Polonya'nın tarihsel hafızasında ülkesinin Rusya ve Batılı güçler arasında parçalanabileceği algısı hâlâ canlıdır. Bu nedenle Türkiye, Polonya için çok önemli ve güvenilir bir güvenlik partneri ve Avrupa'nın güvenlik mimarisinin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Zeki Korkutata-AK Parti Bingöl Milletvekili
6–10 Nisan 2025 tarihleri arasında Türkiye–Polonya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak gerçekleştirdiğimiz resmi ziyaret kapsamında, Polonya'nın farklı bölgelerinde temaslarda bulunduk, devlet yetkilileri, iş insanları akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri ile bir araya geldik. Bu temaslar, yalnızca iki ülke arasındaki güncel ilişkileri değerlendirme fırsatı sunmakla kalmadı; aynı zamanda tarihsel arka plana dayanan güçlü bağların bugün nasıl stratejik bir ortaklığa dönüştüğünü de yakından görmemizi sağladı.
Türkiye–Polonya ilişkilerinin sahip olduğu derin tarihsel bağlar, günümüzde güvenlik, ekonomi, kültür, eğitim ve insani yardım gibi pek çok alanda güçlü bir iş birliği zeminine dönüşmüş durumda. Burada, ziyaret süresince edindiğimiz izlenimlerden hareketle iki ülke ilişkilerini tarihsel ve güncel boyutlarıyla ele alacak; stratejik ortaklık düzeyine evrilen bu ilişki ağını kapsamlı bir şekilde analiz edeceğiz.
Osmanlı'dan modern döneme uzanan ilişkiler
Türkiye–Polonya ilişkileri, Soğuk Savaş sonrası dönemde hızlı bir gelişim göstermesine rağmen, kökleri 14. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'da genişlemeye başladığı dönemde, o zamanki adıyla Lehistan olarak bilinen Polonya ile karşılaşmalar yaşanmıştır. Özellikle II. Viyana Kuşatması sırasında, Polonya Kralı'nın yaklaşık 75 bin kişilik bir kuvvetle Avrupalı devletlerin yardımına gelmesi, kuşatmanın başarısızlıkla sonuçlanmasında kritik bir rol oynadığı gibi Osmanlı için de yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.
1439 yılında Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa'da güç kazandıkça, Polonya ile ilk resmi ticaret anlaşmasını imzalamıştır. 1700'lü yıllarda Avrupalı güçlerin Lehistan'ı parçalama politikaları, Polonya'nın tarihsel hafızasında derin travmalara neden olmuştur. 1768'de Rus Çarlığı'nın Osmanlı'ya savaş açmasının hemen ardından, 1772, 1793 ve 1795 yıllarında gerçekleşen üç ayrı paylaşım dalgası, Lehistan'ın bağımsızlığının sona ermesine neden olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu ise Lehistan'ın paylaşımını asla tanımamış; padişahın huzurunda yabancı diplomatlar kabul edilirken sembolik olarak Lehistan elçisi adına çağrıda bulunulmuştur. Sadrazamın, "Lehistan sefiri yoldadır, ancak yollardaki müşkülat yüzünden gecikmiştir." demesi, Osmanlı'nın bu konudaki tavrını açıkça ortaya koymuştur.
19.yüzyılda Rus işgalinden kaçan Polonyalı göçmenlere Osmanlı kapılarını açmış ve İstanbul'daki Polonezköy'de güvenli bir yerleşim alanı kurulmuştur. Bu yaklaşım bile tarihi dayanışmanın önemli köklerinden birisidir.
Kökleşen dostluk
Polonya'da yapılan görüşmelerde Türkiye'ye yönelik olumlu bir algı hemen fark edilmektedir. Bu pozitif algının, tarihsel olaylara ve insani dayanışmaya dayalı olarak şekillendiği görülmektedir. Polonya halkı, 1800'lerde Rus ve Avrupalı işgalcilerden kaçan sivillere ve bürokrat/askerlere Türkiye'nin kucak açmasını unutmamıştır. Görüşmelerde bu tarihsel hafızanın sıkça dile getirildiğine tanık olduk.
Ayrıca Türkiye'nin, geçmişten günümüze Polonya'nın bağımsızlık mücadelesine verdiği destek de akademisyenler ve siyasiler tarafından önemli bir referans olarak ifade edilmektedir.
