Güney Kafkasya'nın geleceği: Barış, iş birliği ve yeni fırsatlar

Oya Eren Özkan/ Gazeteci, Yazar
25.10.2024

3+3 toplantısı, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi adına bir fırsat sunuyor. Toplantıda Ermenistan'ın Türkiye ile olan ilişkilerini geliştirmek için atılacak adımlardan bahsedilmesi büyük bir önem taşıyor. Türkiye'nin sınırlarını açması ve ekonomik iş birliğini teşvik etmesi, Ermenistan için hayati bir durum. Bu sayede Türkiye'nin sunduğu ekonomik fırsatlar, Ermenistan'ın kalkınma hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynayabilir.


Güney Kafkasya'nın geleceği: Barış, iş birliği ve yeni fırsatlar

Oya Eren Özkan/ Gazeteci, Yazar

Güney Kafkasya, tarih boyunca stratejik ve jeopolitik önemiyle dikkat çeken bir bölge olmuştur. Bugün ise, Güney Kafkasya'nın geleceğine ilişkin gelişmeler, hem bölge ülkeleri hem de uluslararası aktörler açısından önemli bir dönüşüm sürecini işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen 3+3 Bölgesel İşbirliği Platformu toplantısı, bu dönüşümün kilit bir parçası olarak öne çıkıyor. Toplantıya katılan Rusya ve İran, bölgedeki barış ve güvenlik dinamiklerinde belirleyici bir rol oynuyor. Bununla birlikte; Türkiye, Azerbaycan ile olan güçlü bağları ve Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirme adımlarıyla dikkat çekiyor. Bu süreç, özellikle Ermenistan için büyük bir fırsat sunuyor. Nüfus ve ekonomik sorunlar göz önüne alındığında, Türkiye ile olumlu ilişkilerin geliştirilmesi, Ermenistan için kritik bir önem taşıyor.

Nüfus ve ekonomik sorunlar

Ermenistan, son yıllarda ve hatta bağımsızlığını ilan ettiğinden bu yana ciddi zorluklarla karşı karşıya. Ülkenin nüfusu, yüksek göç oranları nedeniyle sürekli bir azalma gösteriyor. 2023 itibarıyla Ermenistan'ın nüfusu yaklaşık 2,8 milyon civarında ve bu sayı son yıllarda sürekli düşüşte. Ekonomik durum da iç açıcı değil; kısıtlı kaynaklar, düşük yatırım oranları ve yüksek işsizlik rakamları, ülkenin kalkınmasını engelliyor. Türkiye ile kurulacak sağlıklı bir ilişki, bu sorunların aşılmasında büyük bir fırsat sunabilir.

Türkiye, Ermenistan için stratejik bir ekonomik partner olma potansiyeline sahip. Ticaret hacminin artırılması, enerji projelerinde iş birliği ve altyapı yatırımları, Ermenistan'ın ekonomik krizle başa çıkmasına yardımcı olabilir. 2022 itibarıyla Türkiye, Ermenistan'ın en önemli ticaret ortaklarından biri haline gelmeye başladı. Türkiye ile ilişkilerin düzelmesi, Ermenistan'ın uluslararası alanda daha fazla görünürlük kazanmasına ve yeni ekonomik fırsatlar yaratmasına olanak tanıyabilir.

Normalleşme süreci: Özel temsilcilerin atanması

Türkiye ve Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesi, 2021 yılında özel temsilcilerin atanmasıyla hız kazandı. Her iki ülkenin Dışişleri Bakanlıkları, ilişkileri düzeltmek amacıyla özel temsilciler atayarak doğrudan görüşmelere başladı. Bu süreç, her iki taraf için de önemli bir dönüm noktası oldu. Özel temsilciler aracılığıyla gerçekleştirilen görüşmeler, tarafların birbirlerini daha iyi anlamalarına ve güvenin artmasına olanak tanıdı.

Bu görüşmelerde, ilişkilerin normalleşmesi için atılacak adımların gerekliliği vurgulandı. Türkiye, Ermenistan'ın toprak bütünlüğüne saygı göstererek, ilişkilerini normalleştirme konusundaki kararlılığını ortaya koydu; Ermenistan ise Türkiye ile olan sınırlarının açılması ve ekonomik iş birliğinin geliştirilmesi konusundaki ısrarlı isteğini dile getirdi.

