Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Orhan Karaoğlu, Türkiye'nin Afrika Boynuzu'nda artan nüfuzunu ve karşılıklı kazan-kazan ilişkisini AA Analiz için kaleme aldı.
Afrika ülkeleri kıtada devam eden istikrarsızlık sebebiyle savunma kapasitelerini güçlendirmeyi hedefliyor. Türkiye, son dönemde mevcut yumuşak güç araçlarına güvenlik ve savunma işbirliğini de ekleyerek Afrika ülkeleriyle uzun vadeli stratejik ortaklığın temellerini attı. İnsansız hava araçları (İHA) ve silahlı insansız hava araçları (SİHA) satışlarının artması bu işbirliğinin önemli bir parçası, ancak tek bileşeni değil. Silah ihracatı, askeri eğitim ve savunma diplomasisinin karşılıklı olarak güçlendirici bir politika tasarımı, Türk devletinin Afrika ülkeleriyle uzun vadeli ve kurumsal jeopolitik bağlar kurmasını sağlıyor. Bugün Türkiye, Afrika devletlerinin seçebileceği birçok güvenlik sağlayıcıdan biri durumda.
Son yıllarda Türkiye'nin Afrika ülkelerine yaptığı silah satışları büyük ilgi gördü. Türkiye'nin yerli silahlarını ihraç etme konusunda uzun bir geçmişi olmamasına rağmen Afrika'ya yapılan satışların hızla artması, Türkiye'yi kıtada yükselen bir silah tedarikçisi haline getirdi.
Türkiye Afrika'da giderek büyüyen bir açılım süreci başlattı. Libya'daki konumu ve Somali'deki büyük ölçekli yatırımları da bu açılımların bir parçası. Bugün Türkiye, kıtadaki güvenliğe ilişkin erişim alanını artırıyor ve Afrika devletlerinin terörle mücadele faaliyetlerini güçlendiriyor. Nijerya, Moritanya ve Nijer'e insani yardımlar yapılırken Tunus ve Fas gibi Kuzey Afrika ülkeleriyle yeni silah anlaşmaları imzalanıyor. Türk dış politikası stratejisi Afrika'da, siyaseti, güvenliği ve ekonomiyi güçlendirecek şekilde ilerliyor.
Türkiye'nin ara buluculuğunda süren Somali-Etiyopya görüşmeleri de bu planın bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bu faaliyetler Afrika Boynuzu bölgesinde rakip birçok bölgesel ve uluslararası gücün artan varlığıyla aynı zamana denk gelirken, bu bölgede Türk nüfuzunun karşılaştığı zorluklar zaman zaman gündeme geliyor. Bu açıdan Somali, Cibuti, Etiyopya ve Eritre'yi kapsayan Afrika Boynuzu bölgesine yönelik Türk dış politikası, bölgesel ve uluslararası engellerle karşı karşıya kalabiliyor. Ancak Türkiye, savunma işbirliği anlaşmalarının imzalanması, arabuluculuk yapılması, enerji ve petrol alanında yatırım yapılması konularında nüfuzunu güçlendirmeyi ve kendisini Afrika Boynuzu'ndaki aktörlerden biri olarak kabul ettirmeyi amaçlıyor ve karşısına çıkan engellere rağmen önemli aşama kat ediyor. Türkiye'nin stratejisi küresel ve bölgesel rakipleri tarafından engellenmek istense de, Afrika Boynuzu bölgesinde Türk nüfuzunun arttığını gösteren birçok gösterge bulunuyor.
Şubat 2024'te Türkiye ile Somali arasında savunma ve ekonomik işbirliğine ilişkin çerçeve anlaşması imzalandı. Somali Devlet Başkanı Hasan Şeyh Mahmud yaptığı açıklamada, bu anlaşmanın Somali donanmasını inşa etmeyi, Somali sularındaki doğal kaynaklardan yararlanmayı, onları korsanlardan, uyuşturucu-silah kaçakçılığından ve terörizmden kaynaklanan yasa dışı faaliyetlerden korumayı amaçladığını söyledi. Anlaşma 10 yıl sürecek ve bu süre bittiğinde Somali güvenlik güçleri bu görevi üstlenecek ve kendi deniz kuvvetleri bu işte başrolü oynayacak.
Bununla birlikte 2024'ün şubat ayında Türkiye, Cibuti ile askeri eğitim alanında işbirliği, askeri mali işbirliği ve nakdi yardımın uygulanmasına ilişkin bir protokolü içeren üç anlaşma imzaladı. Türkiye, insansız hava araçları başta olmak üzere silahlarını Afrika Boynuzu ülkelerine ihraç etmeye çalışıyor. Türk İHA şirketi Baykar, Somali'ye bir dizi TB2 İHA sağladı. Bu da Somali'nin terör örgütü Eş-Şebab hareketine yönelik operasyonunun genişlemesine yol açtı. Ayrıca çok sayıda uluslararası rapor, Etiyopya federal güçlerinin Tigray ile savaşta Türk İHA'larını kullandığını bildirdi. Ayrıca Türkiye ve Somali, Mart 2024'te Somali'nin kara ve deniz bölgelerinde petrol aranması, değerlendirilmesi, geliştirilmesi ve üretilmesini içeren bir petrol ve gaz işbirliği anlaşması imzaladı. Geçtiğimiz temmuz ayında Ankara ile Mogadişu arasında hidrokarbon arama ve üretimine ilişkin bir anlaşma imzalandı. Türkiye, Somali'ye ait açık denizdeki petrol rezervlerini araştırmak üzere "Oruç Reis" gemisini eylül ayında göndereceğini duyurmuştu.