2024 yılında Nysa bölgesinde yaşanan sel felaketi sonrasında, Polonya'nın yardım çağrısına Türkiye ilk yanıt veren ülkelerden biri olmuştur. Türkiye, felaket bölgesinde altyapının yeniden inşası amacıyla başlatılan Phoenix Operasyonu'na uluslararası destek veren dört ülkeden biri olmuştur. Görüşmelerde, Türkiye tarafından inşa edilen bir köprünün ulaşımı büyük ölçüde rahatlattığı ve bu yardımın çok kıymetli olduğu özellikle vurgulanmıştır.
Polonyalılar, Ukraynalı ve Suriyeli göçmenler konusunda iki ülkenin benzer insani tecrübeler yaşadığını dile getirmektedir. 2022'de başlayan Rusya–Ukrayna savaşı, Avrupa'nın en büyük zorunlu göç krizlerinden birine dönüşmüştür. 2025 itibarıyla yaklaşık 6,9 milyon Ukraynalı ülkesini terk etmiş ve bunların 6,3 milyonu Avrupa ülkelerinde kayıt altına alınmıştır. Halihazırda 1,6 milyon Ukraynalı Polonya'da yaşamaktadır. Bu bağlamda, Türkiye'nin Suriyeli göçmenlere yönelik sergilediği insani yaklaşım da Polonya kamuoyu nezdinde büyük bir takdirle karşılanmaktadır.
Polonya'nın da Lozan Anlaşmasının imzalanmasını dahi beklemeden Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıması, 2015'te güneydoğu sınırlarımızda artan güvenlik tehditleri karşısında NATO tarafından başlatılan Türkiye'ye uyarlanmış güvence tedbirlerine hava keşif birliği göndererek katkıda bulunması ve 6 Şubat depremlerinde gerek devlet gerek halk olarak seferberliğe geçerek hemen yardıma koşması gibi örneklerde görüldüğü üzere Türkiye'yle dayanışma sergilemiş olması ortak hafızanın kökleşmesi bakımından oldukça değerlidir.
Stratejik ortağın yükselen rolü
Hükümet düzeyindeki görüşmelerde, Türkiye önemli bir ortak olarak tanımlanmaktadır. Ancak Polonya'nın güvenlik kaygıları, tarihsel tecrübeleri ve günümüzde algıladığı tehditler nedeniyle öncelikli konular arasında yer almaktadır. NATO üyeliği, iki ülkeyi aynı ittifak içinde buluşturmakta ve güvenlik politikalarında işbirliğini artırmaktadır.
Özellikle Rusya–Ukrayna savaşında Türkiye'nin izlediği tarafsız ama ilkeli politika, Ukrayna'ya sağladığı destek Polonya tarafından büyük bir takdirle karşılanmaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dış politikada izlediği denge siyaseti, Polonyalı yetkililer nezdinde güven verici bulunmuştur. Suudi Arabistan'daki ABD–Rusya görüşmeleri sürerken, aynı saatlerde Ukrayna Devlet Başkanı'nın Külliye'de ağırlanması ve Cumhurbaşkanı'nın Zelenski'ye şemsiye tutması, Türkiye'nin bağımsızlık ve egemenliklere olan desteğinin sembolü olarak yorumlanmaktadır.
Polonya'nın tarihsel hafızasında ülkesinin Rusya ve Batılı güçler arasında parçalanabileceği algısı hâlâ canlıdır. Bu nedenle Türkiye, Polonya için çok önemli ve güvenilir bir güvenlik partneri ve Avrupa'nın güvenlik mimarisinin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Savunma sanayii ve enerji güvenliği
Jeopolitik konumu itibarıyla Türkiye, Polonya için enerji güvenliğinde de önemli bir aktör konumundadır. Türkiye'nin bir transit ülke olarak önemi, Ukrayna Savaşı sonrasında daha da artmıştır. Yenilenebilir enerji konusundaki kapasitemiz ve tecrübemiz itibarıyla, Polonya'nın büyük yatırımlar yapmakta olduğu bu alanda önemli iş potansiyeli mevcuttur.
Savunma sanayii alanındaki iş birliği ise, SİHA ve İHA ağırlıklı olarak ileri teknoloji ürünler, ayrıca zırhlı araçlar ile mühimmat üzerinden ilerlemektedir. NATO'da GSYİH'sına oranla en fazla savunma harcaması yapan ülke konumundaki Polonya, hem tedarik ihtiyaçları hem savunma sanayiindeki yerelleşme hedefleri çerçevesinde ülkemizle işbirliğine önem atfetmektedir. Bu alanda ortak üretim de dahil olmak üzere her türlü iş birliğine açık olduklarını ifade etmektedirler. NATO çerçevesinde yapılan ortak tatbikatlar, savunma stratejileri ve bilgi paylaşımı da iki ülkenin askeri ilişkilerini güçlendirmektedir.
