Komisyon Başkanı Katırcıoğlu, "Dijital Platformlarda Çocuk İstismarı, Bağımlılık ve Karşılaşılan Tehlikeler" konusunda yapacakları çalışmaların detaylarını AA muhabirine anlattı.
Bu yasama yılında dijital mecralarda çocukları bekleyen tehditleri ve riskleri ele alacaklarını söyleyen Katırcıoğlu, Narin Güran cinayeti, Sıla bebeğin hayatını kaybetmesi, İstanbul'da surlarda iki genç kızın katledilmesi gibi olayların toplum vicdanını derinden yaraladığına işaret etti.
Katırcıoğlu, "Bu son olaylar bize gösterdi ki dijital mecralarda çocuklarımızı bekleyen büyük tehditler var. Aynı zamanda ailelerin bizlerden talepleri var. Yakın çevremizde de bu sıkıntıyı görüyoruz. Çocuklarımız, dijital mecraların içindeki tehditlere açık ve kontrolsüz bir şekilde gün boyu bu mecralarda yer alıyorlar. Bu sebeple bizler çalışmalarımıza başladık." diye konuştu.
Dijital mecraların, çocuklara, gençlere, anneye ve babaya, zehrin hissettirilmeden enjekte edildiği mecralar haline geldiğini dile getiren Katırcıoğlu, "Yurt dışı örneklerine baktığımız zaman ülkeler bunun için vaziyet almışlar, eylem planı oluşturmuşlar, kanuni düzenlemeler yapmışlar, tedbirler almışlar ve bunları hayata geçirmişler; 'Daha iyisini nasıl yapabiliriz?' diye çalışıyorlar." ifadelerini kullandı.
- "BU SORUNU ÇÖZEN ÜLKELERİ DE YERİNDE İNCELEYECEĞİZ"
Komisyon Başkanı Katırcıoğlu, Meclisin, çocuk ve gençlere açık bu tehdit alanlarında neler yapılabileceğini araştıracaklarını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlk olarak bunu tespit edeceğiz. Bu konuyla ilgili çalışan kurumlarımızı en kısa zamanda Komisyonumuza çağıracağız. Önümüzdeki hafta çarşamba günü ilk toplantımızı yapıyoruz. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan başladık. Öbür hafta İçişleri Bakanlığımızın Emniyet Genel Müdürlüğü içerisinde kurulan Siber Güvenlik biriminin yaptığı çalışmayı yerinde inceleyeceğiz. Bu konuda çalışan akademisyenleri belirledik. Aileler ve çocuklarla görüşmeler yapacağız. Ama bu sorunu çözen, önemli yol kateden ülkeleri de yerinde inceleyeceğiz. Bir Japonya örneği var; yüz ve parmak izi koruma tedbiri getirerek çocukların sakıncalı platformlara girmelerini engellemek ya da kontrol edebilmek, belli zaman aralığında internet ortamında olabilmesini sağlamak adına tedbirler almışlar. Başka bir ülkede aile eğitimleri vermişler."
Toplumun bütününün bu konuya sahip çıkıp birlikte hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Katırcıoğlu, diğer ülkelerde bu konunun bir devlet politikası olarak ele alındığını, Türkiye'de de bunu hayata geçirmek istediklerini söyledi. Katırcıoğlu, "Çalışmalarımızı en kısa zamanda bitirmek istiyoruz. Çünkü bir evladımızın, kadınımızın daha başına böyle bir vahşet gelsin istemiyoruz." dedi.
- "BİZE ÖZGÜ BİR ÇÖZÜMLE UYGULAYABİLİRİZ"
Katırcıoğlu, Avustralya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde "iç yazılım" yapılarak, çocukların internette gireceği alanların ve kalma sürelerinin takip edildiğini anlattı.
