Yermuk Filistinli Mülteci Kampı, ülkenin en büyük Filistin Mülteci Kampı olması özelliğini taşıyor. Kamp, Suriye'de 2011'de başlayan devrim mücadelesi öncesinde 400 bin Filistinli mültecinin yanı sıra 800 bin kadar Suriyeli ve diğer bölge ülkelerindeki saldırılardan kaçan başka uyruklardan insanların yaşadığı kentin işlek ve canlı noktaları arasında sayılıyordu.
İç savaşta Esed rejiminin halkına karşı düzenlediği saldırılar karşısında Yermuk Kampı, bölgede en ağır yıkım ve zulme uğrayan noktalar arasında yer aldı.
Rejim güçlerinin 2013-2015 yıllarında kampa uyguladığı kuşatma sırasında, burada kalan insanların yerde biten otları, hayvan yemlerini yiyerek, kuşları hatta kedileri avlayarak hayatta kaldığı görüntüler dünya tarafından izlendi, bugünlerde ise internet arşivlerinde kaldı. Uluslararası insan hakları örgütlerine göre, kuşatmada yaklaşık 200 kişi açlıktan öldü, kuşatma kaynaklı ilaç ve tedavi eksikliği de hesaba katılınca bu sayı daha da arttı.
Bu dönemde bölgeye gönderilen yardımları almak için gelenlerin oluşturduğu izdihama dönüşen kuyrukların fotoğrafları hafızalara kazındı. Aynı şekilde, devrik rejimin müttefiki güçlerin yardım için toplanan halka düzenlediği saldırılar ve işlediği katliamlar da savaş suçları olarak insanlık tarihine kara leke olarak sürüldü.
Bölgede 2015'ten itibaren DEAŞ'ın varlık göstermesinin ardından çatışma çok boyutlu bir hal aldı. Çatışmada Yermuk'a sıkışan ve burayı terk edemeyen sivil halk, krizin derinleşmesinin birinci kurbanı oldu.
- CEPHESİ YIKILMAMIŞ, KURŞUN, ŞARAPNEL İZİ OLMAYAN, BÜTÜN BİR YAPIYA RASTLAMAK İMKANSIZ
Yermuk Mülteci Kampı'na dönen insanlar savaşın getirdiği yıkım, kışın soğuğu gibi zorlu koşullara tahammül etmeye çalışıyor. Ayağına büyük gelen terliklerle çıplak ayakla gezen bir çocuğun yüzündeki gülümsemesi ise içinde bulunduğu durumla tezat oluşturuyor.
Bir anne ve çocuğu, sırtına heybe gibi yükledikleri çuval ve poşetle, etraftaki çöplerden geri dönüştürülebilir atık topluyor.
Bölgede bir dönem okul, hastane, iş yeri görevi gören binaların bir kısmı enkaz, bir kısmı ise sadece iskelet olarak ayakta kalmış.
Yermuk Kampı'na geri dönen ailelerin çocukları okullarına gidiyor. AA'nın ekibini, kamera ve fotoğraf makinesiyle gören çocuklar, hemen poz vermeye, devrim şarkıları söylemeye çalışıyor. Kamyonet kasaları okul servisi görevi görürken taşıdıkları çocukların söyledikleri şarkılar yıkımın ortasında yankılanıyor.
Bitişik nizamda çok katlı evlerin sıralandığı sokaklarda cephesi yıkılmamış, kurşun izi bulunmayan, bütün halde bir yapıya rastlamak imkansız.
Filistinlilerin buraya döndükten beton sütunlara çizdiği Filistin, üç yıldızlı yeni özgür Suriye bayrakları, Filistin direnişinin sembolik karikatür karakteri Hanzala resimleri yıkım içinde hayatı temsil ediyor.
Bölgede yaşayan halktan bazıları, evlerini onarmak için çalışıyor, binaların cephesini boyuyor.
Kampın en büyüğü Filistin Camisi'nin yapımının neredeyse 50 yıl sürdüğü anlatılıyor.
Filistinlilerin, Suriyelilerin bağış toplayarak yaptırdığı, bir dönem kampın gururu niteliğindeki yapı bölgedeki çatışmalarda ağır hasar almış. Eskiden cuma namazında, ramazan aylarında bölge halkının bir araya geldiği camiden geriye, tepesi yıkılmış kubbesi, mühimmatın kemirdiği minaresi, etrafa saçılmış taşa hatla süslenmiş ayetlerin parçaları, arabesk tarzında süslü mermerlerinin kırıkları, paçavra olmuş halılardan başka bir şey kalmamış.
