapılması şarttır. Çünkü haklı eleştiriler iktidara yol göstereceği için faydalıdır da.
Ama gerçekleri ters yüz ederek yalanlarla iftiralarla iktidar eleştirildiği zaman faydadan ziyade eleştiri sahibine zarar verir, iktidar da yalan üstüne bina edilen eleştirileri dikkate almaz haklı eleştiriler de arada kaybolur.
Yozgat'taki traktör şovu dikkat çekiciydi. Hele içi boş ama kulağa hoş gelen bir çiftçinin 'Turpunan şalgamınan devlet yönetilmez!' sloganı özellikle muhalefet nezdinde kabul gördü.
Ülkede son yıllarda yaşanan yüksek enflasyonun sebep olduğu pahalılıktan her kesimin etkilendiği gibi çiftçinin de etkilendiği inkâr edilemez.
Ancak bu durum tarımın bittiğini de göstermez.
Çünkü tarımda hükümetin karnesi diğer birçok alanda olduğu gibi başarılarla doludur.
Ama hükümet, başarılarını kamuoyuna etkili biçimde yansıtamadığı için sektörü bilmeyenler bir de pahalılık söz konusu olunca, muhalefetin söylemleri haklılık kazanıyor.
Son kabine, siyasi söylemden ziyade işine odaklanan uzman bir kadrodan oluşuyor. Tarım Bakanı da o uzmanlardan biri.
Kimi bölgelerde yaşanan ve meyve bahçelerinin zarar gördüğü zirai don hadisesinden sonra Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı Bey araziye inmiş ve olayı yerinde görmek için şehir şehir gezmişti.
İşte o gezi sırasında bakanı takip eden TV100 Yazarı Hacı Yakışıklı toplumun aldatılmaya çalışıldığı konuları kendisine sormuş ve aldığı cevapları köşesinde yayınlamış.
Mesela muhalefetin en önemli iddialarından biri tarımda dışarıya muhtaç olduğumuz yalanıdır.
Bakan bey bu konuda diyor ki: "Biz stratejik tarım ürünleri başta olmak üzere büyük oranda kendimize yeter bir ülkeyiz. Bugün itibariyle sınırlarımız kapansa hiç kimseye muhtaç değiliz. Zengin topraklara, iklime ve üretici kesimine sahibiz. Kendi kendimize yetmiyoruz demek ülkesinden, halkından ve toprağından habersiz olmaktır."
Muhalefetin diline doladığı bir yalan da üretilen tahılın yetmediği ve tahıl ithal ettiğimiz iddiasıdır.
Oysa Bakan Bey de açıkça ifade etmiş Türkiye'nin ürettiği tahıl kendi ihtiyacını karşılamaktadır. İthal edilen tahıl ise fabrikaların un makarna gibi ihtiyaçlarını karşılamak için yapılmaktadır.
Buğday unu ihracatında ülkemiz 2002 yılında dünyada 11'inci sırada iken 2005'ten beri dünyada 1'inci sırada yer almaktadır.
Buna paralel olarak saman ithal eden ülke olduğumuz yalanını da savuruyorlar.
Ülkemizin saman üretimi yıllık 25 milyon ton olup hayvancılıkta 19 milyon ton saman tüketilmektedir. Geri kalan 6 milyon ton saman ise; kâğıt endüstrisinde, mantar yetiştiriciliğinde ve hayvan altlığı olarak kullanılmaktadır.
Evet, 2024 yılında saman ithalatı yapılmış ama sadece 39 ton yani bir tır miktarı saman ithal edilmiş. Buna mukabil 27 bin 490 ton yani yaklaşık 700 kat fazlası saman ihracatı yapılmıştır.
İthal edilen samana Türkiye'nin ihtiyacı olduğu için değil ticari ilişkilerin bir gereğidir, çoğu kez de karşı tarafın desteklenmesi sebebiyledir.
Bu tavır, 700 tır ihracatı görmeyip bir tır ithalatı dile dolayan siyasetçinin basitliğini gösterir.
Kasaptaki etin pahalılığın diline dolayan muhalefet iktidarın hayvancılığa önem vermediği propagandasını yapıyor.
Hâlbuki son 20 yılda hayvan varlığımızın da arttığı sabittir.
Büyükbaş hayvan sayısı; 2002'de 9,9 Milyon baş hayvan iken 2024'te %71,7 artışla 17 Milyon başa yükselmiş.
