Zamanın geçişine sevinen iki insan vardır: mahpus ve asker.
Onlar için zamanın geçişi, özgürlüğe yahut sevdiklerine kavuşmanın habercisidir. Bu iki istisna haricinde, zamanın geçişini bayram havasında kutlayan kimse ya gafildir ya da ahmak.
Yılbaşı yaklaşıyor, dolayısıyla her sene olduğu gibi "geleneksel" tartışmalarımız yeniden alevleniyor. Tartışma, hakikati ortaya çıkarmak için bir araç olmalıdır.
Ve fakat tartışma dediğimiz şey, karşı tarafı ötekileştirmeye, suçlamaya ve itham yağmuruna dönüştüğünde artık bir fikir müzakeresi değil, hakaret teatisi olur.
Hele ki suçlayanlar, kendi tarihlerinden bihaber ise işler iyice trajikomik bir hal alır.
Nevşin Mengü'nün yılbaşı kutlamalarına dair MEB'e yönelik öfke dolu eleştirileri, kendi geçmişine kör bir insanın gösterdiği feverandan ibaret.
Neymiş, bakanlık ideolojikmiş; İslamcı Stalinizmmiş, her şeye savaş açıyormuş!
Bu öfke ve nefretin ardında, geçmişteki Kemalist zulümlerin izlerini silme gayreti mi yatıyor, bilinmez. Ancak hafızası olan herkes, yakın tarihimizin bu konuda ne denli acımasız bir tablo çizdiğini hatırlayacaktır.
MEB'de kılık kıyafet bahanesiyle on binlerce öğretmen fişlenmiş, soruşturmaya maruz kalmış ve binlercesi görevden alınmıştı. Başörtüsü gibi bir inanç meselesine tahammülsüzlük, genç kızların eğitim haklarının gasp edilmesine kadar varmıştı.
"İkna odaları" denilen utanç mekânlarında zorla başı açtırılan öğrencilerin yaşadığı manevi travmaları hangi demokratik söylemle açıklayabilirsiniz?
Bir sürü tez çalışmasının konusu oldu bu süreç. Tam sayı vereyim: 55.132.
Nevşin Mengü, bunlar sadece eğitim sahasında yapılan zulümler. Diğer kurumlara girmiyorum zira yerim dar.
Uğur Dündar, kamerayla okulları basıp namaz kılan öğretmen ve öğrencileri fişlerken hangi ideolojinin hizmetindeydi?
Nur Serter, başörtülü öğrencileri "ikna odalarında" zorlayarak hangi değerleri savundu?
Siyaset sahnesinde kılık kıyafet ve irtica meseleleri üzerinden Müslümanlara yönelik sistematik bir baskı politikası güden Kemalistlerin, laiklerin, CHP'nin ve dahi zihniyetinin ideolojik motivasyonları neydi?
Kemal Gürüz ve Kemal Alemdar'ın yaşattıkları, şeytana pabuç bırakmayan Nur Serter gibi figürlerin zulümleri hangi ideolojinin temsilcisiydi?
Esed rejiminin zindanlarında yaşanan işkence ve zulümleri dehşetle izlerken, bu zikrettiğimiz eylemlerin acısı Sednaya'yı ya da Esed'i aratır mı, aratmaz mı?
Kırmızı iç çamaşırıyla yılbaşı gecesi alkol sınırını aşanların hamakat hapsine yenik düşmeleri mi bizi temsil ediyor?
Zaman geçiyor diye sevinenlerin sarhoş şekilde kimin koynunda sabahladığının bilinmediği gece mi sizin yılbaşı kutlama özgürlüğü anlayışınız?
Nevşin Mengü ve benzerlerinin sürekli "kültür savaşları"ndan yakınması, aslında kendi geçmişlerinin bilançosunu örtme çabasıdır.
Muarızların diline pelesenk ettiği "kültür savaşları" kavramını açmak gerek. Bu coğrafyada kültür savaşları yeni başlamış değildir; Batı'nın değerlerinin dayatılması, halkın manevi ve ahlaki değerleriyle çelişen bir yaşam tarzını mecbur kılma girişimleriyle çoktan başlamıştır.
"Kültür Savaşları" meselesini birkaç basit cümleyle heba etmek istemem. Başka bir yazıda, bütün çıplaklığıyla ve herkesin anlayabileceği bir sadelikle bu mevzuya eğilmeye çalışacağım.
Bugün "ideolojik dayatma" diye niteledikleri şeyin, dün bizzat kendi elleriyle inşa ettikleri baskıcı düzenin bir yansıması olduğunu unutmamak gerekir.
En basitinden başörtüsü nedeniyle ödül alamayan okul birincileri, irtica bahanesiyle işinden edilen memurlar, ezan düşmanlığıyla anılan açıklamalar, kapısına kilit vurulan camiler...
Bunlar Nevşin Mengü ve zihniyetinin "demokratik geçmişi"nin bir parçası değil mi?
Nevşin Mengü ve benzerleri, geçmişin mirası olan zulüm ve tahakküm mekanizmalarından bihaber ekranlarda görünmeye çalışıyorlar.
Ve fakat, geçmişin gölgesi, ekranı karartıyor.
Geçmişte toplumun inançlarını yok sayan resmi bir ideolojinin şakşakçıları, bugün kimseye hoşgörü dersi vermesin.
Asıl siz "Seküler Stalinistlersiniz."
Biz sizin cemaziyülevvelinizi iyi biliriz.
Millete demokrasi dersi vermeyi bırakıp azcık öte gidip kumda oynayın.
Buralar sizin boyunuzu aşar!
Boğulursunuz maazallah!