TOKYO - İstanbul 6,2 şiddetinde sarsılıp yüreğimiz ağzımıza geldiğinde Ticaret Bakanı Ömer Bolat ve beraberindeki heyetle birlikte yaklaşık 9 bin kilometre uzaklıkta Osaka'daydık. Telaş ve endişeyle memleketten haber almaya çalışırken bir yandan da yerkürenin en fazla sallanan coğrafyasında "Japonlar bu işi nasıl çözmüş" demeden de edemedik.
JAPONLAR DEPREMDEN KORKMUYOR
Bir kere Japonlar için deprem korkulan bir şey olmaktan çoktan çıkmış. Gündelik bir rutin, eğitimi erken yaşlarda verilen temel bir bilgi, tedbirler listesinde dikkate alınan önemli bir kalem ve en nihayetinde hayatın olağan akışı içinde "çök, geçmesini bekle, hayatına devam et" pratiği ile yaşanan sıradan bir jeoloji olayı Japonya'da.
Ama tsunami korkutuyor. Hem ada ülkesi olduğu hem de 2011'de 9 şiddetinde gerçekleşen depremde 20 bin insanını dev dalgalara kaptırdığı için.
Yoksa kalabalık şehir merkezlerindeki devasa büyüklük ve yükseklikteki bina stokları ve sağlam alt yapısıyla Japonya insan eliyle yapılabilecek her şeyi yapıp tamamlamış görünüyor.
HİLALİN VE YILDIZIN PARLADIĞI YER
Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile milletvekilleri, iş insanları, bürokratlar ve gazetecilerden oluşan heyetin Japonya seyahatinin sebebi, 1851'den beri düzenlenen "dünya fuarı" Expo'nun bu sene ticaretin başkenti Osaka'da yapılmasıydı.

25 milyondan fazla ziyaretçinin beklendiği, 158 ülkenin katıldığı Expo 2025-Osaka'nın bu yılki ana teması "Hayatlarımız İçin Geleceğin Toplumunu Tasarlamak". 13 Nisan'da başladı, 13 Ekim'e kadar sürecek. Bakan Ömer Bolat da Türkiye Pavillionu'nu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı günü açarak hem Türkiye Yüzyılı hedeflerini anlattı, hem de Türkiye-Japonya ilişkilerinin 100 yılına dair mesajlar verdi.
Yapay bir ada üzerine kurulu fuar alanında Türkiye pavillionu 900 metrekarelik bir alana sahip. Türk bayrağını temsilen "Hilal ve Yıldız" tasarımı, ülkemizin bor rezerv zenginliğini anlatmak amacıyla pavillion girişinde sergilenen bor kaplı ağaç enstalasyonu, içeride dev dijital ekranlar, halı dokuma tezgahı, çömlek çarkı ve Maraş dondurması ikramının yanı sıra Sultan 2. Abdulhamit'in emriyle Japonlara yardıma giderken batan Ertuğrul fırkateyninin temsili ilk göze çarpanlardan.
JAPONYA TİCARETTE HEDEF ÜLKE
Japonya, Türkiye'nin ihracat hedefinde olan bir ülke. Asya-Pasifik'teki en önemli ticaret ve yatırım ortağı. 275 Japon şirketinin 3,1 milyara ulaşan yatırımları var ülkemizde.
Öte yandan Japonya'ya yapılan ihracatımız geçen yıl yüzde 11,4'lük ayırt edici bir ivme kazanmış olsa da hedef çok daha büyük. İki ülke arasındaki ticarette yapısal bir dengesizlik var çünkü. Bunu "sorun" olarak niteliyor Ömer Bolat. Sorunu çözmek için de gerçekçi ve sürdürülebilir bir hedef belirlenmiş.
Japonların inovasyon, ileri teknoloji ve hassas mühendislik gibi alanlarda dünyanın en iyilerinin başında geldiği kimsenin tartışmayacağı bir gerçek. Haliyle Türkiye en fazla bu kalemlerde mal ithal ediyor Japonya'dan. Türkiye buna karşılık olarak ticareti çeşitlendirmek, dengelemek ve var olan ihraç kalemlerine kazan-kazan formülünde yenilerini eklemek, rakamları büyütmek istiyor. Bu amaçla da Türkiye-Japonya Ekonomik Ortaklık Anlaşmasını müzakere ediyor. Bakan Bolat süreçten umutlu, "sona yaklaşıyoruz" diyor.
TÜRKİYE JAPONYA'YA HİZMET İHRAÇ EDECEK
İki ülke arasındaki ticareti dengeleyecek anahtar kavramlar "genç nüfus", "stratejik konum", "gelişmiş sanayi yeteneği" ve "nitelikli iş gücü".
