7 Şubat 2025 Cuma / 9 Saban 1446

TCMB Başkanı Karahan'dan faiz indirimi açıklaması

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, '(Faiz indirimleri) Burada herhangi bir şekilde oto pilotta değiliz, toplantıdan toplantıya gidiyoruz, veri odaklı gidiyoruz, belli bir alanımız olduğunu değerlendiriyoruz ama ihtiyatlı bir şekilde gitmek burada oldukça önemli.' dedi.

AA7 Şubat 2025 Cuma 13:05 - Güncelleme:
TCMB Başkanı Karahan'dan faiz indirimi açıklaması

Karahan, yılın 1. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla ilk kez İstanbul Finans Merkezi'ndeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında başkan yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay ile soruları yanıtladı.

Tüketici kredisi büyümesinin ılımlı patikada kalmasını sağlamak için makro ihtiyati tedbirin devreye alınıp alınmayacağının sorulması üzerine Karahan, şunları söyledi:

"Verilere bakarsanız tüketici kredisi büyümesinin aylık limitlerin altında olduğunu görürsünüz. Dönem dönem dalgalanmalar olabiliyor, kredi limitlerini sınırlandırdığını da görüyoruz ama çoğu zaman zaten politika faizi ve finansal koşullar tüketici talebini bizim istediğimiz ölçüde sınırlamaya yetiyor. Biz daha çok makro ihtiyati düzenlemeleri piyasa mekanizmasının işlevselliğini artırmak ve aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla kullanıyoruz. Uygulamaya bu amaçla koyduk ama para politikasındaki sıkılığı belirlerken her zaman ana aracımız politika faizi. Bu bugüne kadar böyle oldu, bundan sonra da yine aynı olacaktır. Ama ani sermaye hareketlerini tetikleyici gelişmelerin yaşandığı ya da beklentilerin kırılgan olabildiği dönemlerde bu düzenlemelerin faydasını da gördük, dolayısıyla bir süre daha bu düzenlemeleri tutmak istiyoruz. Özetlemek gerekirse, bunları üç amaç için kullanıyoruz; bir tanesi KKM'nin kontrollü bir şekilde azaltılması ve Türk Lirası mevduat payının artırılması, burada epey bir mesafe kat ettik, diğeri dezenflasyonla uyumlu kredi büyümesinin sağlanması ve üçüncüsü de fazla likiditenin sterilizasyonu."

- "REVİZYONUN YUKARI YÖNLÜ OLMASI HERHANGİ BİR ŞEKİLDE PARA POLİTİKASINDA DURUŞ DEĞİŞİKLİĞİNE İŞARET ETMİYOR"

Karahan, tahmin güncellemesinin kaynakları ile ilgili bilgi vererek, "Öncelikle şunu tekrar vurgulamak istiyorum; burada revizyonun yukarı yönlü olması ya da yüksek olması herhangi bir şekilde para politikasında duruş değişikliğine işaret etmiyor, herhangi bir şekilde ekstra gevşeme sinyali içermiyor." dedi.

Güncellemenin kaynaklarına işaret eden Karahan, burada TCMB'nin eşgüdüm içinde hareket ettiğini fakat kasım ayı raporunda sağlık güncellemesini hesaba katmadıklarını, bunun ekstra olarak geldiğini, ocak ayı beklentileri uyumlu gerçekleşse de tahminlere sağlık güncellemesini de geçirdiklerini anlattı.

Başkan Karahan, şunları kaydetti:

"Bunun dışında manşet olarak ocak enflasyonuna baktığımızda, burada bizim beklentimizle uyumlu geldi, piyasa biraz daha iyimserdi. Detaylara baktığımızda da aslında temel mallar yüzde 1'in altında, beklediğimizden biraz daha iyi, hizmette beklediğimizden belki çok az daha yüksek, burada sağlıktaki pay önemli oluyor. Bir de aslında ocak ayı enflasyonunda 30 baz puan kadar da, yani aylık enflasyon bazında, bu ağırlık güncellemesinin bir payı olduğunu hesaplıyoruz. Ocak ayı enflasyonunu değerlendirirken daha önemli olan kalem ana eğilim tarafı. Ana eğilime baktığımızda farklı göstergeler arasında ciddi bir ayrışma var. Burada işte B ve C gibi, dışlamaya bağlı metotlara baktığımızda bunların arttığını, yüksek olduğunu görüyoruz. Bunlar ürün bazında dışlama yapıyor ama ocak ayında, biliyorsunuz ocak ve şubat aylarında ve aynı zamanda temmuz ve ağustos aylarında, çeşitli sebepler nedeniyle bu iki endeks yükseliyor. Bu kesinlikle talep koşullarında bir gevşeme, fiyatlamada bozulma ya da beklentilerde bozulma yansıtmıyor, sadece mekanik bir artış. Diğer yandan diğer ana eğilimin göstergelerine baktığımızda daha ılımlı bir görünüm söz konusu, biz bunlara bu aylarda biraz daha önem veriyoruz çünkü tahmin performansı özellikle medyan açısından ana eğilim açısından tahmin performansı daha yüksek, burada biraz daha alımlı bir görünüm söz konusu. Yani ana eğilimde bir bozulma olmadığını değerlendiriyoruz."

- "FAİZ KARARLARINI VERİRKEN ENFLASYON GERÇEKLEŞMELERİNE VE ANA EĞİLİME BAKIYORUZ"

Başkan Karahan, faiz indirimlerine 250 baz puanlarla devam edilip edilmeyeceği, pas geçilme ihtimalinin olup olmadığı sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Faiz kararlarını verirken her zaman olduğu gibi bundan sonra da enflasyon gerçekleşmelerine ve ana eğilime bakıyoruz. Bunları takip ederken de yurt içi talepte dengelenme, bunun göstergeleri, fiyatlama davranışları ve enflasyon beklentilerini yakından takip ediyoruz. Tekrar özetlemek gerekirse; talep koşulları dezenflasyonist seviyede, önemli olarak belki son toplantıdan bu yana netleşen bir gösterge enflasyon beklentileri... Bugüne kadar piyasa katılımcılarının beklentisi biraz daha olumlu seviyedeydi, bizim tahmin aralığımızın bir miktar üstündeydi ama sonuçta daha düşük seviyelerdeydi. Ama biz hep reel sektör ve hane altı beklentileri tarafındaki katılığa vurgu yapıyorduk, burada baktığımızda reel sektör beklentileri bir önceki toplantıdan bu yana 6 puan düştü, hane halkı beklentileri de 8 puan civarında düştü. Burada herhangi bir şekilde oto pilotta değiliz, toplantıdan toplantıya gidiyoruz, veri odaklı gidiyoruz, belli bir alanımız olduğunu değerlendiriyoruz ama ihtiyatlı bir şekilde gitmek burada oldukça önemli. Enflasyon görünümünü bozmayacak, talep koşullarında tekrar bir gevşemeye sebep olmayacak şekilde hareket edeceğiz ve görünüm bozulması durumunda her türlü seçeneği, adımların büyüklüğünü değiştirmek ya da durmakta dahil olmak üzere değerlendiririz."

Para Politikası Kurulunda (PPK) aylık enflasyona ve "mevsim etkilerinden arındırılmış" ifadesinden ocakta "ana eğilim" ifadesine dönüldüğünün dile getirilmesi üzerine Karahan, şunları söyledi:

"Öncelikle ana eğilime olan vurguyu çıkarmadık. Ana eğilim, yine izlediğimiz en önemli göstergelerden olmaya devam ediyor, sadece aylık vurgusunu çıkardık ama ona da düzenli bakmaya devam ediyoruz. Neden böyle bir değişiklik yaptık? Bildiğiniz gibi, az önce de vurguladığım gibi ocak, şubat, temmuz ve ağustos aylarında para politikasının etki alanı dışında kalan faktörler nedeniyle ana eğilim artıyor, bütün göstergeler artmıyor ama B ve C endeksleri artıyor, piyasanın da en çok baktığı göstergeler bunlar.

