Koçak, teknolojik gelişmelerin ve modern hayatın getirdiği zorluklara karşı etik değerlerin nasıl korunabileceğine ve toplumsal sorumlulukların nasıl üstlenileceğine dair bilgi verdi. 21. yüzyılın yedi önemli meselesi üzerinde derneğin multidisipliner çalışmalarını vurgulayarak, bu konuların tespit detaylarıyla birlikte çözüm önerilerini aşağıda sundu.
Adem ve Havva'nın sembolize ettiği doğal yaşam ve cinsel denge, bugün bazı akımlar tarafından tehdit edilmektedir. Bu, yalnızca doğanın dengesi için değil, aynı zamanda insanlığın temel varoluşu için de bir alarmdır. Bu gruplar, insan onuruna zarar verirken, kendi cinsel yönelimlerini belirleme hakkını savunuyorlar. Bu, varoluşsal ve kimlikle ilgili derin bir krize işaret etmektedir. Yaygınlaşan ahlaka aykırı kabul edilen cinsel yönelimler, insanlığın temel aile yapısını ve doğal dengesini bozmakta, hatta yıkmakta. Eğer bu tehditleri ciddiye almaz ve demokratik olarak eyleme geçmezsek, insanlık ve doğal yaşam için büyük yıkımlar kaçınılmaz olacaktır. Adem ve Havva'nın mirasını korumak ve bu krize etkin bir çözüm bulmak hepimizin sorumluluğudur.
Fuhuş ve cinsel sömürü, insanoğlunun masumiyetini derin bir şekilde zedeliyor. Bu olumsuz durum, sadece bireysel düzeyde travmatik etkiler ve sağlık problemleri oluşturmamakta; aynı zamanda aile dinamiklerini, toplumsal normları ve sosyal ilişkileri de bozmaktadır. Genç nesil, bu ahlaki bozulma ve toplumsal yozlaşmanın merkezinde olduğu için diğer kesimlerden daha fazla etkilenmektedir. Bu artan ve endişe verici eğilim, insani değerlerimizi ve aile kurumunun temel yapısını tehdit etmektedir. Geleceğimizi daha parlak ve umut dolu bir yarına yönlendirebilmek için bu konuda manevi değerler ile bilimsel temellere dayanan, bilinçli ve stratejik önlemler almak zorunludur.
Transhümanizm, insan kapasitesini genişletmek için teknolojiyi kullanan bir harekettir. Ancak, bu teknolojik ilerlemeler insana özgü değerleri ve varoluşsal normları tehdit edebilir. Biyoteknoloji ve genetik mühendislik gibi alanlar, çeşitli etik ve varoluşsal riskler oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra, bu tür teknolojilerin sadece zengin ve güçlülere erişilebilir olması, sosyal eşitsizlik ve 'biyolojik elitizm' oluşturabilir. Bu nedenle, transhümanist hareketin etik ve toplumsal boyutlarını göz ardı etmememiz gerekmektedir. Toplumu bu potansiyel riskler konusunda bilinçlendirmek ve genç nesillere etik bir teknoloji kullanımı öğretmek, bu tehlikelere karşı korunmamız için kritik öneme sahiptir. Bütünleşik bir strateji ile, teknolojik ilerlemelerin avantajlarını kullanırken aynı zamanda etik ve sosyal değerlerimizi de muhafaza etmeliyiz.
Dünya'da artan açlık ve gelir eşitsizliği alarm verici boyutlara ulaşmış durumda. Oxfam'ın raporuna göre, en zengin %1, küresel servetin neredeyse yarısına sahip, en yoksul %50 ise yalnızca %1.9'unu oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, her yıl 9 milyon insan açlıktan ölüyor. Bu trajedi, sadece devletlerin ve uluslararası kuruluşların değil, her bireyin sorumluluğudur. Adil gelir dağılımı, sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal dayanışma için hedef odaklı politikalar, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim, ve sosyal koruma programları acilen hayata geçirilmelidir. Bu sayede, hepimiz daha adil bir dünya için katkı sağlayabiliriz.
Savaşlar, Adem ve Havva'nın soyundan gelen insanlığa yıkıcı etkiler bırakıyor. 21. yüzyılda, milyonlarca kişi çatışmalar ve savaşlar nedeniyle mülteci oluyor. UNHCR raporlarına göre, 2022'de 108 milyon civarı insan yerinden edilmiş ve mülteci olmuştur. Bu, yalnızca yerinden edilmiş insanların sayısını temsil ediyor, ayrıca psikolojik ve ekonomik zararların da büyük olduğunu belirtmek gerekir. Çözüm için, uluslararası hukuk kurumlarını güçlendirmeli ve savaşın yıkıcı etkilerini azaltacak diplomatik politikaları benimsemeliyiz. Barış ve adalet odaklı bir dünya düzeniyle, savaşların sebep olduğu yıkımları minimize edebilir ve Adem ve Havva'nın torunları için daha iyi bir yaşam kalitesi sağlayabiliriz. Bu sadece bir ideal değil, aynı zamanda insanlığın ortak sorumluluğudur.
Çevresel sorunlar, Adem ve Havva'nın torunları olarak hepimizi etkiliyor. Sanayileşme ve kentleşme, hava ve su kirliliği, küresel ısınma ve biyoçeşitlilik kaybı gibi sorunlara yol açıyor. Bu tehditler, sadece insan yaşamını değil, tüm canlıları olumsuz etkiliyor. Çözüm olarak, bilinçli tüketim, atık azaltma ve enerji verimliliği gibi sürdürülebilir yaşam tarzlarına geçmeliyiz. Ayrıca, çevre eğitimi ve farkındalık yaratma, toplu taşıma ve yenilenebilir enerji kullanımı gibi adımlar da önem taşıyor. Eylem ve savunuculuk yoluyla, sivil toplum ve hükümetlerin çevre politikalarını etkileyebiliriz. Her birimizin rolü büyük; bu dünyayı gelecek nesiller için korumak ve sürdürülebilir kılmak hepimizin sorumluluğu.
Madde bağımlılığı, bireylerin yaşamlarını çok yönlü etkileyen bir krizdir. Fiziksel sağlık, psikolojik denge, sosyal ilişkiler ve ekonomik durumu olumsuz etkiler. Özellikle gençlerde, bu alışkanlık akademik başarıya da zarar veriyor. Aile yapısı bozuluyor ve toplumsal değerler erozyona uğruyor. Yaygınlaşan bağımlılık, suç oranlarını artırıyor ve ekonomik yük oluşturuyor. Bu konuda devlet, din otoriteleri, akademisyenler ve eğitimciler etkin bir mücadele için bir araya gelmelidir. Bireysel ve toplumsal farkındalığı artırmak, bağımlılıkla savaşta en etkili yol olacaktır. Adem ve Havva'nın torunları olarak, bu soruna karşı ortak bir çözüm arayışı içinde olmalıyız.
Adem ve Havva Derneği'nin toplumsal katkıları ve odaklandıkları yedi önemli konu hakkındaki bu özel bilgilendirmenin ardından Başkan Erbaş, günümüz insanlığının karşılaştığı bu kritik sorunları misyon edinen dernek yönetimine teşekkür ederek, yaptıkları çalışmanın son derece değerli ve ulvi olduğunu vurguladı. Ayrıca, her türlü desteği ve katkıyı sağlamaya hazır olduklarını belirtti. Koçak ise bu bilgilendirmeleri Türkiye'deki diğer dini azınlık liderleriyle de paylaşacaklarını ve onları da bilgilendirme ziyaretlerinde bulunacaklarını saygıdeğer Erbaş'a ifade etti."