''Reis'ul Hattatin' Hasan Çelebi ahirete yürümüş, asli yurdumuza güzel bir yolcu daha uğurluyoruz işte! Hattatların reisi, öncüsü idi, Allah rahmeti mağfireti ile karşılasın onu. Hayatı boyunca kaleme aldığı Kur'an ayetleri yoldaşı ve şahidi olsun. Onun göz nurunu dökerek ruhuyla, yüreğiyle yöneldiği bu sanatı, meleke kapısıydı, meleklerin imrendiği bir işle meşguldü. Hemen her konuşmasının, toplantısının hitamında kendisine bu sanatı miras bırakmış üstadlarına dua eder, başarısını kendisiyle hasıl olan bir netice olarak değil de, sanat halkasıyla bağlı olduğu yola uzun yola, - o yol ki Hz. Ali'dir piri- hamdederek teşmil ederdi.
Haza beyefendi, haza adap idi...
Kendisiyle ruberu tanıştığımızda onu upuzun boyuyla görkemli bir 'lam-elif'e benzetmiştim. Onun işi harflerdi, onun işi nokta ve çizgi idi. Hassaten bu ikisi matematik felsefesinde de birbirinden ayrılmaz, 'bir noktadan sonsuz sayıda çizgi (doğru) geçer ve bir çizgi (doğru) sonsuz sayıda noktadan oluşur' çünkü. Bu cümleden hareketle, bizim geleneksel yazı sanatımızın mayasında sonsuzluk yatar. İşte bu sonsuzluk ışımasının içinde çeşitli dönüşler, ileri geri gidişler, aşağı yukarı çıkışlarla adeta bir Mevlevi ayininde 'huu' deyip dönercesine döner hattatlarımız...
Geçtiğimiz asırda matematikçiler nokta'nın anlamını uzay ile, çizgi şeklindeki doğru'nun tanımını ise ışık ile ilgili olarak anlatıyorlardı. Geçen yüzyılın son kısmı tabii ki bu, ondan öncesindeyse çok daha sınırlı, somut, madde merkezliydi nokta ile çizginin tanımları, insanın mana arayışı 20. asrın son 20 yılında yeniden canlanınca o eski somut, sınırları belirgin, opak tanımlar seyreldi veya az gelmeye başladı insana, insan zihni, öteleri, ruhu merak ediyordu...
Matematiğin uzay ve ışıkla ilgili olarak kurduğu bu anlatım biçiminin sanatlar alemimdeki en bariz yansıması 'hüsn-i hat' şeklinde adlandırdığımız geleneksel yazım sanatımızdır. Batı modernitesinde bu bakış açısının karşılığı Kandinsky'di, nokta ve çizgiler aracılığıyla adeta kendini ve yeryüzünü arayan, anlamaya çalışan, giderek soyutun perdeleriyle uğraşan bir ressamdı o... Picasso'yu da zikredelim, hani bir gün duvarda asılı bir hüsn-i hat tablosu görür de Casablanca'da... 'İşte, benim ulaşmaya çalıştığım seviye' diyerek övgüler yağdırır...
Hasan Çelebi üstadımızla tanıştığımızda İsmek'lerde hüsni hat, tezhip, minyatür gibi klasik kalem sanatlarımız öğretilmeye yeni yeni başlanmıştı. Bu konuyu kendisine arz ettiğimde; 'evladım' demişti, ''bizler bu sanatı meşakkatler içinde öğrendik, Hattat Hamit üstadımızın Vilayet'e çıkan yol üzerinde Reşit Efendi Han içindeki küçük dükkanında, sönük bir lamba eşliğinde, nefes bile almadan ne kaparsak kardır diye Üstadımızı seyrettiğimiz günler vardı... Yasaklar vardı, çok dikkat ederdik, itina ederdik, tertip, edep bu sanatın rükünlerindendi. Şimdi serbestlik var, geleneksel olana itibar var, güzel şeyler bunlar, ama her yazı da hüsni hat değildir evladım'...
Onun ''Kur'an'ı Kerim Mekke'de inzal oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı ' darbı meseline yaptığı tavsifi de hatırlıyorum bugün gibi; ''Kur'an'ı Kerim Mekke'de inzal oldu, en güzel şekliyle İstanbul'da okundu ve İstanbul'da yazıldı' demişti. Aslında onun işaret ettiği şey, geleneksel sanatlarımızın tümüne damgasını vuran 'İstanbul tarzı' idi...
Nokta ve çizgi ilişkisine dair bir hadis-i şerifi de burada anmak tam yerinde olur. Rahmetli Üstad Prof. Tosun Bayrak Baba da, İslam estetiğinin menşei hakkında beyanda bulunurken, Sevgili Efendimiz'den (s) bu rivayete atıf yapıyor. Abdullah bin Mesud'dan: ''Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) arkadaşlarıyla otururlarken, elindeki hurma dalıyla yere bir şekil çizmişler. Bir kareymiş bu. Karenin ortasında bir nokta varmış. Sonra karenin köşesinden dışarı doğru uzanan başka bir çizgi çekmiş ve bu çizgiyi kesen bir sürü küçük çizgi atmış... 'Bu çeperin içindeki nokta insandır, çeper ise ona Allah Teala tarafından tayin edilmiş hayattır. Çeperin dışına uzanan çizgi ise onun emelidir. Emel çizgisini kesen küçük çizgilerse, insanı ve emellerini hayatı boyunca etkileyecek bela oklarını temsil ediyor... Bu oklardan bazısı insanı ıskalasa da çoğu kesinlikle isabet eder ve en sonunda eceli gelip onu emellerinden koparır' diye tamamlamış sözünü...
Evlerinizin duvarında asılı duran / duracak hüsni hat'lar, şayet işin erbabı üstadların ellerinden çıkmışlarsa; taşıdıkları noktalar, çizgiler ile sizleri ışıkla, uzayla, ahiretle, İslam medeniyetinin sanat tasavvuruyla tanıştıracak imkanlardır.
Üstad Hasan Çelebi'ye bin rahmet duasıyla...