Burada mevsimsellikten arındırma yöntemlerinin belli eksiklikleri var. Teknik bir konu, bu artışlar bizim patikamız içerisinde yani biz yıl sonu tahmini verirken ocak ve şubat aylarında, temmuz ve ağustos aylarında bu B ve C endeksinin enflasyonunun yüksek geleceğini biliyoruz ancak piyasanın bir bölümü bunu 'Enflasyonda da görünüm bozuldu' şeklinde yorumlayabiliyor. Bu da politikamızın etkinliğini ve iletişimini bozuyor, bir belirsizlik yaratıyor. Burada tamamen bu amaçla, daha genel olarak ana eğilimi takip ettiğimizi vurgulamak adına böyle bir değişiklik yaptık. Yoksa zaten uzun dönemli hedeflere ulaşabilmemiz için aylık ana eğilimin kalıcı olarak düşmesi oldukça kritik önemde. Her türlü ana eğilim göstergesini takip ediyoruz. Metinde yapılan değişiklik, herhangi bir politika yönünde farklı bir beklenti yaratma amaçlı kesinlikle değil."

- "OTOPİLOTTA DEĞİLİZ, ENFLASYON GÖRÜNÜMÜNDE BOZULMA OLMASI DURUMUNDA HER TÜRLÜ SEÇENEĞİ DEĞERLENDİRİRİZ"

Karahan, faiz indirimi konusunda hem mevcut verileri hem de öngörüleri dikkate aldıklarını, talep koşulları ve beklentiler dikkate alındığında indirim için uygun olduğunu değerlendirdiklerini, bunun için de zaten epey beklediklerini söyledi.

Daha önceki dönemde piyasada indirim beklentilerinin oluştuğunu anımsatan Karahan, "Biz, bunun erken olduğunu düşünerek, iletişim kanallarını kullanarak erteledik, aralık ayında belli bir alan oluştuğunu değerlendirerek indirimlere başladık ama faiz indirimlerinin miktarı veya sayısı, enflasyon görünümünün gidişatına bağlı olacak. Otopilotta değiliz, enflasyon görünümünde bozulma olması durumunda her türlü seçeneği değerlendiririz." ifadelerini kullandı.

- "STOPAJDAKİ ARTIŞIN ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE TEKRAR DOLARİZASYONA DÖNÜŞÜ YA DA TALEPTE ARTIŞI TETİKLEYECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUZ"

Stopaj artışına ilişkin soru üzerine Karahan, şunları kaydetti:

"Piyasada örtülü faiz indirimi olarak yorumlayanlar oldu ama bu sonuçta bankacılığın TL fonlama maliyetini artıran bir durum değil, genele yayılan bir gevşeme ya da azaltan minvalde bir unsur değil. Bunu faiz, sıkılaşma, gevşeme olarak yorumlamak doğru değil, sadece mevduat fiyatlamalarını etkiliyor. Bu, bizim için ne açıdan önemli? Birincisi, dolarizasyonda ciddi bir düşüş gördük, TL payının yüzde 60'lara çıktığını gördük, bunun devam etmesi önemli. Bu konuda gerekli önlemleri, tedbirleri alıyoruz, bu konuda makroekonomik-makroihtiyati düzenlemelerimiz de var.

Bankalar, bunlara uymak için zaten Türk lirasına geçişi destekleyecek fiyatlamaları yapıyorlar. Beklentilerin, enflasyon beklentisinin düzelmesiyle birlikte, bunu hane halkı tarafında da reel sektörde de artık görüyoruz, daha düşük faizlerle de insanları Türk lirasında kalmaya ikna edebildiklerini düşünüyoruz. Dolayısıyla buradaki, stopajdaki artışın önümüzdeki dönemde tekrar dolarizasyona dönüşü ya da tekrar bir talepte artışı tetikleyeceğini düşünmüyoruz."

- "HANE HALKI, GÖRÜNÜRLÜĞÜ YÜKSEK KALEMLERİN FİYATLARINA DAHA DUYARLI"

Karahan, yapılan revizyon sonrasında özellikle hane halkının beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında gelecek dönemde hafif de olsa bozulma bekleyip beklemediklerinin sorulması üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:

