Sednaya, Suriye'de "İnsan Mezbahası" diye anlıyor. Savunma Bakanlığına bağlı, Suriye Askeri Polis tarafından yönetiliyor. Hapishane, 1981 yılında inşasına başlandı, ilk tutuklular da 1987 yılında buraya getirildi. Hapishane, bir rejimin büyük günah galerisi. Yeryüzünde muhaliflere, şüphe duyduklarına, karşı görüşe sahip olanlara karşı cehennemi yaşatan bir mekân.
Tanrısal kudret iddiasında olan tek parti Baas rejiminin cehennemi. Diktatör özne, kul insanları, gerekli gördüğünde bu cehennemde cezalandırıyor! Hapishaneler üzerine teori üreten filozof-sosyolog Foucault'un araştırmasında eksik bıraktığı taraf da burası. Çünkü rejim, hapishaneyi iktidarı için sadece gözetim, kontrol, disipline etme yeri görmüyor. Hapishane bundan çok daha fazla. Tanrı kralın emirlerine itaat etmeyene cehennem cezalarının kesildiği yer.
Sednaya hapishanesi, hapishaneden öte Tanrı kralın cehennemidir. Burada uygulanan cezalar, yapılan işkenceler, toplu infazlar bunu gösteriyor. Tanrı kralın zebanileri önce "hoş geldin partisi" düzenliyorlar! Bu partiyi yaşayanlardan birisi anlatıyor:
"Askerler, 'hoş geldin partisi' sırasında her yeni tutuklu grubuyla 'misafirperverliklerini' uygulayacaklar... Yere fırlatılırsınız ve dayak için farklı aletler kullanırlar: açıkta kalan bakır tel uçlu elektrik kabloları – cildinizin bir kısmını almaları için küçük kancaları vardır – normal elektrik kabloları, farklı boyutlarda plastik su boruları ve metal çubuklar. Ayrıca, şeritler halinde kesilmiş lastikten yapılmış 'tank kemeri' dedikleri şeyi yarattılar... Çok özel bir ses çıkarırlar; Küçük bir patlama gibi geliyor. Sürekli gözlerim bağlıydı ama bir şekilde görmeye çalışırdım. Gördüğün tek şey kan: kendi kanın, başkalarının kanı. Bir vuruştan sonra, neler olduğuna dair duygunuzu kaybedersiniz. Şoktasın. Ama sonra acı geliyor".
Hapishane vahşetin yaşandığı yaşam alanı. Yaşam denir mi buna? Belki dirilerin içinde yaşadığı mezarlar. Yer altında çeşitli katlardan oluşuyor. Tıpkı ölüler gibi toprak altında yaşıyor insanlar. Siviller, isyancılar ve siyasi mahkûmlar toplanmış. Mezarlarda aç, susuz, dayak, işkence ve hatta cehennem ateşinde yakılma benzeri krematoryumu kullanılıyor. İnsanları diri diri ateşe atıyorlar.
Bu mezarlarda tecavüzler işleniyor. Mahkûmlar birbirine tecavüze zorlanıyor, gardiyanlar tecavüz ediyor. Gözaltına alınan eski tutuklu" Hasan" , maruz kaldıkları bu korkunç durumları anlatıyor. "İnsanlara kıyafetlerini çıkartıyorlar, hassas yerlerde birbirlerine dokunuyorlardı ve birbirlerine de tecavüz ediyorlardı. Bunu sadece bir kez yaşadım, ama bunun olduğunu çok fazla duydum."
Dirilerin mezarında ceza sistematiktir. Acılara eşlik eden, insanı insandan çıkarma seanslar uygulanıyor. Amaç ne bilgi almak ne de cezalandırmak. Amaç insanı, insan olmaktan çıkarmak. Tamamen silmek, salt bir bedene çevirmek. Kan, kemik ve et yığınından ibaret bir mahlûk haline getirmek.
Sednaya diriler mezarında, sadece 2021 yılında 30 bin insan işkence, toplu infaz ve katliamdan geçiyor. Rejim düşünce, bu cehennem düzeni de düştü. 136 binden fazla insan halen orada yaşıyordu. Deliren, hafıza kaybına uğrayan, halen Hafız Esed'in yaşadığını düşünen insanları görüyoruz.
Hapishane, korku ürettiği kadar korkuyu yenen insanları da beraber getirdi. Buradan geçen insanlardan isyancılar yetişti. İsyancı liderler haline geldiler. Serbest bırakıldıktan sonra, birçoğu hükümete karşı silahlandı. Ceyş- El- İslam, Ahrar el-Şam, Şükür el-Şam Tugayı gibi örgütler bunlardan bazısı.
Ortadoğu hapishaneleri, isyancı liderlerin "mektepleri" de oldu! El-Kaide lideri Zerkavi, Ürdün hapishanelerinden çıktı. IŞİD lideri Bağdadi Irak hapishanelerinde dönüştü. Suriye diriler mezarından sağ çıkanlar ya soluğu isyanda aldılar ya da başka ülkelere göç ettiler. Çağdaş Tanrı kralların ürettikleri hapishaneleri de başlarına yıkan, yine oradan çıkan isyancılar oldu. Tanrı, onun Tanrısallığına öykünenlerin cehennemini yerle bir etti.