Küçükbaş hayvan sayısı; 2002'de 31,9 Milyon baştan 2024'te %72,1 artışla 54,9 Milyon başa yükseldi.
Bir de arada geri dönen ihraç ürünlerinin iç piyasaya sürüldüğü iddiası var ki Bakan Bey bunu kesin bir dille reddediyor ve, "Bunlar hiçbir şekilde Türkiye'ye girmiyor, imha ediliyor." diyor.
Kendisini hala eski Türkiye'de zanneden kimi muhalif siyasetçiler ülkesinin zenginliğinden bihaber hala tohum ithal ettiğimizi iddia ediyorlar. Buna bir de İsrail tohumu ithal ediliyor cümlesi eklenince muhafazakâr iktidarı suçüstü yakalamış gibi kurnazlık yapıyorlar.
Doğrudur eskiden çok tohum ithal ediliyordu ama o eskidendi. AK Parti iktidarı döneminde artık tohumun yüzde 95-97 biriminin yerli olarak üretildiği dönemdeyiz ve artık ithal değil Bakan Bey'in de açıklamasıyla "Tohum ihraç eden ilk 10 ülkeden biriyiz."
Yanan ormanların yerine otel dikiliyor iddiasına karşı da Bakan Bey, "Hodri meydan, göstersinler. Bu soruyu sorup da ispat edemeyenlere biz yanan ya da hasar gören ormanları nasıl tekrar yeşillendirdiğimizi, yeşil vatana kattığımızı ispat edebiliriz. Her an, kim istiyorsa bekleriz, buyursunlar." diyerek meydan okuyor.
Son 22 yılda, orman alanımız 2,6 milyon hektar arttı. Son 22 yılda yapılan ağaçlandırma çalışmaları ile orman varlığımız %12,5 arttı. Bugün itibarıyla orman alanımız ülke yüz ölçümünün %30'unu kaplamaktadır. 2028 yılı orman varlığının 23,6 milyon hektara çıkarılması ve ormanların ülke yüz ölçümünün %30,3'ünü kaplaması hedeflenmektedir.
Bir yalan da ekilen arazinin azaldığı yalanıdır. Gerçek tam tersine ekilen arazi artmaktadır., son 2 yılda 11,8 Milyon Dekar alan üretime kazandırılmıştır.
Bakanlık Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) kayıtlarına göre çiftçi sayısı son beş yılda sürekli artmıştır. Ayrıca sisteme kayıtlı arazi miktarı da artmaktadır. Şu anda sisteme kayıtlı 2 milyon 344 bin çiftçimiz var.
Bu ve benzeri iddialara bakanlık "Tarım Cebimde" internet uygulaması üzerinden hazırlanan "İddialar ve Gerçekler" bölümünde cevap veriyor.
Sağ olsun, önceki kabinede tarım bakanlığı yapan Vahid Kirişçi bey de "İddialar ve Gerçekler" dosyasını bana göndermişti.
Evet, tarımda muhalefetin yaymaya çalıştığı gibi gerileme değil aksine belirgin ilerleme ve iyileşme söz konusudur.
Sorun, sadece tarımda değil her alanda yaşanan pahalılık sorunudur. İktidar da bunun farkında ve Orta Vadeli Program (OVP)ile sorunu çözmeye çalışmaktadır.
Enflasyon da bu gayretler neticesinde inişe geçmiştir.
2002 yılındaki krizi aşan ekip iş başındadır. İstikrar devam ettikçe bu problemin de aşılacağı görülmektedir.
O yüzden muhalefetin erken seçim çağrıları ve oluşturmaya çalıştıkları karamsar hava siyasi istikrarı hedef alan yanlış politikalardır.
Unutmayalım ki, topluma karamsarlık havası basmak FETÖ taktiklerinden biridir.
Muhalefetin iktidar hırsı, ülkeyi yönetme değil muhafazakâr iktidarı indirme hırsıdır.
Muhalefet, iktidar olsa tıpkı 26 milyar lira borç ile teslim alıp 264 milyar lira borç ile İBB'yi iflasın eşiğine getirdikleri gibi memleketi de batırırlar Allah korusun!
Tabii ki 'Allah korusun!' ama duanın kabulü temelde insanın eylemleriyle doğrudan ilintilir.
Bugünleri aramamak için ve karamsarlık havası basanların ekmeğine yağ sürmemek için gerçekleri görmemiz ve göstermemiz lazımdır hatta elzemdir!