"Farklı kesimler, farklı enflasyon dinamiklerine maruz kalıyor. Burada beklentileri oluşurken de oluştururken de herkesin süreci farklı. Mesela piyasa katılımcıları daha çok gelen verilere, bunun beklentilerle ne kadar uyumlu olduğuna, uygulanan politikalara ve söylemlere bakarak ileriye yönelik bir beklenti oluşturuyor. Reel sektör, gerçekleşen enflasyona duyarlı, son rakamlar da bunu teyit ediyor. Hane halkı da gerçekleşen enflasyona duyarlı ama daha ziyade burada genel manşetten ziyade görünürlüğü yüksek kalemlerin fiyatlarına daha duyarlı. Gıda fiyatları, akaryakıt, bütçesinde yüksek yer eden kira gibi kalemlerdeki gelişmelere duyarlı ama enflasyon düşüyor, bütün kalemlerde düşüyor, bazılarında diğerlerine göre daha hızlı düşüyor, bazılarında daha yavaş düşüyor ama bu düşüş devam ettikçe beklentilere olumlu yansıyacağını düşünüyoruz. Bizim revizyonumuzun özellikle hane halkının beklentilerine pek bir etkisinin olacağını düşünmüyoruz."

Karahan, genel olarak kirada ataletin yüksek olduğunu belirterek, "Burada birden fazla unsurun olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Burada tabii stok hesaplaması nedeniyle aslında kira enflasyonu biraz da yüksek seyrediyor." değerlendirmesinde bulundu.

Yenilenen sözleşmelere bakıldığında kira artışlarının manşet kira artışı oranına göre daha düşük olduğunu aktaran Karahan, "Bu da kira enflasyonundaki düşüşün devam edeceğini söylüyor. Burada kira sözleşmelerinde kullanılan referans oranı manşetteki iyileşme ile birlikte düşüyor. Bu da önümüzdeki dönemde kira enflasyonunu düşüren faktörlerden biri olacak. Ama genel olarak diğer kalemlere göre ataletin çok daha yüksek olduğunu söylemek gerekir. Burada arz talep dengesinde sunumda da bahsettiğim sebepler nedeniyle dengesizlik bir süre daha devam edecek ama görünüm olumlu." diye konuştu.

Karahan, enflasyondaki düşüşün devam etmesi ve sıkı para politikası duruşunun korunmasının öneminin altını çizerek, şunları kaydetti:

"Bu nedenle ihtiyatlı olmayı önümüzdeki dönemde bu indirim sürecinde özellikle çok ihtiyatlı olmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Beklentilerdeki iyileşme son derece önemli. Bizim önceki dönemde memnun olmadığımız ve memnun olmadığımızı açık bir şekilde ifade ettiğimiz bir alandı. Son dönemde, baktığımızda da bunun tam tersi olarak belki daha önceki beklentilerimizden daha hızlı bir toparlanma söz konusu. Bunun devam etmesi ve bunun devam edeceğini sağlayacak para politikası sıkılığının belirlenmesi kritik önemde."

- "İHTİYATLI DURUŞUN BİR MİKTAR DAHA ÖNEM KAZANDIĞI BİR DÖNEMDE OLDUĞUMUZU DEĞERLENDİRİYORUZ"

Fatih Karahan, "Amerika Birleşik Devletleri'nde yeni başkanın olası ek tarifeler riskini nasıl gözlemliyorsunuz?" sorusu üzerine, belirsizliklerin çok yüksek seyrettiği ve yüksek devam edeceği bir dönemden geçildiğini söyledi.

Çok büyük ihtimalle, korumacı politikaların gerçekleşmesi durumunda, doların nispeten diğer dünyadaki para birimlerine göre güç kazanacağını, güçlü seyredeceğini ve bu politikalar uygulanacak olursa enflasyonist olduğu için faizlerin uzun süre yüksekte kalmasının beklendiğini belirten Karahan, "Bunlar, bizim için enflasyonda yukarı yönlü risk, büyüme tarafında da aşağı yönlü risk. Ne olacağı detaylara bağlı. Mesela Kanada-Çin-Meksika İthalat Vergisi geliyor, erteleniyor. Burada tam olarak ne uygulanacak, ne ölçüde uygulanacak? Diğer ülkeler buna nasıl karşılık verecek? Görünümün tam olarak şekillenmesi için bunları biraz görmemiz gerekiyor. Ama belirsizlik yüksek. Şu dönemde tahminde bulunmak oldukça zor." değerlendirmesinde bulundu.

