Türkiye, Suriye için neler yaptı?

Dr. Hacı Mehmet Boyraz/ Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi
11.02.2025

Suriye'nin 8 Aralık'tan bu yana yakaladığı müspet ivme hız kesmeden devam ediyor. Ülkenin bugünlere ulaşmasında en fazla sorumluluk üstlenen ise komşusu Türkiye oldu. Uzun soluklu krizin ilk anından başlamak üzere tutarlı ve insani bir duruş sergileyen Türkiye'nin Suriye için yaptığı girişimlerin her biri tarih kitaplarına konu olacak nitelikte.


Türkiye, Suriye için neler yaptı?

Dr. Hacı Mehmet Boyraz/ Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi

61 yıldır Suriye'yi yöneten Baas rejimi, Beşar Esad'ın 8 Aralık'ta Rusya'ya kaçmasıyla çöktü ve yerine geçici bir hükümet kuruldu. 2011'den bu yana ağır bir imtihandan geçen Suriye devletini ve halkını artık yeni bir gelecek bekliyor. Nitekim Suriye'nin 8 Aralık'tan bu yana yakaladığı müspet ivme hız kesmeden devam ediyor. Suriye'nin bugünlere ulaşmasında en fazla sorumluluk üstlenen ülke ise komşusu Türkiye oldu. Uzun soluklu krizin ilk anından başlamak üzere tutarlı ve insani bir duruş sergileyen Türkiye'nin Suriye için yaptığı müspet girişimlerin her biri tarih kitaplarına konu olacak nitelikte.

Zalime karşı mazlumun yanında durdu

Türkiye, Suriye'de iç savaş patlak verdikten sonra buradaki gelişmeleri mecburen an be an takip ederek hızlı reaksiyonlar gösterdi. Arap Baharının bir yansıması olarak Esad rejiminin ömrünü tamamladığını erken vakitte fark etti. Bu nedenle siyasi pozisyonunu Esad'ın karşısında ve muhaliflerin yanında yer alarak şekillendirdi. Ankara, Suriye ile ilgili müdahil olduğu her uluslararası platformda Esad'ın meşruiyetini kaybettiği söylemini yineleyerek muhaliflerin ülke yönetimini devralabilmesi için her türlü siyasi desteği sundu. Türkiye, muhaliflerin Esad'a karşı başarılı olabilmesi için lojistik, eğitim ve askeri yardımlarda da bulundu. Gelinen vaziyet açıkça gösteriyor ki Türkiye, bu yardımları yapmasaydı Suriye'nin Esad'ın zulmünden kurtulması pek mümkün olmayacaktı. Dolayısıyla Türkiye, muhaliflerin yanında durarak Suriye'yi Esad sonrası siyasi döneme hazırlayan baş aktör oldu.

Suriyelilere sahip çıktı

Türkiye'nin Suriye için bugüne kadar yaptığı bir diğer büyük icraat ise Suriye halkına sahip çıkmak oldu. Zira Türkiye, Suriye'deki iç savaş boyunca izlediği açık kapı politikasıyla milyonlarca Suriye vatandaşına ev sahipliği yaptı. Bu politika, kadim Türk devlet geleneğinin insani duruşuna uygun olarak kendisine sığınanları geri çevirmeme ve onları koruma düsturu etrafında şekillendi. Bu bağlamda Türkiye, 2013'te yürürlüğe soktuğu Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çerçevesinde kendisine sığınan Suriyelileri "geçici koruma" statüsünde himaye ederek bu kişilerin temel insani haklara ve hizmetlere erişimine imkan sağladı.

Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre 2012'de Türkiye'ye sığınan Suriyeli sayısı sadece 14 bindi. Savaşın şiddetlenmesiyle birlikte bu sayı 2014'te 1,5 milyona ve 2021'de 3,7 milyona ulaştı. Böylece Birleşmiş Milletler (BM) Mülteci Yüksek Komiserliği tarafından birçok kez teyit edildiği üzere Türkiye, Suriye menşeli sığınmacı krizinde en fazla sorumluluk alan ülke olarak tarihi ve insani bir misyon ifa etti. 6 Şubat 2025 itibariyle "onurlu geri dönüş" kapsamında Suriyelilerin ülkelerine dönmeye başlamasıyla geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı 2,8 milyona gerilese de Türkiye, hala en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan ülke olma özelliğini koruyor.

Medeniyetin ve insanlığın beşiği olduğunu iddia eden Avrupa, vebalı muamelesi yaptığı Suriyelileri kendi sınırlarından uzak tutabilmek için her türlü insanlık dışı muameleyi yaparken Türkiye ise bu meseleye salt insani saiklerle yaklaştı. Bu çerçevede Türkiye gerek devlet kurumları gerekse insani yardım kuruluşları eliyle Suriyelilerin barınması, iaşesi, sağlık ve eğitim imkânlarından faydalanabilmesi için milyarlarca lira sarf etti. Geçtiğimiz süre zarfında Suriyeliler için yapılan harcamalar öylesine fazla ki bunların yekûnunu hesaplamak mümkün değil. Kısacası Türkiye, kendisine sığınan Suriyelileri zalim Esad rejiminin ve terör örgütlerinin insafına terk etmek yerine kendisine yakışır şekilde misafir etti. Burada bir devletin en büyük sermayesinin insan kaynağı olduğu dikkate alınırsa Türkiye, 4 milyona yakın Suriyeliye sahip çıkarak aslında Suriye devletinin istikbaline dair en büyük iyiliği yaptı. Nitekim geçen hafta Ankara'yı ziyaret eden Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın dile getirdiği şu sözler tam da bu gerçekliğe işaret ediyor: "Milyonlarca Suriyeliye kapısını açan Türk devleti ve milletinin tarihi duruşunu asla unutmayacağız."

