Uyuşmazlıkların çözümünde alternatif yöntemlerden biri olan arabuluculuk, Türkiye'de her geçen gün daha fazla tercih ediliyor. Anlaşmazlıkların mahkemeye gitmeden dostane ve barışçıl şekilde çözülmesi, hem zaman kaybını hem de yargının iş yükünü azaltıyor.
Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı verilerine göre, 45 bin civarında arabulucu bulunuyor. Bugüne kadar sisteme giren 7 milyon 225 bin dosyadan, müzakeresi tamamlanan 4 milyon 460 bin dosya anlaşmayla sonuçlandı. 2 milyon 280 bin dosyada ise anlaşma sağlanamadı. Anlaşma oranı yüzde 64 olarak kaydedildi.
Verilere göre, anlaşmayla sonuçlanan dosyaların en büyük bölümünü, 2 milyon 927 bin ile ihtiyari (isteğe bağlı) arabuluculuk dosyaları oluşturdu.
Hukuk sistemine 2013 yılında kazandırılan ihtiyari arabuluculuk, tarafların kendi istekleriyle başvurdukları bir yöntem olmasıyla dikkati çekiyor.
- ZORUNLU ARABULUCULUKTA İŞ UYUŞMAZLIKLARI BAŞI ÇEKİYOR
İş davalarında ise 1 Ocak 2018'den itibaren zorunlu hale gelen arabuluculukta, bugüne kadar 2 milyon 370 bin başvurudan 1 milyon 100 bin dosyada anlaşma sağlandı.
Ticari anlaşmazlıklarda 1 Ocak 2019'dan itibaren, tüketici uyuşmazlıklarında 28 Temmuz 2020'den itibaren zorunlu hale gelen arabuluculuk sürecinde de önemli ilerlemeler kaydedildi. Ticari anlaşmazlıklarda 950 bin başvurudan 340 bininde, tüketici uyuşmazlıklarında ise 500 bin başvurudan 173 bininde anlaşma sağlandı.
- KİRA UYUŞMAZLIĞINDA 246 BİN VATANDAŞ ANLAŞMAYA VARDI
Kira uyuşmazlıkları da 1 Eylül 2023'ten itibaren arabuluculuk kapsamına alındı ve bu alanda 320 bin başvurudan 123 bininde anlaşmaya varıldı.
Yine bu tarihten itibaren ortaklığın giderilmesinde 15 bin, kat mülkiyeti ve komşuluk hukukunda 5 bin, tarımsal üretim sözleşmelerinde 200 dosyada taraflar anlaştı.
- "UZLAŞI KÜLTÜRÜNE ÇOK CİDDİ KATKISI VAR"
İbn Haldun Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeliz Bozkurt Gümrükçüoğlu, Türkiye'de 2012'de kabul edilen yasa ile hukuk sistemine giren arabuluculuğun, 2013'te ihtiyari olarak başladığını, daha sonra zorunlu arabuluculuğun getirilmesiyle uygulama alanının genişlediğini belirtti.
Uygulamada "zorunlu arabuluculuk" olarak adlandırılan yöntemin aslında "dava şartı arabuluculuk" olduğunu ve bunun tarafları anlaşmaya zorlayan bir süreç olmadığını söyleyen Gümrükçüoğlu, bu sistemin mahkemeye gitmeyi tamamen engelleyen bir uygulama olmadığını ve yargılama öncesinde başvurulan bir çözüm yöntemi olduğunu kaydetti.
Gümrükçüoğlu, "Bir dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorundasınız. Arabulucunun düzenleyeceği toplantıya katılarak uyuşmazlığı müzakere etmek gerekiyor. Taraflar sadece başvuru yapmak ve bir araya gelmekle zorunluluk altındalar. Yoksa burada anlaşmaya ulaşılması gibi bir zorunluluk söz konusu değil." dedi.
Arabuluculuk sürecinin, şirketlerin gizliliğini koruyabilmesinde önemli olduğunu vurgulayan Gümrükçüoğlu, "Şirketlerin sırlarının dışarıya açılmaması ya da bir davayla gündeme gelmemeleri anlamına geliyor. O yüzden onlar için oldukça avantajlı bir çözüm yolu." diye konuştu.