Karahan, Trump'ın ilk başkanlık döneminde de benzer politikaları daha küçük ölçekte de olsa uyguladığını hatırlatarak, "O döneme baktığımızda, Amerika'nın Çin'e uyguladığı ithalat vergilerinden sonra Türkiye'nin ABD pazarında biraz pay kazandığını, pazar payını artırdığını gördük. Diğer pazarlarda önemli bir kayıp yaşamadığını gördük. Ama dediğim gibi, burada neyin nasıl uygulanacağı önem arz ediyor. Bunu gördükten sonra bir değerlendirmede bulunmak daha doğru. Riskler konusunda elbette sermaye akımları üzerinden, özellikle gelişmekte olan ülkelere giden para akışları, sermaye akımları etkilenebilir. Zaten sunumda da gösterdik, oynaklığın yüksek olduğu bir dönem, oynaklık da artabilir." ifadelerini kullandı.

Enflasyon görünümü açısından bakıldığında temel sorunun hala yurt içi gelişmeler kaynaklı olduğunu belirten Karahan, "Yani enflasyondaki risklere baktığımızda evet küresel riskler de var. Fakat yurt içi talebin katı seyretme ihtimali, hizmetlerdeki katılık gibi unsurlar bizim için daha büyük riskler. Ama risk ne olursa olsun genel değerlendirmede yukarı yönlü risklerin biraz daha ağır bastığını değerlendiriyoruz. Dolayısıyla ihtiyatlı duruşun bir miktar daha önem kazandığı bir dönemde olduğumuzu değerlendiriyoruz." açıklamasında bulundu.

- "BİR YILDA 20 MİLYAR DOLAR GİBİ BİR REZERVDEKİ ARTIŞI ALTIN SAYESİNDE ELDE ETMİŞ OLDUK"

Fatih Karahan, rezerv politikasında genel olarak sadece altın üzerinde değil piyasa koşulları elverdiği ve dezenflasyon hedefiyle, enflasyon hedefiyle çelişmediği sürece rezervi güçlendirmeye çalıştıklarını ve mesafe kat ettiklerini belirterek, piyasanın artık çok yakından takip ettiği bir gösterge olmaktan çıktığını, bunun da olumlu belli bir seviyeye ulaştığını gösterdiğini kaydetti.

Tam olarak rezerv yeterliliğine erişilmediğine dikkati çeken Karahan şöyle devam etti:

"Özellikle benzer gelişmekte olan ülkelere baktığımızda rezerv yeterliliği olarak onlardan gerideyiz. Bu süreçte tabii ki altın rezervlerimizi de güçlendiriyoruz. Geçen sene ocak ayında 726 ton gibi bir altın rezervimiz vardı. Şu anda ocak ayı itibarıyla 765 tona çıkmış durumda. Ciddi bir artış söz konusu. Tabii altın fiyatlarındaki artış da rezervlerimizi olumlu etkiledi bu dönemde ama katkı veren temel faktör cevherden altın alımları oldu. Sonuçta bir yılda 20 milyar dolar gibi rezervde artışı altın sayesinde elde etmiş olduk. Bundan sonra da piyasa koşulları elverdiğince ve dezenflasyon hedefiyle çelişmediği sürece rezerv biriktirmeye devam edeceğiz. Bir miktar daha tabii ki geçen seneye göre yavaş olacak."

- "Gerçekleşen enflasyon üzerinden reel faiz hesabı sağlıklı değil"

Fatih Karahan, eninde sonunda önemli olanın oluşturulan finansal koşulların fiyatlamalara, talep üzerinden, finansal koşullar üzerinden fiyatlara ne kadar yansıyıp yansımaması olduğuna işaret ederek, "Yeterli olmadığı düşünüldüğünde ek sıkılaşma yapılır, fazla geldiğinde de ayarlama yapılır." dedi.