Basın toplantısında Bakan Bey "Japonya'ya hizmet ihracatından" sıkça bahsedince biraz daha açmasını istedim kendisinden. Şöyle konuştu:
"Hizmet ihracatı milli gelirde yüzde 55-56'lık, istihdamda yüzde 56-57'lik payıyla büyük öneme sahip. Son 20 senedeki büyük atağıyla da mal ihracatındaki başarımıza adeta o da ortak oldu. Bazı ülkeler zaten ihracat gelirlerini birlikte açıklıyorlar. Biz de geçen yıl 377 milyar dolar ihracat geliri elde ettik mal ve hizmetler olarak. Bugün hizmetler ihracatı mal ihracatımızın yaklaşık yüzde 38-40'ına geldi. Bu da başta THY olmak üzere hava yolu şirketi, hava yolu taşımacılığı, Karadeniz, demir yolu, lojistik sektörü ve turizmle oluyor. Türkiye, dünyada turist sayısında 4'üncü, turizm gelirinde 6'ncı sırada. Türkiye'den Japonya'ya 50 bin kadar, Japonya'dan Türkiye'ye de 134 bin turist geliyor. Bu daha da artacaktır. Bizim, Japonya ile hizmetler sektöründe artacak ilişkilerimiz taşımacılık, turizm, eğitim, sağlık turizmi, yazılım, yapay zekâ sektöründeki gelişmelere bağlı teknolojik ihracat gelirinde olabilir. Müteahhitlik gelirlerinde de olacak. Japon tarafını Türk müteahhitlik firmalarıyla çalışma konusunda istekli görüyoruz".
TÜRKİYE NÜFUSU HALA GENÇKEN
Önümüzdeki yıllar açısından Türkiye'nin bir avantajı da hala "genç" olan nüfusu. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı 2025'i "aile yılı" ilan etmek ve geçenlerde "demografik bir felakete doğru sürükleniyoruz" demek zorunda bırakan sert gerçek Japonya için çoktan kabusa dönmüş durumda.
Zira bir toplumun kendini yenilemesi için gereken 2,1 doğum oranı -ne yazık ki- Türkiye'de 1,51'e gerilemiş durumda. 2050 yılında nüfusumuz zirveye ulaşıp sonra azalmaya başlayacak. Yaşlı nüfus artacak çocuk sayısı hızla düşecek. Üretimden istihdama pek çok kalemde olumsuz sonuçları olacak bunun.
Ama bir çeyrek yüzyıl daha "genç bir toplum" olarak adlandıracağız kendimizi. Tam da bu evrede, özellikle de Japonya ile kıyaslandığımızda.
JAPONYA NÜFUS FELAKETİ YAŞIYOR
Zira Japon Sağlık Bakanlığı verilerine göre Japonya'da doğum oranları kayıtların tutulduğu 1899'dan bu yana en düşük seviyesinde. Uçurumdan yuvarlanır gibi, her yıl artan bir hızda düşüyor nüfus. 2024'te yeni doğan bebek sayısı bir önceki yıla göre yüzde 5 düşerek 721 bin kişi azalmış mesela. Ölümler de aynı dönemde yüzde 1,8 artarak 1,62 milyon rekor sayısına ulaşmış.
Japonya nüfusu halihazırda 123 milyon ama düşen doğum, artan ölüm oranı nüfusa vurulduğunda felaket ürkütücü boyutlarda.
BM verilerine göre Japonya dünyanın en yaşlı nüfusa sahip ülkesi zaten. Öte yandan yaşlılar nüfusun yüzde 30'unu oluşturuyor ve mecburen çalışma hayatı içinde kalıyor. 65 yaş üstünün iş gücü içindeki oranı yüzde 15'i aşmış. Bu durum sosyal güvenlik sistemindeki yükü artırırken gündelik hayatın akış hızını epeyce bir yavaşlatıyor.
YENİ DÖNEM BUNA GÖRE PLANLANMALI
Bu açıdan Türkiye "hala" genç olan nüfusuyla pek çok kalemde hizmet ihraç edebilir Japonya'ya. Yapılacak işbirlikleri -deprem, nüfus yıkımı, yaşanan kültürel erozyona karşı değerler hassasiyeti gibi- pek çok açıdan birbiriyle empati kurabilen iki toplumu ve devleti biraz daha yaklaştıracaktır birbirine.
Önümüzdeki döneme devletlerin, şirketlerin, yatırımcıların, akademik kurulların, medya yöneticilerinin ve ilgili herkesin bu çerçeveden bakması iyi olacaktır.
Kuşkusuz birbirimizden öğreneceğimiz, alıp vereceğimiz çok şey var.