Bireylerin de arabuluculuğa ilgisinin arttığını belirten Gümrükçüoğlu, "Burada adil sonuçların elde edilebilmesi için tarafların güç dengesinin yerinde olması, her iki tarafın da 'Yargı yoluna başvursaydım bu davada ne elde ederdim, neyi kaybederdim' gibi öngörebilir bir şekilde müzakere etmeleri gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
- "TOPLUM ARABULUCULUK SİSTEMİNİ BENİMSEDİ"
İstanbul Arabulucular Derneği Kurucu Başkanı ve arabuluculuk eğitmeni avukat Dilek Yumrutaş da arabuluculuğun, tarafların hukuk uyuşmazlıklarını kendilerinin çözebilmesine olanak sağlayan bir sistem olduğunu belirtti.
Yumrutaş, "Taraflara iletişim kurup müzakere edebilmeleri için bir alan sunuluyor ve kendilerinin çözümlerini müzakere masasında karşılıklı, sağlıklı bir iletişimle oluşturmalarına imkan tanınıyor. Arabulucular olarak biz de taraflara katkı sunmaya ve çözüm önerileri getirmeye çalışıyoruz. Böylece uyuşmazlıklarını mahkemeye intikal etmeden, arabuluculuk yoluyla, karşılıklı anlaşma suretiyle çözme olanağına kavuşabiliyorlar." diye konuştu.
Arabuluculukta, güncel olmayan iletişim adresleri nedeniyle taraflara ulaşma süreçlerinde zorluklar yaşandığını aktaran Yumrutaş, "Özellikle ticari uyuşmazlıklarda 6+2, yani 8 haftalık arabuluculuk sürecinin tamamlanması yasayla belirlenmiş bir süre. Diğer alanlarda ise 3+1 hafta dediğimiz 4 haftalık süreler belirlenmiştir. Bu süreler içerisinde eğer taraflara ulaşmak mümkün olmazsa ve taraflar müzakerelere devam etmek isterse, yine kendilerine ulaşmaya gayret ediyoruz. Mevzuat, belirli bilgileri almamıza olanak sağlıyor ancak tarafların iletişim bilgilerinin güncel olmaması, onlara ulaşmayı zaman zaman zorlaştırabiliyor." şeklinde konuştu.
Uygulamanın yasalaşmasının ardından geçen sürede 5 milyona yakın bir anlaşma sayısına ulaşıldığına dikkati çeken Yumrutaş, "1 Ocak 2018'de dava açmadan önce arabuluculuğa başvuru zorunlu hale geldiğinde, başvuruların yüzde 90'ı zorunlu arabuluculuk kapsamındaydı. Buna karşılık, tarafların isteğe bağlı olarak başvurduğu ihtiyari arabuluculuk oranı yalnızca yüzde 10-15 civarındaydı ancak 5 yıl içinde bu oranlar tersine döndü. Artık başvuruların yüzde 85-90'ı ihtiyari arabuluculuk kapsamında gerçekleşirken, zorunlu başvurular ise yüzde 10-15 seviyesine geriledi. Bu da toplumun arabuluculuk sistemine alıştığını ve onu bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak benimsediğini gösteriyor." dedi.
Yumrutaş, arabuluculukta son yıllarda özellikle kira, kat mülkiyeti ve komşuluk hukuku uyuşmazlıklarında anlaşma sayılarında ciddi artışlar kaydedildiğine işaret etti.
Boşanma davalarının da arabuluculuk kapsamına alınması için çalışmalar yapıldığını belirten Yumrutaş, "Özellikle boşanma kesinleştikten sonra, mal paylaşımı aşamalarında ihtiyari olan arabuluculuk süreçlerinde uygulamalar gerçekleştiriliyor. En azından çocukları korumak ve onların anne-babalarıyla daha iyi bir iletişimde olabilmelerini sağlamak amacıyla, çekişmeli boşanma süreçlerinin daha da kısaltılmasına yönelik, mahkemede hakimin sevk etmesiyle arabuluculuk süreçlerinde uygulamalara başlanması yönünde çalışmalar devam ediyor." ifadelerini kullandı.