Gerçekleşen enflasyon üzerinden reel faiz hesabının sağlıklı olmadığını vurgulayan Karahan, şunları kaydetti:

"Neden sağlıklı değil? Çünkü enflasyonun gerilediği dönemlerde, şu anki dönemde ciddi baz etkileri var. Yani bu geçmiş 12 ayın enflasyon seviyesi, önümüzdeki 12 ay hakkında bize çok fazla bir şey söylemiyor. Çünkü normale göre çok yüksek gerçekleşen aylık veriler var. Fakat burada da beklentiler sektörler arasında ciddi farklılaşıyor. Siz de biliyorsunuz piyasa katılımcıları çok daha makul, bizim tahminimize yakın. Reel sektör, daha yüksek seviyede, hane halkı en yüksek seviyede. Kime göre reel faizi hesaplayacaksınız? Tek başına bunun üzerine iletişim de dolayısıyla doğru olmuyor. Bunun yanında bir de momentum bazlı göstergelere de bakıyoruz. Bu doğrultuda bir enflasyon görünümü oluşturuyoruz, talep göstergelerine, beklentilere de bakarak. Aldığımız kararların etkisine bakıyoruz. Neticede yeterli olmadığını gördüğümüz durumlarda, mesela geçen sene bu gerçekleşti. Beklemeden gerekli alımları hızlı bir şekilde atıyoruz. Hem politika faizini kullanarak hem de elimizdeki diğer araçları kullanarak ama yeterli sıkılığın oluşduğunu da gözlemlediğimiz zaman beklentiler ve gerçekleşmelerdeki verilere paralel olarak politika faizini azaltıyoruz."

"Hizmet enflasyonundaki katılıkta yıl sonuna doğru bir azalma olup olmayacağına ve azalma olmaması halinde bu durumun reel kura etkisinin ne olacağına" dair soru üzerine Karahan, verilere baktıklarında hizmetteki katılığın büyük ölçüde kira kaynaklı olduğunu gördüklerini söyledi.

Karahan, "Kiradaki görünüm çok olumlu ama çok hızlı şekilde düşecek bir enflasyondan da söz etmiyoruz. Dolayısıyla bu katılık bir miktar bulunacak. Biz de bunu tahminlerimizde kasım ayından başlayarak zaten yansıttık. Bunun dışında zamana bağlı fiyatlama yapan başka kalemlerden kaynaklı katılık var. Tabii ki burada eğitim fiyatları çok öne çıkıyor son yıllarda özellikle son dönemde." diye konuştu.

Kira ve eğitim kalemlerinde bir birikimin olduğunu dile getiren Karahan, "Bunun yansımasını bir yıldır yaşıyoruz. Bir miktar daha devam edecek. Sonra kendiliğinden sönümlenecek. Bunların hepsi arz talep dengesizliği kaynaklı değil. Bir kısmı da geçmişten gelen unsurların bugüne yansıması. Burada göreli fiyat ayarlamaları bir ölçüde tamamlandı ama bir miktar daha devam edebilir." ifadelerini kullandı.

Karahan, burada fiyatlamalar yapılırken daha çok hizmet tarafında geçmiş enflasyonun referans olarak alındığını belirterek, "Enflasyon düştükçe, yavaş yavaş beklenen enflasyon üzerinden fiyatlamaların artacağını ve bunun da katılıkların kırılmasına fayda edeceğini söylüyoruz. Ama aralık verilerine baktığınızda zaten katılığın kırılmaya başladığını görüyorsunuz. Ocak ayındaki aylık artış sizi yanıltmasın. Kira hariç kalemlere baktığımızda orada daha talebe duyarlı bir görünüm söz konusu." şeklinde konuştu.

- "VATANDAŞLARIMIZIN TÜRK LİRASINA İLGİSİ ARTIYOR"

Fatih Karahan, hizmet enflasyonundaki katılığın kur politikasına etkisine değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türk lirasında değerlenmeye odaklı bir tasarım kesinlikle yok. Talebi kontrol edecek, beklentileri yönetecek finansal şartları oluşturmak için para politikasını belirliyoruz, özellikle faiz tarafında. Bunun neticesi olarak tabii ki Türk lirası varlıkların cazibesi artıyor ve hem şirketlerimizin hem de vatandaşlarımızın Türk lirasına ilgisi artıyor. Dolayısıyla döviz talebi azalırken Türk lirası talebi artıyor. Bunun neticesinde de elbette göreli fiyat değişiyor. Buna da zaten değer değerlenme diyoruz. Politikamızın bir yan etkisi olarak değerlendirmekte fayda var."