Suriye'nin siyasi ve toprak bütünlüğünü korudu

Türkiye, iç savaşın başlamasını müteakiben Suriye'nin siyasi ve toprak bütünlüğünün korunması konusunda aktif politika izlemeye mecbur kaldı. Zira nevzuhur terör örgütleri, ülkedeki merkezi otorite zafiyetini bir fırsat olarak kullanmaya çalıştı. Öyle ki bunların başında gelen DEAŞ ve PYD/YPG ikilisi 2017'te Suriye'nin yaklaşık yüzde 40'ına hakim oldu. Türkiye ise bölgesel güvenlik dinamikleri çerçevesinde hemen yanı başında cereyan eden gelişmelere eşyanın tabiatı gereği kayıtsız kalmadı ve terör örgütlerinin Suriye topraklarında kalıcı bir otorite tesis etme girişimini beka sorunu olarak algıladı. Bu sebeple BM Antlaşmasının 51. maddesinde yer verilen meşru müdafaa hakkına başvurarak Suriye'nin kuzeyine yönelik geniş kapsamlı askeri harekatlar düzenledi.

Gelinen vaziyet gösteriyor ki Türkiye mezkur harekâtları yapmasaydı mevcut Suriye hükümeti, ülkedeki kontrolü yeniden sağlama konusunda çok daha büyük zorluklarla karşılaşacak ve en iyi ihtimalle onlarca parçaya ayrılmış bir siyasi yapıyla mücadele edecekti. Bu açıdan Türkiye'nin askeri harekatları, kendi milli güvenliği kadar Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması bakımından da kritik birer hamle olma özelliğine sahip.

Türkiye, önümüzdeki süreçte de kendi güvenliği ve istikbali kadar Suriye'nin siyasi bütünlüğünün korunması ve güvenliğinin teminatı için de yeni inisiyatifler almaktan kaçınmayacaktır. Nitekim Suriye'nin kuzey doğusundaki ABD destekli PYD/YPG yapılanmasının defedilmesi için Şara yönetimindeki yeni Suriye'nin Türkiye'den başta güvenebileceği ve iş birliği yapabileceği ikinci bir aktör yok. Dahası yeni yönetim, Türkiye'nin desteği olmadan Suriye'yi batıdan işgal edip yeni topraklar kazanma emelindeki İsrail tehdidiyle mücadele edemez. Suriye devletinin toprak bütünlüğünün korunması bakımından kritik öneme haiz bu iki mesele bile Türkiye'nin Suriye için ne denli kritik bir müttefik olduğunu ziyadesiyle ortaya koyuyor.

Suriye'yi sömürmedi

Bu arada yeri gelmişken bir hususa daha dikkat çekmek gerekiyor. Suriye'de iç savaşın başlamasını fırsat bilen küresel güçler, terör örgütleriyle iş birliği yaparak bu ülkede gayri meşru ilişkiler tesis etti. Mesela Fransız çimento devi Lafarge, Suriye'deki Çelebiye bölgesindeki faaliyetlerine devam etmesi için terör örgütü DEAŞ ile gizli bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma kapsamında Lafarge, Suriye'deki faaliyetlerinin sürmesi karşılığında DEAŞ'a haraç ödedi ve bedava çimento verdi.

Daha da ilginci Lafarge, tüm bu süreci yürütürken Fransız istihbaratına bilgi vermeyi ihmal etmedi. Yani Fransız devleti akıllara durgunluk veren bu suçun ortağı oldu. Nitekim bu suçu "şeytanla anlaşma yapma" şeklinde değerlendiren ABD, terör örgütünü finanse ettiği gerekçesiyle Lafarge'a 778 milyon dolar ceza kesti. Türkiye ise aleyhinde yürütülen tüm kara propaganda faaliyetlerinin aksine ne terör örgütleriyle böyle bir ilişki tesis etti ne de fırsatçılık yapıp Suriye'nin öz kaynaklarını sömürmeye çalıştı. Bilakis askeri harekatlarla Suriye'nin kuzeyinde oluşturduğu güvenli bölgelerde Suriye halkının kendi kaynaklarını kullanmasına önayak oldu.

Toparlamak gerekirse Türkiye, Suriye'nin bugünlere gelebilmesi için çok şey yaptı ve yapmaya devam ediyor. Yeni Suriye'yi inşa edecek yeni yönetim, bu müspet gerçeğin bilincinde olduğu için Türkiye'yi artık bir tehdit olarak değil kıymeti harbiyesi yüksek bir müttefik olarak kabul ediyor. Bu bilinç devam ettiği müddetçe eli kanlı Baas rejiminin pervasız politikaları nedeniyle yıllardır güvensizlik cenderesine hapsolan Ankara-Şam ilişkileri, bu cendereden tamamen çıkarak bölge ülkelerine rol model olabilecek bir stratejik ortaklığa dönüşebilir.