Toplantının önemi ve Ermenistan'ın beklentileri

3+3 toplantısı, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi adına bir fırsat sunuyor. Toplantıda Ermenistan'ın Türkiye ile olan ilişkilerini geliştirmek için atılacak adımlardan bahsedilmesi büyük bir önem taşıyor. Türkiye'nin sınırlarını açması ve ekonomik iş birliğini teşvik etmesi, Ermenistan için hayati bir durum. Bu sayede Türkiye'nin sunduğu ekonomik fırsatlar, Ermenistan'ın kalkınma hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynayabilir.

Erdoğan'ın toplantıda dile getirdiği, Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkilerini geliştirme kararlılığı, Ermenistan'ın umudu için önemli bir sinyal. Ancak, tarihi tartışmalar da iki ülke arasındaki ilişkilerin önünde bir engel olarak duruyor. Ermenistan'ın yıllardır Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerindeki hak iddiaları ve soykırım yalanları, ilişkilerin normalleşmesini zorlaştıran unsurlar arasında yer alıyor. Türkiye, bu iddiaları kabul etmiyor ve olayların tarihsel bağlamda daha geniş bir perspektiften ele alınması gerektiğini savunuyor. Bu durum, iki ülke arasında kalıcı bir barış ve iş birliği ortamı oluşturulmasını zorlaştırıyor ve karşılıklı güvensizlik yaratıyor.

BM Genel Kurulu'ndaki toplantılarda ise Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Azerbaycan ile sürdürülen barış görüşmelerine değindi. Paşinyan, barışın sadece mümkün değil, aynı zamanda ulaşılabilir olduğunu belirtti ve iki ülke arasındaki ilişkilerin olumlu bir yöne doğru ilerlediğini vurguladı. 30 Ağustos'ta imzalanan ortak yönetmelik, Azerbaycan ile Ermenistan arasında toprak bütünlüklerinin karşılıklı olarak tanındığını gösteren önemli bir adımdı. Paşinyan, bu gelişmenin kalıcı barışa giden yolda atılan somut adımlar arasında yer aldığını kaydetti.

Paşinyan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in iki ülke arasındaki barış antlaşması taslak metninin yüzde 80'i üzerinde mutabakata varıldığını belirtti. Ermeni tarafı, bu maddelerle barış antlaşması imzalamayı ve diğer konuların görüşülmesine devam edilmesini teklif etti. Antlaşmanın, karşılıklı toprak talepleri olmadığını ve gelecekte de bu taleplerin bulunmayacağını belirten maddeler içermesi, kalıcı barışın sağlanması açısından büyük bir önem taşıyor.

Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerindeki yumuşama

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin yumuşaması, Türkiye-Ermenistan ilişkilerini de olumlu etkiliyor. Azerbaycan'ın 2020'deki askeri zaferlerinden sonra yaşanan gerginliklerin azalması, Ermenistan'ın bölgedeki kendi konumunu yeniden değerlendirmesine olanak tanıdı. Azerbaycan'ın, Ermenistan ile olan sınır anlaşmazlıklarını diyalog yoluyla çözme isteği, Ermenistan için iş birliği ve uzlaşı temelli bir yaklaşımın benimsenmesine örnek teşkil ediyor. Bu durum, Ermenistan'ın da Türkiye ile ilişkilerini normalleştirme çabalarında daha yapıcı ve uzlaşmacı bir tutum sergilemesi gerektiğini göstermekte.

Türkiye, Azerbaycan'ın her zaman yanında durarak, Karabağ'ın işgal edilen topraklarının geri alınmasında net bir tavır sergiledi. Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü destekleyen yaklaşımı her zaman tüm dünyaya haykırdı. Bu nedenle önceliği kardeş Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü olan Türkiye için, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki yumuşama, Türkiye'nin de Ermenistan ile ilişkilerinde daha yapıcı bir tutum sergilemesine zemin hazırlıyor. Ermenistan, bu yumuşama sürecini fırsata çevirerek Türkiye ile olan bağlarını güçlendirme yolunda adımlar atıyor. Türkiye'nin, kardeş Azerbaycan ile ilişkilerini aynı dengede tutarak Ermenistan ile iş birliği yapma ihtimali, bölgedeki barış ortamının tesisinde önemli bir rol oynayabilir.