Çocukların, anne ve babasının hesabından internete girmesinin önüne geçmek adına hem yüz hem de parmak izi okuma gibi bir çok tedbir alındığını dile getiren Katırcıoğlu, "Başarıyla sonuçlanmış uygulamaları; bizim kültürümüze, genetik kodlarımıza, dinamiklerimize ve hassasiyetlerimize uygun bir şekilde tüm siyasi parti milletvekilleri ile konuşarak, sivil toplum örgütleriyle, akademisyenlerle bir araya gelere, bize özgü bir çözümle uygulayabiliriz. Bu, bir kanuni düzenleme, dijital yazılım, okullarda eğitim, yerel yönetimlerle birlikte bir kampanya olabilir. Bunları, Komisyonumuz ortaya koyacak." değerlendirmesinde bulundu.
Uygulamaları yerinde inceleyeceklerini bildiren Katırcıoğlu, "Çok yakın zamanda Japonya'yı ziyaret edeceğiz. Neden Japonya'yı önceledik? Geçen yasama yılında deprem bölgesindeki çocuklarımızla alakalı bir raporumuz vardı. Onu bitirmiştik, yurt dışı ayağı eksik kalmıştı. Japonya, deprem bölgesi ve bu konuda en başarılı ülkelerden birisi. Japonya'da hem depremle ilgili çocuklarla ne yapılmış hem de dijital mecralarda çocukları bekleyen tehditlerle ilgili neler yapılmış onları inceleyeceğiz." diye konuştu.
Fransa, Güney Kore ve Avustralya'nın da bu konuda örnek çalışmalar yaptığını belirten Katırcıoğlu, Fransa'da terörü, şiddeti öven ve bunu sanat adı altında gösterenlere hapis cezası verildiğine işaret etti.
Katırcıoğlu, topluma mal olmuş kişilerin, sanat adı altında ya da başka şekilde şiddeti, şer odaklarını meşrulaştırmasına karşı bir hassasiyetlerinin olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Kesilmiş bir baş, elinde bir bacak, bir yemek masası, bu bir sanat olabilir mi? Bu, herkesin görebileceği bütün açık platformlarda. Bunun, gençlerde, çocuklarda, şiddete eğilimli olan kişilerde bırakacağı etkiyi hepimiz biliyoruz. Surlarda da bunu gördük. Orada bir çocuğumuzun bundan etkilenerek böyle bir eyleme girişmesini kim kabul edebilir? Sanat adı altında kamuya mal olmuş kişilerin de şiddeti öven, farklı yönelimleri, şer odaklarını normalleştirme gibi eylemlerine karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Hem Komisyonumuz hem de şahsım bununla mücadele edeceğiz. Bu kabul edilemez."
Katırcıoğlu, Avrupa ülkelerinin bu konuda ciddi tavır alıp, kısıtlama getirip, cezalar verirken, bunun Türkiye'de "sanat" diye gösterildiğini de söyledi.
- "OYUN KİMİNSE, ÇOCUK ONUNDUR"
Dijital oyunlara da değinen Katırcıoğlu, "O oyunların kim kodlarını yazıyorsa, kim dijital ortamda pazarlıyorsa, kim yayınlıyorsa; bizim çocuklarımız onların hakimiyetinde. Biz diyoruz ki 'Oyun kiminse, çocuk onundur'. O oyunların içinde şiddeti, LGBTİ akımları normalleştiren her türlü şeyi görebiliyoruz." dedi.
Katırcıoğlu, Komisyon olarak dijital mecralar başta olmak üzere oyunlar, sosyal medya, reklamlar, diziler ve çizgi filmlerde şiddetin besleneceği; satanist, şeytani yapıların yer alacağı her türlü konuda tavır alarak gereğini yapacaklarını dile getirdi.
Çocukların gönül dünyası karartılmadan, Türkiye'nin geleceğinin kendi yaşamlarına hazırlanması gerektiğini vurgulayan Katırcıoğlu, "Adı ne olursa olsun, ne kadar büyük bütçelere sahip olursa olsun, hangi büyük ailenin şirketi olursa olsun bu konuda biz tavır alacağız. Yasaklamak gerekirse yasaklanacak, kapatmak gerekirse kapanacak, sınırlama gerekirse sınırlanacak." ifadelerini kullandı.