Türkiye, Somaliland ile Kızıldeniz'de kendine yer bulmasına izin veren bir anlaşma imzalamasının ardından, anlaşmazlıklar nedeniyle Somali ile Etiyopya arasında arabuluculuk görevini üstlendi. Bu arabuluculuğa ilişkin birinci ve ikinci tur müzakereler yapıldı. Nihai bir anlaşma henüz sağlanmadı ama Ankara, bu arabuluculuk faaliyetlerinin sonunda başarılı olmayı hedefliyor.
Afrika Boynuzu bölgesinin önemli bir stratejik konuma sahip olması nedeniyle uluslararası ve bölgesel siyasette önemi giderek artıyor. Bu bölge Afrika, Asya ve Avrupa olmak üzere üç kıtayı birbirine bağlayan önemli bir jeopolitik nokta ve aynı zamanda doğal maden ve petrol kaynaklarına sahip. Bu bağlamda Türkiye'nin Afrika Boynuzu bölgesindeki nüfuzunu artırmasının en belirgin nedenleri arasında jeopolitik olarak daha da önemli bir aktör olmak yer alıyor. Türkiye özellikle Kızıldeniz'deki varlığını güçlendirmek istiyor.
Afrika Boynuzu ülkelerinin çoğunun Kızıldeniz'de yer alması stratejik önemlerini daha da artırıyor. Hele ki İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki katliamıyla bağlantılı olarak bölge daha da önem kazanacak. Dolayısıyla Kızıldeniz'e bakan Afrika ülkelerinde Türk varlığının güçlendirilmesi Türkiye'nin bölgesel varlığının güçlenmesi anlamına geliyor.
Bununla birlikte Türk savunma şirketleri, Batılı ve Rus büyük muadilleriyle rekabet halinde olsa da Ankara yavaş yavaş Afrika Boynuzu'ndaki silah pazarının tedarikçisi olmaya başladı. Türkiye hem çıkarlarını güvence altına almak hem de bölgede nüfuz sahibi olmak istiyor. Bundan dolayı Türk insansız hava araçları Afrika'da giderek yaygınlaşan önemli bir unsur haline geliyor.
Ankara ayrıca petrol kaynaklarını çeşitlendirmek istiyor ve Somali ile vardığı mutabakat sayesinde enerji çıkarılmasında daha baskın bir rol oynamayı amaçlıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2020'de Somali'den petrol ithal etme olasılığını dile getirdiğinde Türkiye'nin bu konuda yaklaşımının yeni olmadığını da aktarmıştı. Bu da, Ankara'nın Rusya ve İran'dan enerji ithalatına bağımlılığını azaltma çabalarının ışığında gerçekleşiyor.
Türkiye'nin Afrika Boynuzu'nda karşı karşıya olduğu en önemli zorluk, bu bölgeyi kendileri için stratejik bir etki alanı olarak gören Rusya ve Çin liderliğindeki uluslararası güçlerin varlığı olacak gibi görünüyor. Ayrıca Afrika Boynuzu'nda sadece Rusya ve Çin değil birçok uluslararası ve bölgesel güç arasındaki jeopolitik nüfuz rekabeti yaşanıyor. Bu rekabet de Türkiye'yi etkileyebilir. Bunlara ek olarak Somali'nin karşı karşıya olduğu güvenlik tehditleri, siyasi ve ekonomik sorunlar da Türkiye'yi zorlayabilir. Bu durum Türkiye'nin Somali ile yaptığı savunma işbirliği anlaşmasının uygulanmasına ve Ankara'nın Afrika Boynuzu'nda daha büyük bir rol edinme çabalarına zorluk teşkil edebilir. Bu zorluklara karşı Türkiye'nin jeopolitik istihbaratını güçlendirmesi, küresel-bölgesel alanda yaşanan gelişmeleri iyi tahlil etmesi ve stratejik analiz kapasitesini geliştirmesi gerekiyor. Bu bağlamda istihbaratın bilhassa da stratejik istihbaratın güçlü olduğu ülkeler dış politika ve güvenlik politikalarında da doğru hamleler yapabiliyor.
Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) öncüsü Milli Emniyet Hizmetinin (MEH) ilk başkanı Şükrü Ali Öğel'in de dediği gibi "İstihbaratta gaye, doğru haber almak ve devleti bir sürpriz karşısında bırakmamaktır". Devleti bir sürpriz ile karşılaştırmamak için özellikle de uluslararası ilişkilerde jeopolitik istihbarat oldukça önemli. Devletin çıkarlarını korumanın ve milletin refahını artırmanın öncelikli amaç olduğu dış politika stratejileri için doğru analiz son derece hayatidir.
Sonuç olarak, Afrika Boynuzu'ndaki Türk varlığının karşı karşıya kalabileceği zorluklara rağmen, bölgesel güvenlikte ve askeri alanda işbirliğinin artması ve daha fazla Afrika ülkesinin Türk imkanlarına başvurmasıyla bu bölgenin önümüzdeki dönem Türk dış politikası için daha da önemli bir alan olması bekleniyor.