Bir başka yeni gelişme de BRICS toplantısında yaşandı. Son gerçekleşen BRICS toplantısında, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın yan yana oturması, bölgedeki gerginliğin azalabileceğine dair umutları yeşertti. Bu buluşma, iki liderin geçmişteki düşmanlıkların ötesine geçme isteğinin bir yansıması olarak yorumlanabilir. BRICS'teki atmosfer, her iki tarafın da diplomatik diyalog ve iş birliğine daha açık olduğunu gösterirken, uluslararası kamuoyunun dikkatini de üzerine çekti. Bu tür buluşmaların, bölgede kalıcı barışın sağlanmasına katkıda bulunması bekleniyor.

İran ve Rusya'nın rolü

3+3 toplantısına İran ve Rusya'nın katılımı, bölgedeki dinamikleri etkileme potansiyeline sahip. Rusya, hem Azerbaycan hem de Ermenistan ile tarihi ilişkileri olan bir aktör olarak, barış sürecinin sağlanmasında kritik bir rol oynayabilir. İran ise, bölgedeki istikrarın sağlanmasında ve ekonomik iş birliğinin geliştirilmesinde önemli bir partner konumunda. İran, Ermenistan ile olan ilişkilerini güçlendirerek, bölgedeki enerji koridorlarının gelişimine katkıda bulunmak istiyor.

Bu bağlamda, İran ve Rusya'nın barış sürecine katılımı, bölgedeki kalıcı barışın sağlanmasında önemli bir unsur. Her iki ülke de, bölgede istikrarın sağlanması için diplomatik çabalarını artırarak, iş birliğine açık bir tutum sergiliyor.

Gürcistan'ın toplantıda olmaması

Güney Kafkasya'nın önemli bir aktörü olan Gürcistan, bu toplantıda yer almadı. Gürcistan'ın toplantıya katılmaması, bölgedeki karmaşık siyasi dinamiklerden kaynaklanıyor olabilir. Hem Azerbaycan hem de Ermenistan ile ilişkilerini dengelemeye çalışan Gürcistan, iç politikadaki istikrarsızlıklar nedeniyle böyle bir adım atmayı tercih etmemiş olabilir. Ancak, kalıcı barışın sağlanmasında Gürcistan'ın da önemli bir rolü bulunuyor. Türkiye ile Gürcistan arasında güçlü ekonomik ve stratejik ilişkilerin varlığı, bu ülkenin bölgedeki barış sürecine katkı sağlaması adına önem taşıyor. Türkiye de kapının her zaman Gürcistan'a açık olduğunu ifade ederek komşusunun bölge için önemine dikkati çekti.

Sonuç: Barışın kısa ve uzun vadeli beklentileri

Toplantıda vurgulanan kalıcı barış kavramı, bölgedeki ilişkilerin geleceği açısından büyük bir önem taşıyor. Bu bağlamda, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerindeki yumuşama sürecinin, Türkiye-Ermenistan ilişkilerine de olumlu etkiler yaratabileceği belirtiliyor. Her iki tarafın da barış için atacağı adımlar, kalıcı bir istikrarın sağlanmasında belirleyici olacak.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerde yumuşama, gelecekte iki ülke arasında daha kapsamlı bir barış anlaşmasına giden yolu açabilir. Ermenistan'ın, barış sürecine aktif katılım göstermesi ve tarihsel iddialarını, özellikle soykırım yalanını bir kenara bırakarak, Türkiye ile olan ilişkilerini düzeltme çabası, hem kendi ülkesine hem de bölgeye fayda sağlayacak.

Bölgedeki tüm aktörlerin, istikrara yönelik gösterecekleri çaba, kalıcı barışın tesisinde kritik bir rol oynamakta. Türkiye, Azerbaycan ile olan kardeşlik bağlarını her zamanki gibi koruyup güçlendirerek, Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirme yönünde de somut adımlar atabilir. Bu durum, hem Türkiye hem de Ermenistan için yeni fırsatlar yaratırken, bölgedeki güvenlik dinamiklerini de olumlu yönde etkileyecek.