CHP'nin 4-5 Kasım 2023'te yapılan 38. Olağan Kurultayı'nda "kurultay günü para karşılığı oy kullandırılmak" suretiyle kurultaya şaibe karıştırıldığı iddiasıyla ve kurultayın iptali istemiyle bir delegenin verdiği dilekçe neticesinde Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldı. Halihazırda CHP delegesi olan şahıs, otellerde delegelere paralar dağıtıldığını, telefondan ev ve arabaya kadar farklı miktarlarda hediyelerle delegelerin ikna edildiğini iddia ediyor.
19 Kasım 2023'te Bursa Cumhuriyet Savcılığı'na yapılan şikâyet üzerine açılan dosya, yetkisizlik kararıyla 22 Aralık 2023'te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiliyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da Siyasi Partiler Kanunu'nun 112. Maddesi uyarınca "oylamaya hile karıştırılması" suçundan Ocak 2024'te soruşturma başlatıyor.
Farkındaysanız olay CHP'nin iç meselesi olarak seyrediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan "şaibeli kurultay" ifadesini siyasi rekabetin aracı olarak kullanmış olsa da konunun asli muhatapları eski ve yeni CHP Genel Başkanları ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak adı geçen Ekrem İmamoğlu. Nitekim söz konusu paraların kaynağının İmamoğlu olduğu ima ediliyor. 2023 seçimlerinden önce, o dönem CHP Genel Başkan Yardımcısı olan isimlerin de bulunduğu bir zoom toplantısı basına sızdırılmıştı. Toplantıya Ekrem İmamoğlu başkanlık ediyordu. Genel Başkan Yardımcılarının olduğu bir toplantının resmi olması halinde toplantıya başkanlık edecek kişi bir belediye başkanı olmaz. O toplantının Kılıçdaroğlu'ndan gizli ve onun aleyhine çevrilen bir dolap olduğu ortadaydı. Toplantıda görüntüsü olamayan ama kendi olan Özgür Özel, seçimden sonra şaibeli olduğu iddia edilen kurultayla genel başkan seçildi. O tarihten sonra Ekrem İmamoğlu'nun CHP üzerindeki etkisi daha da arttı. Akabinde gerçekleşen yerel seçimlerde, listelerin önemli kısmında yine İmamoğlu'nun etkisi hissedildi. Yerel seçimlerde CHP'nin kazandığı başarı da İmamoğlu'nun hanesine yazıldı.
*****
Konunun bundan sonraki kısmı elbette yargının konusu, ama Kemal Kılıçdaroğlu ve Akif Hamzaçebi, konuyu kamuoyu gündemine taşıdılar bile. Bu nispetle de savcılık ifadelerine başvurdu. İç siyasi rekabetin dava konusu olacak boyutlara ulaşması elbette demokrasi ve siyasetin kurumsallaşması adına çok kötü gelişmeler. Yaşanan hadise ise öyle parti içi demokrasi laflarıyla savuşturulacak türden değil.
Üstelik Güneş Motel olarak hafızalara kazınan siyasi hülleler de CHP'de maalesef hep olageldi. Örneğin Deniz Baykal'ın genel başkanlıktan alınması olayı şaibeyi de aşan boyutlarda CHP'ye karşı yapılmış bir darbeydi. Lakin CHP "F Tipi" tarafından öyle kıskıvrak yakalanmıştı ki, bunun hesabını dahi soran olmadı. Dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bizzat Deniz Baykal'a "siz konunun mağduru olarak şikâyetçinizin takipçisi olursanız devlet bu işin peşini bırakmaz" dediği halde Baykal konunun kapanması yönünde hareket etti. Ya da buna mecbur bırakıldı. FETÖ o dönem benzer şekilde MHP'ye de tasallut etmiş ancak Devlet Bahçeli partisini bu yapıya teslim etmemeyi başarmıştı.
*****
Yargıya intikal eden bir konu olduğunda CHP hodri meydan diyemiyor. Bilindik ezberlerle, kendi içlerindeki kavgayı örtmeye ve buradan bir mağduriyet hikayesi üretmeye çalışıyorlar. Beşiktaş ve Esenyurt Belediyeleriyle ilgili süreçte de aynı şey oldu; pekâlâ burada meydan okuyarak topu iktidar partisine atmaları mümkündü.
CHP iddia ettiği kadar temizse yargı ancak suçlanan kişilerin ya da kurumların aklanmasına vesile olur. Bu netlikte olduktan sonra CHP'liler aynı hassasiyeti iktidar partisinden de bekler, siyasi söylem üstünlüğünü buradan doğru kurabilirlerdi.
CHP bunu yapamadıkça, özellikle de yeni yönetimle birlikte, CHP'de akçeli işlerin çokça arttığı, kazanılan belediyelerin CHP siyasetini güçlendirmeye değil CHP'deki hizipçiliği beslemeye yaradığı algısı oluşuyor.
Son olaylar ise 2023'te Kemal Kılıçdaroğlu'nu oyunun dışına itmek için yapılanın benzerinin 2028 için Mansur Yavaş'a yapılmak istendiğini düşündürüyor.