Polonya, Türkiye'nin AB üyeliğini en güçlü şekilde destekleyen ülkeler arasında yer almaktadır. Bu destek, hem devlet yetkilileri hem de kamuoyu düzeyinde güçlü şekilde hissedilmektedir. Polonya, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecini sadece bir genişleme politikası değil; aynı zamanda Avrupa'nın siyasi istikrarı, güvenliği ve ekonomik dinamizmi açısından da gerekli bir adım olarak görmektedir.
Ziyaretimiz kapsamında, Türkiye ile Polonya arasında ekonomik ve kültürel bağların güçlenmesine katkı sunan TÜRKPOL (Polonya Türkiye Dayanışma Derneği) yöneticileri ve öncü iş insanlarıyla bir araya geldik. Görüşmelerimizde, iki ülke arasındaki sinerjiyi daha da ileriye taşıyacak, karşılıklı güven ve iş birliği temelinde hayata geçirilebilecek projeleri değerlendirdik. İş insanlarımızın Avrupa'da ve Polonya'da büyük yatırımlara imza atmalarının derinleşen ortaklık bağlamında önemli bir vazife de göreceği açıktır.
Yumuşak gücün inşası
İki ülke arasında eğitim ve kültür alanındaki iş birliği de hızla gelişmektedir. Ortak üniversite projeleri, öğrenci değişim programları, araştırma iş birlikleri ve Türk dizilerinin Lehçeye çevrilmesi gibi unsurlar, bilgi paylaşımını destekleyen önemli araçlardır.
Polonya'da Türk dili, edebiyatı ve kültürü üzerine yapılan akademik çalışmalar, ortak tarihimiz, çekim gücümüz ve bugün Türkiye'nin bölgesel ve küresel ölçekteki etkisinin bir yansımasıdır. Genç nesiller arasındaki kültürel alışveriş, iki ülke arasındaki bağları daha da güçlendirmektedir.
Öte yandan son yıllarda öğrenci değişim programları ve vize işlemlerine dair yaşanan zorluklar konusunda da çözüm arayışlarının yoğunlaştığı belirtilmelidir.
Turizm alanında ise Türkiye, Polonyalılar tarafından yoğun ilgi gören ülkelerin başında gelmektedir. 2024 yılında yaklaşık 1.9 milyon Polonyalı Türkiye'yi ziyaret etmiştir; bu sayının 2025'te 2 milyonu aşması beklenmektedir. Aynı şekilde, Türkiye'den Polonya'ya ziyaretlere ilgide de artış gözlenmekte olup, vize sorunları çözümlendiği takdirde, bu istikamette turizmin de gelişme potansiyeli mevcuttur. Bu tür karşılıklı ziyaretler, ön yargıların azalmasına ve güven duygusunun pekişmesine önemli katkı sağlamaktadır.
Ortak projeler ve stratejik diyalog
114. Büyükelçi'mizin görev yaptığı ve 611. yılı kutlanan Türkiye–Polonya ilişkileri, 2009'dan bu yana stratejik ortaklık düzeyine taşınmış durumdadır. Ekonomi, savunma, kültür ve siyaset gibi pek çok alanda somut projelerle desteklenen bu ilişkiler, geleceğe dair büyük bir potansiyel barındırmaktadır. İki ülke, özelikle mevcut uluslararası konjonktürde, stratejik ortaklıklarını karşılıklı yarar temelinde ilerletme ve her alanda somut işbirliklerine dönüştürme iradesindedir.
Ticaret hacminin 12 milyar Avro'dan 15 milyar Avro'ya çıkarılması hedeflenmektedir. Savunma sanayi, ulaşım, turizm, tarım, hayvancılık ve müteahhitlik hizmetleri gibi alanlarda kurulacak yeni iş birlikleriyle bu hacmin 20 milyar Avro'ya ulaşması mümkündür.
1700'lerden bu yana karşılıklı olarak sergilenen tarihsel dayanışma ile bugünkü uluslararası konjonktür, iki ülkeyi birbirine daha da yakınlaştırmakta, ilişkilerine dinamik ve ileriye dönük bir vizyon kazandırmaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye–Polonya ilişkilerinin geleceğinde daha derin, kurumsal ve sürdürülebilir iş birlikleri inşa etmek mümkündür. Ortak tarihsel miras ve güçlü stratejik vizyon doğrultusunda, iki ülke arasında dostluk ve ortaklık zemininde yeni bir yüzyılın temelleri atılmaktadır.