Esed rejiminin kontrolündeki diğer tüm bölgelerde olduğu gibi devrik rejimin adamlarının elektrik kabloları, evlerdeki demir, alüminyum, bakır gibi maden, eşya, mobilya ne varsa yağmaladığı aktarılıyor.
Bölgeye dönen Filistinliler, zorluk içinde hayatlarını yeniden kurmaya çalışırken kaybettikleri için hüzünlü, aynı zamanda kampı bu hale getiren Beşşar Esed rejiminin yıkılmasından dolayı sevinçli.
- FİLİSTİNLİ KADIN OĞLUNU VE ONUN AİLESİNİ KONTROL NOKTASINDA KAYBETTİ
Büyük Felaket, Nekbe'de Tabariye Gölü yakınındaki Talhum bölgesinden Yermuk'a iltica eden ikinci kuşan 67 yaşındaki Filistinli mülteci Fatma Acac, AA muhabirine, devrimin ardından çatışmalar artınca 2012'de kamptan ayrıldığını, ancak bir oğlunun ailesiyle evlerin durumunu gözetmek için burada kaldığını anlattı.
Sarı çerçeveli gözlük takan, başını Filistinlilere özgü biçimde örten kadın, oğlu, gelini, iki torununu kamptan ayrıldıktan sonra bir daha göremediğini paylaşarak 'Evlatlarımız burada açlığa sabretti, otları yedi, hayvan yemlerini yedi, çok sıkıntı çektiler. Bir yıl kadar kaldılar, ben yanlarına gidemiyorum. Telefonla konuşuyoruz, diyorlardı ki 'Anneciğim açız', 'Anneciğim, çık oradan' diyorum, 'Yok yapamam, kuşatma altındayız'. Sonra Vahş bölgesinden 2014'te bir çıkış yolu açtıklarını duyurdular. Telefonda konuştuk 'Anne kontrol noktasındayız' dediler. Kampın dışında bekliyorduk ama çıkmadılar. Nereye götürdüler bilmiyoruz?' dedi.
Oğlu, gelini, biri yeni doğmuş, göremediği iki torunu, iki kuzeni ve o gün kontrol noktasına giden akrabalarından bir daha asla haber alamadığını anlatan Acac, istihbarat merkezleri, zindanlar, hapishanelerinin hepsinin kapısından devrik rejimin adamları tarafından çirkin bir dille kovulduğunu, eli boş döndüğünü paylaştı.
Acac, 'Çok acı çektik, çok yorulduk artık. Burada da çok genç öldü. Burayı mahvettiler ne söylesem az. (Beşşar Esed) Allah onu geri getirmesin, inşallah geri gelemez. Beşşar Esed ve tebası ölümü göremesin, öyle boşlukta kalsın. Evimizi yaktı, buradaki herkesi yaktı. Tüm Suriye'yi yaktı. Kadınlar, çocuklar, neden? Dünyada böylesi daha görülmedi.' diye konuştu.
Esed'in Filistin davasını savunduğu iddiasını değerlendiren Accac, 'Ne davası? Bırak Filistinlileri, kendi halkını bile mahvetti. Burada hangi halk varsa hepsi öldü, insanlar üst üste. Tüm dünyada böylesi yok.' ifadesini kullandı
Esed'in Filistin davasını savunduğu iddiasını değerlendiren Accac, 'Ne davası? Bırak Filistinlileri, kendi halkını bile mahvetti. Burada hangi halk varsa hepsi öldü, insanlar üst üste. Tüm dünyada böylesi yok.' ifadesini kullandı
Accac, Gazze halkına gönderdiği mesajında şunları söyledi:
'Biz sadece evlatlarımıza üzülmüyoruz, onlar da evlatlarımız, orası da vatanımız, ülkemiz. Öfkeliyiz, izliyoruz, kızıyoruz sonra da ağlıyoruz ama elimizden bir şey gelmiyor. Gazze'nin yaşadığını biz de yaşadık.'