- "YÜKSEK KONUT SATIŞLARINI 'TALEP FIRLIYOR' DİYE DEĞERLENDİRMEK SAĞLIKLI DEĞİL"

TCMB Başkanı Karahan, konut ve otomobildeki yüksek talebin hala devam ettiğine ilişkin bir yorum üzerine, yüksek konut satış adetlerine ulaşılsa da fiyatların enflasyonun altında arttığına işaret etti.

Konut fiyatlarının sepete göre gerilediğini ama miktarın arttığını gördüklerini dile getiren Karahan, şunları kaydetti:

"Bunu, 'otomatik olarak talep fırlıyor' diye değerlendirmenin çok sağlıklı olmadığını bu veriler ışığında değerlendiriyorum. Bunu da net bir şekilde söylemek isterim. Genel olarak talebe baktığımızda 'mal ve hizmet' olarak ayırmak lazım. Mal talebi son dönemde bir miktar artış gösterdi ama hizmet talebinde zayıf seyir daha net gözüküyor. Bizim için daha önemli olan taraf zaten hizmet talebi tarafı. Çünkü katılıkların olduğu, enflasyon seviyesinin daha yüksek olduğu taraf hizmet tarafı. Talebin düşük, arz talep dengesinin daha dengeli olması bizim için çok daha önemli. Mal tarafına bakarken altın etkisi hariç bakmak oldukça önemli. Biliyorsunuz altın kotası dolayısıyla mücevher ithalatı artmış durumda. Perakende satışa da tüketim malı ithalatına da bu dikkatle bakmamız gerekiyor. Geçmişteki kadar manşet üzerinden okuma yapmak çok kolay değil. Böyle değerlendirdiğimizde çok daha yatay bir görünüm olduğunu görebiliriz."

- "(YURT İÇİ VE YURT DIŞI KAYNAKLI RİSKLER) BİZİ İNDİRİM KONUSUNDA TEMKİNLİ OLMAYA İTİYOR"

Fatih Karahan, "Oto pilotta değiliz' dediniz. Hem büyümeyle hem de enflasyonla ilgili riskler hususunda el frenine ihtiyaç duyacağınızı düşünüyor musunuz?" şeklindeki soruya karşılık şu cevabı verdi:

"İhtiyaç duyacak olsak zaten buna önceden önlem alırız. Dolayısıyla oradaki cevap net. Ama belirsizlik yüksek. Özellikle bu dönemde uygulanacağı düşünülen politikalar enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk, büyüme üzerinde aşağı yönlü risk oluşturabilir. Nette baktığımızda belirginleşecek olursa enflasyonda yukarı yönlü bir unsur olarak önümüze çıkabilir. Onun dışında dediğim gibi yurt içi riskleri de önemsiyoruz. Hatta biraz daha fazla önemsiyoruz. Çünkü yine de temel sorunumuz arz talep dengesinin uygun seviyeye gelmesi ve uygun seviyede devam etmesi, dengelenmenin sürmesi, beklentilerin kırılması. Bunlar yurt içi koşullardan daha çok etkileniyor. Tabii ki yurt dışını da takip ediyoruz. Risklerin önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Ama bu politika tepkisi anlamında bizi aynı yönde itiyor. Bu iki risk de yurt içi de olsa yurt dışı da olsa faiz konusunda, indirim konusunda temkinli ve ihtiyatlı olmaya itiyor."

- "ENFLASYONLA MÜCADELEDE PARA VE MALİYE POLİTİKALARINDA EŞ GÜDÜM ÖNEMLİ"

TCMB Başkanı Karahan, "Ekonomi politikalarındaki eş güdümün artarak devam edeceğini tahminlerimize yansıttık dediniz. Eş güdümdeki artışın altını biraz doldurabilir misiniz? Maliye politikası tarafında ne öngördünüz?" şeklindeki soru üzerine, enflasyonla mücadelede para ve maliye politikalarında eş güdümün önemli olduğunu söyledi.

Bugüne kadar eş güdümü başarılı şekilde ilerlettiklerini dile getiren Karahan, burada deprem ve EYT kaynaklı bazı katılıkların bulunduğunu, bu nedenle bütçe dengesinin dezenflasyona yeteri kadar yardımcı olamadığını anlattı.