- "BU, MEMLEKET MESELESİ"
Komisyon Başkanı Katırcıoğlu, en iyi üniversitelerde okuyan gençlerin bile fenomenleri takip ettiğine dikkati çekerek, gençlerin neden bu isimleri takip ettiğine yönelik RTÜK'ün bir saha araştırması yapacağını anlattı.
İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, BTK, RTÜK, akademi ve sivil toplumun bu konularda daha etkin rol alması için neler yapılabileceği üzerinde de çalışacaklarını söyleyen Katırcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, bir devlet politikası. Bunun iktidarı, muhalefeti olmaz. Bu, memleket meselesi. Bütüncül yaklaşarak ve bütünleşerek bunu çözeceğimize inanıyorum. Yabancı ülkelerdeki uygulamaları yerinde inceleyerek, ülkemizde yaptığımız araştırmaları da masaya koyarak siyaset üstü ve devlet politikası yaklaşımıyla bu sorunlara çözüm üreteceğiz. Kanuni düzenleme gerekebilir. Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığımızdan görüşlerini aldık. Ne gerekirse yapmaya hazırız. Çünkü toplumdan gelen bir sessiz çığlık var. Bunun da çözümü belli. Bir boyutuyla kanuni düzenleme ama öbür boyutuyla bir zihinsel dönüşüm, farkındalık, eğitim gerekiyor. Ailelerin de desteği olmadan biz bu işi çözemeyiz."
Bu çalışmayı çok kısa bir zamanda bitirmeyi hedeflediklerini bildiren Katırcıoğlu, "Çalışmamızı 4 ayda bitirmeyi, eğer bir kanuni düzenleme gerekirse kanun çalışmalarıyla beraber 6 ayda sonuç almayı hedefliyoruz." dedi.
- ALMANYA'DA YAŞADIĞI OLAY
Komisyon olarak çocuğa ve kadına yönelik şiddeti haberleştirme yöntemlerini de ele alacaklarını açıklayan Katırcıoğlu, "Haberleştirme dili, kullanılan kelimeler, çocukların fotoğraflarının verilmesi, isimleri, adreslerinin kullanılması, yaşanan vahşetin en ince detayına kadar günlerce konuşulması, ömür boyu yaşayacağı karalama, ikincil, üçüncül travmaları ortaya koyuyor. Bize örnek olarak gösterilen Avrupa ülkelerine baktığımızda, hiçbir haber kanalında, açık oturumda, herkesin izleyebileceği bir saate bunlar ele alınmaz, gazetelerde göremezsiniz. Haberde en fazla isminin baş harfleri yazılır. Bu olay, ilgili kurumlar tarafından sonuna kadar incelenir, gereği yapılır." diye konuştu.
Komisyon Başkanı Katırcıoğlu, Almanya ziyaretinde yaşadığı bir olaya ilişkin şunları kaydetti:
"Almanya'da çocuklarla ilgili yaptığımız bir çalışmada, parlamentoya gittik ve oradaki milletvekilleriyle konuştuk. Ben de Çocuk Hakları Alt Komisyonu Başkanı olarak 'Ülkenizde çocuğa yönelik şiddet, çocuğa karşı istismar, erken yaşta evlilik, suça itilen çocukların oranları nedir?' dediğimde, 'Bu, bir devlet politikasıdır, kendi içimizde çalıştığımız bir alandır, kimseyle paylaşmıyoruz. Hiçbirine cevap veremeyiz.' dediler. Görüştüğümüz kişiler, Bakan Yardımcısı ve bir milletvekiliydi. Almanya'da Türk aileler var, onlarla görüşüyoruz ve orada birçok çocuk, kadın cinayeti olduğunu biliyoruz. Hiçbiri televizyonda izlenmez, gazetelerde yer almaz. Ama gereği yapılır."
Katırcıoğlu, bu konuda da bir düzenleme gerektiğini ve çalışma yapacaklarını sözlerine ekledi.