- 'AİLEMİZİN HEPSİ GİTTİ, İÇTİĞİN SU GİBİ ŞİMDİ YOKLAR'
Kampa geri dönen insanların güçlük, yoksulluk ve zorluk içinde hayatlarını kurmaya çalıştığını anlatan Accac, 'Evlerimiz, çocuklarımız gitti. Şimdi yeniden yapmaya çalışıyoruz ama paramız yok. Tüm halk aç. Gidip eşya almak istesen fiyatlar artmış. İnsanlar çöpten yemek topluyor. Hayatımız çok güzeldi, herkes birdi, birlikti. (Beşşar Esed) İnşallah ölür ama ölümü göremez, nasıl halkına işkence ettiyse o da öyle azap çeker. Al işte oğlum öldü, iki torunum vardı. Birini gördüm, diğerine gelinim hamileydi, doğum yaptı ama ben göremedim. Ne oldu bilmiyoruz. Kontrol noktasına geldiler sonrası yok. Sadece oğlum değil o vakit kamptan çıkan kim varsa bir daha görülmedi. Ailemizin hepsi gitti, içtiğin su gibi şimdi yoklar.' diye konuştu.
Accac, Esed rejiminin 8 Aralık'ta yıkılmasının ardından acılarını unutmadıklarını ama ümit beslediklerini şöyle anlattı:
'İnşallah adalet gelir, herkes bir olur, Suriye'de el ele oluruz daha iyi yere geliriz. Buraya gelen gençler, Allah onları korusun, yüzlerini ak çıkarsın. Bize geldiler yardım ettiler, ama evlatlarımıza fayda yok artık. Allah her şeyi geri verir ama evlatlarımız geri gelmez.'
- ENKAZIN ORTASINDA KAMPTA BARIŞ İÇİN GÜVERCİN BESLİYOR
Eşiyle yıkılmış evinin bir kısmını onararak hayata tutunan, 42 yaşındaki Yahya Salim, 2013'te kamptan çıktığını 2021'de yeniden buraya döndüğünü söyledi. Şimdi evinin çatısında güvercin besleyen Salim, elektrik, su, altyapı kampta hiçbir şeyin kalmadığını belirtti.
Salim, devrik rejimin adamlarının evlerini inşa etmelerine izin vermediğini ve çok yoksul olduklarını, 'en alt tabakada, ölü gibi yaşadıklarını' söyledi.
Güvercin beslemeye 13 yaşında başladığını, çocuk sahibi olmadığını anlatan Salim, 'Güvercin, barıştır, zarar vermez, eziyet etmez, insanları sever. Kamptan çıktığımda 150 kuşum vardı. Döndüğümde bulamadım onları, hep aklımda kaldı. Eve dönünce yine başladım. İşte güvercin barıştır, onların varlığını seviyorum. İnşallah bu güvercinler tüm Arap alemine barış olur, her şey geçmişten daha güzel olur. Yaşamak istiyoruz, haysiyet içinde yaşam istiyoruz. İşte al sana bu evler, bunların sahipleri nerede? Şimdi buralara yardım gelmeli, bu insanlar bu evleri inşa etmeli. İnsanların parası yok. Herkes ne çalışırsa o gün onunla karnını doyuruyor.' ifadelerini kullandı.
Kamp sakinlerinden çok sayıda kişinin evlerine dönemediğini, evlerini inşa edecek, hayatlarını yeniden kuracak paralarının olmadığını aktaran Salim, evini onarmak için üç ay alın teriyle çalıştığını paylaştı.
Salim, 'Buradan dünyaya mesajım şu, kim ki beni duyarsa tüm dünyada barış istiyorum. Gazze halkı, onlar bizim halkımız. Kızıyoruz, ağlıyoruz ama öldük, elimizde hiçbir şey kalmadı. Elimizde bir şey olsa gözlerimiz onların olsun. Onlar kardeşlerimiz, orası toprağımız. Allah onları kurtarsın. İnsanlar mutlu olsun.' dedi.
Yermuk Kampı'nın herkesin birbirini sevdiği eski günlerine kavuşmasını istediğini anlatan Salim, 'Sabah çıkıp komşuna selam verirdin. Şimdi çık, kimse yok. Bazen bakıyorum her yer bomboş. Kapının önüne çıkar bazen çay içerim, bak Allah'a yemin ederim, kızarım hep. Komşularım yok, kimi ölmüş, kimi kayıp, kimi gitmiş. Bu çok üzücü. İnşallah kampın halkı buraya döner. Sadece kampın halkı değil tüm Suriye eskisinden daha iyi bir yere geri gelir.' diye konuştu.
Kamp sakinlerinden bazılarıysa kameraya konuşmak istemedi. Bir kamp sakini de kampın kuşatma altında olduğu dönemde namazlar sırasında mescitte sessizliği, insanların açlıktan guruldayan karınlarından gelen seslerin bozduğunu acı bir tebessümle anlattı.