Karahan, burada OVP'yi baz aldıklarını, orada bütçe açıklarının milli geliri oranının düzelmesinin bu sene başladığını kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kamu harcamalarının milli gelire oranında 1 puanlık düşüş öngörülüyor. Bunun gerekli tedbirler alınarak gerçekleşeceğini göz önünde bulunduruyoruz. Onun dışında yönetilen yönlendiren fiyatlarda da önümüzdeki dönemde enflasyon hedefi gözetilerek hareket edileceğini göz önünde bulunduruyoruz. Bu doğrultuda da zaten eş güdümde bir sorun bulunmuyor. Bütün tahminlerimizi ve hedeflerimizi sadece bu sene değil bundan sonraki seneler için de bunu göz önünde bulundurarak gerçekleştiriyoruz."

- "BÜTÜN KARARLARI FİKİR BİRLİĞİ İÇERİSİNDE ALIYORUZ"

Fatih Karahan, "Yeterli sıkılık konusunda Para Politikası Kurulu üyeleri arasında bir mutabakat, konsensus var mı? Son faiz indiriminde farklı düşünen üyeler oldu mu? Para Politikası Kurulu özet açıklamasında farklı düşünen üyelerin en azından sayısını belirtmeyi düşünüyor musunuz?" şeklindeki soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Merkez bankacılığının doğasında aynı verileri farklı şekilde yorumlamak zaten vardır. Hatta ekonomistlere özel de bir durumdur aslında, burada ben 5 kişiye aynı veriyi göstersem 7 tane farklı görüş çıkabilir. Biz de bazen verileri yorumlarken farklı şekilde yorumlayabiliyoruz, istişare sürecimiz var. Bu son derece sağlıklı ve doğal bir süreç. Aramızda çok sık şekilde konuşuyoruz. Değerlendirmelerimizi her zaman birlikte fikirlerimizi gözeterek, saygı duyarak yapıyoruz. Toplantı öncesinde her zaman fikir birliğine varıyoruz. Farklı görüşleri değerlendirsek de en sonunda oturup belli bir noktada konsensüs sağlıyoruz. Bugüne kadar aldığımız bütün kararları da zaten fikir birliği içerisinde aldığımızı vurgulamak isterim."

Karahan, M3 para arzı büyümesinin yüksekliğine ilişkin bir yorum üzerine, sıkılığı ölçerken parasal büyüklükler üzerinden değil faiz ve enflasyon görünümü üzerinden ölçtüklerini söyledi.

Para arzının enflasyon görünümü adına tek başına yeterli bir gösterge olmadığını vurgulayan Karahan, "Onun yerine fiyat üzerinden yani piyasadaki faizler, finansal sıkılık, bunların enflasyona ve enflasyon beklentilerine göre pozisyonu üzerinden ve tabii ki bunun neticesinde gerçekleşen talep görünümü üzerinden değerlendirmelerimizi yapıyoruz." açıklamasında bulundu.

- "ENFLASYONİST BASKILARIN TEKRARDAN OLUŞMASINA İZİN VERMEYECEK ŞEKİLDE HAREKET ETTİK"

TCMB Başkanı Karahan, "Sermayenin gelecek dönemde finansal piyasalara daha hızlı enjekte olması için adımlar atılması gerektiğini düşünüyor musunuz? En büyük risklerimizden biri aslında önümüzdeki süreçte faizlerin düştüğü noktada sermayenin tekrardan enflasyonist ürünlere gitmesi olacaktır." şeklindeki yorum üzerine, bu riske katılmadığını ifade etti.

Karahan, "Çünkü biz para politikası sıkılığını dizayn ederken bu riskleri göz önünde bulundurarak zaten davranıyoruz. Böyle bir riskin gerçekleşmesine, tekrardan talebin arzın çok ötesinde artmasına ve enflasyonist baskıların tekrardan oluşmasına izin vermeyecek şekilde hareket ettik. Bundan sonra da ona göre hareket edeceğiz. Ama finansal piyasaların derinleşmesi bu ayrı bir konu. Burada tabii ki bir miktar alan olduğunu da değerlendiriyoruz." diye sözlerini tamamladı.